- 714 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
...neler var ..biz hala uyuyoruz .....
Peygamberimiz bir gün ashabına oruç tutmalarını emrederek:
- Ben izin vermeden kimse orucunu açmasın, buyurur.
Herkes orucunu tutar. Akşam olunca, teker teker müracaat edenlere, iftar müsaadesi verir. Bu arada bir adam gelerek:
- Ya Resulullah! İki genç kız oruç tuttu ve yoruldular. Zat-i alinize gelmeğe utanıyorlar. Müsaade buyurursanız iftar etsinler, dedi. Resul-i Ekrem (s.a.v.) müsaade etmedi. Adam iki defa daha geldi. Sonunda Resulullah (s.av.)
- Onlar oruç tutmadılar. Bütün gün insanların etini yiyenler, nasıl oruçlu olurlar? Git onlara söyle: Oruç tuttularsa, istifra etsinler bakalım, buyurdu.
Adamcağız gitti, gerekeni söyledi. Onlar da denileni yaptı ve kan parçaları kustular. Adam Resülullah Efendimize dönerek vaziyeti bildirdi. Bunu üzerine Peygamberimiz (s.a.v.):
- Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; eğer kusmayıp bu kan parçaları midelerinde kalsaydı, onalrı cehennem ateşi yerdi.
Not: Alıntıdır!
Kuran Ayetleri ile konuşan kadın
________________________________________
Kuran Ayetleri ile konuşan kadın Mumine Kadınlar Kuran Ayetleri ile konuşan kadın Mumineler
Abdullah b.Mübarek anlatiyor: “Hac farizasını eda edip Hz.Peygamber (s.a.v.)’in Ravza’sını da ziyaret ettikten sonra memleketime dönmek üzere yola çıkmıştım. Tam bu sırada, ileride yolun üstünde bir karartı gördüm. Yanına yaklaşınca yaşlı bir kadın olduğunu fark ettim. Önce ona selam verdim. O da;
-‘Onlara(cennet ehline) merhametli olan Rablerinden kıymetli bir selam vardır’(Yâsîn S.,58) ayetiyle karşılık verdi. Ona;
-Allah iyiliğini versin, bu mekanda yalnız başına ne yapıyorsun? diye sorunca, yaşlı kadın;
-‘Allah, kimi şaşırtırsa artık onun için yol gösteren yoktur’(el-‘A’raf,186) ayetini okudu. Yani; Allah, kimi kötü ameli nedeniyle sapıtırsa, onu doğru yola iletecek birini bulamazsın. Yaşlı kadının bu okuduğu ayet-i kerimeden, yolunu kaybettiği anlaşılıyordu. Ona tekrar sordum:
-Nereye gitmek istiyorsun? (Yardım edeyim)… Yaşlı kadın;
-‘Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed) kulunu, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan uzaktır. O, gerçekten işitendir, görendir’(el-İsrâ,1) ayetini okudu. Yaşlı kadın, bu ayet-i kerime ile de; hac farizasını eda ettikten sonra memleketi olan Kudüs’e gitmek istediğini ifade etmiş oluyordu. Tekrar sordum:
-Ne zamandan beri buradasın? Kadın;
-‘Üç gün boyunca’(Meryem Sûresi,10) diye cevap verdi. Ben de ona;
-Üç günden beri aç, susuz ve yapayalnız nasıl dayanabildin? diye sorunca, yaşlı kadın;
-‘Beni yediren ve içiren O’dur(Allah’tır)’ (Şuarâ S.,79) ayetini okudu. Tekrar sordum:
-Bakıyorum, yanında suyun da yoktur. Ne ile abdest alıyorsun? Yaşlı kadın;
-‘…Ve bu hallerde su bulamazsanız, temiz toprakla teyemmüm ediniz’(el-Maide,6) ayetini okudu. Bunun üzerine yaşlı kadına, yanımdaki yiyecekten bir miktar vermek isteyince bunu reddederek;
-‘…Sonra akşama kadar orucu tamamlayınız’ (el-Bakara,184) ayet-i kerimesiyle oruçlu olduğunu anlatmak isteyince, ona dedim ki;
-Ramazan ayında olmadığımızı biliyorsun (Onun için oruç tutmana gerek yok). Yaşlı kadın;
-‘…Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa, şüphesiz Allah (yaptığı iyiliği) kabul eder ve (yapılan iyiliği) hakkıyla bilendir’(el-Bakara,158) ayet-i kerimesini okudu. Ben, tekrar kadını ikaz mahiyetinde;
-Yolculuk esnasında oruç tutmayıp iftar etmek bize mübah kılınmıştır, deyince; yaşlı kadın;
‘…Eğer bilirseniz (güçlüğüne, zorluğuna rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır’(el-Bakara,158) ayet-i kerimesini okudu.
Yaşlı kadının, her sorduğuma Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerle cevap vermesi üzerine ona;
-Neden, seninle konuştuğum gibi sen de benimle konuşmuyorsun? diye sorduğumda, kadın;
-‘İnsanın ağzından hiçbir söz çıkmasın ki, yanında gözleyici ve yazmaya hazır melek bulunmasın (hemen konuştuklarını kaydetmek için)’(el-Kâf,18) ayetini okudu.
Yaşlı kadının Kur’an’a karşı bağlılığı ve hassasiyeti karşısında;
-Özür dilerim; (ne olur!) hakkını helal et, dedim. Yaşlı kadın;
-‘(Yusuf) dedi ki; bugün sizi kınamak yok. Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir’(Yusuf S.,92) ayetini okuyunca, ona;
-Seni, kafilene(arkadaşlarına) yetiştirmek için buyur, deveme bin, dedim…”
“Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir” (Bakara: 215) âyetiyle mukabele etti. Devemi yanına getirdim. Binecekken,
“Mü’min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar” (Nûr: 30) âyetini okudu. Gözlerimi çevirdim; binecekken deve ürküp kaçtı,
bu arada elbisesi az yırtıldı.
“Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir” (Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı.
“Sabret, deveyi bağlayayım!” dedim.
“Bu hususta Süleyman’ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık” (Enbiyâ: 79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı
olduğumu kasdetti. Deveye bindi ve
“Bunu bize baş eğdiren Allah’ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!” (Zuhruf: 13-14) âyetlerini okudu.
“Haydi!”diye deveyi hızlandırdım.
“Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!” (Lokman: 19) mukabelesinde bulundu.
Yürürken şiir okumaya başladım.
“Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun!” (Müzzemmil: 20) dedi. “Şiir okumak haram değil ki!” dedim.
“Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!” (Bakara: 269) cevabını verdi. Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum.
“Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!” (Mâide: 101) âyetini okudu. Derken kafilesine ulaştık ve “Kafile içinde kimsen var mı?” dedim.
“Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!” (Kehf: 46) dedi. Anladım ki, evlâdı var. İsimlerini sordum. “Allah İbrahim’i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey
Yahya, Kitab’a kuvvetle tutun!” (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12)
âyetlerini okudu. “Ey İbrahim, ey Musa, ey İsa!” diye kafileye seslendim. Nur yüzlü üç genç “Buyur!” diye çıkageldi.
Onlara para verip, “Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli
davransın!” (Kehf: 19) dedi. Yiyecek gelince bana, “Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!” (Hâqqa: 24) dedi. Çocuklara, “Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!” dedim.
“Annemiz” dediler, “Ağzından Cenab-ı Allah’ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur’an’la konuşur.”
İbn Mübarek, bu hadiseyi Kur’an’da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.