- 944 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DELİLERİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANMALARI.../ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 136 (kitap 3)
(Sazara’lı rahmetli Selçuk Demirci’ye adanmıştır.)
- Kırk yıl.
- Oldu mu?
- Helal olsun!
- Azmin elinden hiç kurtulan olmuş mu?
- Sabır ikinci akıldır.
- Necip Fazıl:
"Suda yürümek zor değil. Suda yürümek istemek zordur. Yürünmesine inanan yürür!" dermiş.
- O gece han’da kaldığınızı anlatmıştın. Hele aklımda: Alla’se’n kimdi handakiler...
Sergüzeştli öykü girizgahı deneme ile maksada matuf azmen mass edilmiştir.
- Şino! Ne istersin? Keyfin kök oğlum!
Şino cevaplıyor:
- Ola! Gedder!.. Ayı olduğ kurt olduğ, onun bunun mal-davarını yediğ; senin neyin yediğ?
- Allah var yukarda. Bize bi fenalığın toklaşmamuştur Mamo Can!
Çay bardakları var. Gars(iy)on getirdi az evel.
Çaylar havada... masa yok.
Masa var, masa değil. Bardakları, bardak değil.
Adamlar sohbet, eda eyliyor. Edaları eda değil.
Mekan mevcut: Bizim mal meydanın da ao şeygilin kahve; amma mekan mekan değil.
Zaman var: Öğleye yakındı; zaman zaman değil.
Her şey vardı. Her şey, her şey değil.
Pazara yetişmeğe gidiyorlar. Yetişmeleri yetişme değil. Pazarları, pazar değil.
- Ola, nedir? Daaa diyecen de! Nedir bu mirat?
- Mirata kalana mirat diyecem mirat değil!..
Han’da; Ardahan havalisi delileri o gece konaklamıştılar.
Aha ifşaat sene...
Ağzımızda bakla faş ola; delileri, ifşaa ediyoruz:
Posofl’u Deli Kemal: O da ordaydı... dirgen hastasıydı. Dirgenin sapını alır, demirini taşa vurar sesiyle meşk ederdi. Dakikalarca bunu yapardı. Çevredekilerin artık ne kulağı kalırdı, ne başı. Kovardılar encamı: Kendi de insanlar da rahatlaşırdı.
"Allah’ın ateşiydi."
Mahsusen... desen yapmazdı. Aklı kıt değil; yoktu!
Çakmakla oynamayı huy etmişti. Çat ha çat yakar söndürürdü.
"Cinleri emretmüştür." İnsanların yorumu cinlereydi. "Cinlenmişte böyle olmuştu..."
Hanak’lı mıydı?
Damal’dan mı?
30- 35 yaşlarında orta boylu. Bir gözü layın yani şaş, başı ya sağ omuzuna ya sol omuzuna düşerdi. Belli ki sinir sistemi sorunluydu. Başını tutamıyordu. Nörolojik sorunlarla boğuşan insanlardı bunlar. Onları tarif etmeğe tanımlamaya gerçeküstü ile cehdetmek maslahatgüzarlıktı ki, tercih sebebi olurdu maalesef.
Ayağında kara lastik. Birisinin numarası iki numara büyüktü. Sağ ayağı numarasındaydı. Sol ayağı lastikten çıkıyordu. Çıkmasın diye süründürürdü.
"Kim kimdi? Han’da akşamleyin." dedi Guzik adam.
- Dedime, Posof’lu Kemal, Kars’tan terlikle yürüyen Kazım, Nafo, ben, Kışla Hanak’lı; arabada yatağın içinde yatanla, onu gezdiren kor gardaşı.
Millet birbirinin gözüne mat mat baktı. Herkesin diyeceğini Pala Dayı dedi:
- Ola, olağanüstü genel kurul mu yaptız?
Baba... daha kim de can kaldı. Gül! Gül! Gül... insanlar altlarına siydi!
" 1. ARDAHAN DELİLER OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU"
- Eleziz’e otobüs kaldırsınlar söyleyin Yetim’e de...
- Yer kalmazsa ben motorun üstünde giderim Pala Dayı!.. Sen?
- Ola!.. Araya razıyım araya. Minder verün altıma, Gerdan Kırannn!
- Meşe Ardahan’lı biri varidi ona yer kalmadı.
-Şöfernen değişe- değişe getsinler... Baba herif demişe!.. Otobisin yanında koşsun!
Gül ha gül ile: Hoş vaktin kesesinden aldıkları açarla gülmenin kasasını açmıştılar.
Tek Kaş Dayı:
- Dayın kurban!... Hele ajans ver. Haberlerde ne var?
