- 545 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
“Allah Kuluna Yeterli Değil mi?”
Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. (Zümer Suresi, 36)
İmanı tam anlamıyla yaşamayan insanların hayatlarında korku duydukları onlarca konu vardır. Bazı kimseler çevrelerindeki insanlardan, bazıları doğal felaketlerden, bazıları sahip olduklarını ya da yakınlarını yitirmekten korkarlar. Bu kadar çok sayıda korkuyla yaşayan bu kimseler, gerçekte korkmaları gereken tek varlık olan Allah’tan korkmazlar. Allah her şeyin tek sahibidir, her olay –doğum ve ölüm de- yalnızca O’nun dilemesiyledir.
"Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah), göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir. O’ndan başka ilah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir." (Duhan Suresi, 7-8)
Göklerde ve yerde tek ilah Allah’tır. Allah’tan başka hiçbir varlığın insana bir zarar vermeye ya da bir yarar sağlamaya gücü yetmez. Mümin bu nedenle, karşılaştığı her zorlukta yalnızca Rabb’inin yardımını ve desteğini umar. Tek güç sahibi olan O’dur ve kendisine yardım edebilecek tek varlık da O’dur. Korkulması, hoşnut edilmesi gereken tek varlık da yine Allah’tır.
İnsana verilen en önemli bilinç, Rabb’ine karşı yükümlülükleri olduğu bilincidir. İnsan yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu kazanma sorumluluğunu yerine getirmelidir; toplumdaki kişilerin takdirine layık olma peşinde koşmamalıdır. Çünkü Allah kuluna yeterlidir ve kişi, "...yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter." (Furkan Suresi, 31) ayetine göre yaşar. Dinin temelinde Allah’ın hoşnutluğu vardır. Samimi inanan insan tüm yaşamını Rabb’ine adar, O’na tam bir teslimiyetle teslim olur.
De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim’in hanif (muvahhid) dinine. O, müşriklerden değildi." De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır." (Enam Suresi, 161-162)
Yaşamının temelini Allah’ın hoşnutluğu üzerine kuran insanın diğer insanlarla ilişkileri de farklı olacaktır. Kur’an, diğer insanlara nasıl davranılması gerektiğini de haber verir ve kişi Allah’a duyduğu sorumluluk nedeniyle, adil, merhametli, özverili ve doğru davranışlar sergiler.
Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimizden korkuyoruz. (İnsan Suresi, 7-10)
İnsanlardan yardım umma, yaptıkları nedeniyle karşılık beklentisi içinde olmaması, mümine çok güçlü ve sağlam karakter özellikleri kazandırır. Her ortam ve koşulda, herkesin karşısında Allah’ın rızasına ve buyruklarına uygun olanı yerine getirir. Kimseden çekinmez, "kınayıcının kınamasından” korkmaz, karakteri olaylar ve insanlar karşısında değişmez; kararlı bir kişiliği vardır. Sahip olduklarının Rabb’i tarafından kendisine verildiğinin bilincindedir, şımarmaz. Yitirdiklerini de Rabb’inin geri aldığının bilincindedir, ümitsizliğe kapılmaz. Zorluk, kayıp, sıkıntı ve yoksulluk gibi durumları da yaratanın Allah olduğunun, tümünü kendisini eğitmek ve denemek için yarattığının şuurundadır.
Buna karşılık cahiliye toplumu bireyleri, dini "arkalarında unutuluvermiş (önemsiz) bir şey edinmiş "lerdir. (Hud Suresi, 92) Bu kimseler yalnızca birbirlerine karşı sorumlu olduklarını düşünürler. En önemli hedefleri diğer insanları hoşnut etmek, diğer insanların beğenisini kazanmak, toplumda iyi bir yer edinmektir.
Kesin bilgiyle iman eden, Kur’an’ı yaşayan samimi mümin bütün işleri Allah’a bağlar. O’nun için, Rabb’i yardım dilenecek, korkulacak tek makamdır. ’Allah kuluna yeterli değil mi?’ sorusuna vereceği cevap da kuşkusuz “evet” tir.
Allah, kimi hidayete erdirirse, onun için bir saptırıcı yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?.. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah, bana yeter... (Zümer Suresi, 37-38)
Fuat Türker, Körpe Kalemler Dergisi