Şaş Gede, radyo ajansını bezeyerek sanki spiker, haber okuyor. Aynen okurdu. Spiker mipikere Allah etmesin bi’şey oldu mu? Bunu götür koy yerine haber okusun. Muvakkatten. Fazla tutmayacan... çuvallardı. Muallel hatalar yapardı, mantıken. Bir ara durur sonra...
Güzel de derdi:
- Pil takın radyo çalışmiyer.
- Pilin hediyesi ne gaderdir? Efendi yegenim?
- İki buçuk lira...
İki buçuk lira almadan öldüm- Allah ajans okumazdı.
Ajans’ı "dininın dinının..." müzik sesiyle ağzından bezeyerek açardı. Göz kapaklarını kapar. Hırtleğini temizler. Yeryüzünün en ciddi işini yapıyormuşcasına kasılırdı. Şöyle ki; baston yutmuşta kıpranamıyormuş sanırdı bakanlar!
Elini kulağına kapatır; uzun hava çeker gibi yapardı.
Başını dengelemek miydi? Bu hareketin maksatı?.. Başı eserdi.
Halam Zade, Tek Kaş, Pala Dayı, Gerdan Boyun, Anan Ölsün, Çorumlu ve bir iki kişi daha vardı. Kurgusal isimlerdir bunlar: Haiz değil.
İnsanlar vardı, var değil.
Kuşlar ılgın ağaçlardan kahvenin önündeki matrağa kapılmış, pıkkıllaşıyordu.
Ilgın ağaçlar, ağaç değil. Kuşlar kuş değil. Kahvenin önü, ön değil.
Zemin zemin değildi. Açık havadaydılar, hava hava değil. Güneşli dışarısı, Güneş Güneş değil.
İki buçuğu sen deme: "Anan Ölsün" vermiş. Şaş’a örgetmişler. Matrak olsun diye.
Pala’nın kaynanasına sög! İyi örgetmişler ama. Pala’nın kurmacadan haberi olmadı.
Bir iki buçuğu da Pala’dan almıştı, Şaş Gede ayriyeten.
Haber cıngılı ile başlandı:
" Dınınınnn! Nınınınnn!"
"... Şimdi aldığımız bir habere göre: Asoyşıt prenses bildirdiğine göre. Golda Meyir Opek yetkilileriyle görüşecekmiş. Viyana’da bulunan..."
Bazı kelimeleri tay kukulu gibi sıç... rattı... Savardı böyle. ’Press’ kelimesini siz de fark ettiniz, ’Prenses’ diye telaffuz etti. Eh bu kadar: Kurs görmemiş spiker! ANCHORMAN olacak hali yoktur ya!
Filankes filan merkezde kurs eğitim alıyor.
Bizim spiker dayı-yegen pazarından... çekirdekten yetişme. Tarla biraz çeğilliydi.
Spiker spiker değil.
Anchorman anchorman değil.
Tarla tarla değil.
Napızar napızar değil.
Haros haros değil.
Hodağ hodağ değil.
Çeğil çeğil değildi!
Ardahan menşeili şahıs isimleri: Horata var ya, açık hava da kahvenin kapı kırağına hıncahınç dolmuştu. Ne doluşmuştu namalum?
Ajans okuyan Hanak’lı uzağa kaçmış. Bulunduğu ıraktan haberi veriyor. "Ajans"ı namı hesabına açan Pala Dayıydı:
" Radyonun sesini kapattınız mı? Yoksa radyo ilerledi, ırağa mı gitti?"
Pala’ya sögdüye ajansçı. Uzağa çekildi dögüp, mügmiyeler?
Şahıs isimleri buna gülüştüler.
Bunlar:
Ağzı Çırığ,
Koca Kafa,
Çorabı Yırtığ,
Babadan Yetim,
Hala Kurban,
Dudağı Yeke,
Bizim Ev Şevet,
Al Ha Eniştem,
Beyaz Kaşlı,
Porttağ Göz,
İt Ayaklı,
Şahane Düngür,
Hoşbeş Delğanlı...
Herkim Bakmadı mı?
Ajans okuyan ajans oldu. Tarih atlasına, meridyene konduruldu.
Guzikti,
Keçel Adamdı,
Yakası Bitliydi,
Ve Ajans Okuyandı.
Tomarı or’daydı.
"Hele or’ya Allah’ın seversen!"
Guzik guzik değil
Keçel keçel değil.
Ajansçı horavel söyledi. Dağ, taş ingilledi.
" - Yalan diyenin; iki gözü kor olsun!"
Yalçıner yılmaz
1-11-2010
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.