- 5550 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
***...Kırmızı Elbiseli Kadın...***
Kırmızı elbiseli kadın yine aynanın karşısında bulmuştu kendini. Islak saçlarından sular damlıyordu beyaz sinesine. Aldırmadı. Tıpkı ağlamaktan ve uykusuzluktan şişen gözlerine aldırmadığı gibi. Baktı o gözlere uzun uzun. Yaşama sevincinden eser bulamadı o şişkin gözlerde. Sönüktü bakışlar, durgundu ve hepsinden öte de anlamsızdı.
Sonra eteğinden kavradığı kırmızı elbisesiyle daireler çizmek istedi aynanın önünde. Delilik değil miydi? Kim görüp kim bilecekti. İlk daireyi tam döndü dönmesine de ondan sonra her daire yarım kaldı. Ayakları dolandı birbirine. Dolanan ayakları mıydı kalbi miydi onu da bilemedi. Durdu sonra… Bir kez daha baktı kendisine baştan ayağa. “Yakışıyor bana kırmızı” diye geçirdi içinden. Beyaz teninde kırmızı çiçekler açmış gibi hissetmişti üzerinde kırmızı renkli elbisesiyle.
Yakışmıştı kırmızı elbise ama o da gözleri gibi anlamını yitirmişti daha hiç giyilmeden. Etiketi bile sökülmeden. Çok beğenmişti bu elbiseyi vitrinde gördüğünde. Denedi ve aldı. Hiç üstelemedi, hiç sormadı, sağına soluna hiç bakmadı bile. Sadece aldı.
Vitrinde gördüğü kırmızı elbise değildi sadece gözleri kırmızı elbiseye bakarken. Kırmızının çağrıştığı her şeyi görmüştü o anlık gelip gitmelerde. Kırmızının bin bir tonuyla canlanmıştı her gece kurmaktan bıkmadığı düşleri. O nedenle hemen aldı hiç üsteledi o kırmızı elbiseyi.
Saatler gece yarısını vurmadan balodan kaçan kül kedisi gibi hissetmişti oysa şimdi kendini. O büyü kül kedisinde narin bir ayakkabı kendisinde de kırmızı renkli bir elbiseydi. Saatler on ikiyi vurmadan düşlerinden bile kaçması gerekmişti…Akşamında o kadar anlamlı olan elbisesi sabahında da bir o kadar anlamını yitirmişti.
O yüzden baktı ayna karşısındaki haline uzun uzun. Düşler ülkesini terk ettiği gerçeği batıyordu inceden inceye kalbine. Bir kez olsun mutlu insanlar ülkesinin mutlu prensesi, bir kül kedisine dönüşmeseydi. Saatler bir kez olsun gece yarısında ötmeseydi. Ayrılık çanları bir kez olsun bu kadar güçlü çalmasaydı. Bir kez olsun oracıkta duruverseydi hayat. Kurduğumuz en mutlu düşten bir kez olsun uyanmasaydık. Ne olurdu sanki. Bir kez… Bir kez olsundu…
Aynanın karşısındaki kırmızı elbiseli kadının gözlerinde bulutlar belirmeye başlamıştı. Seçemiyordu net olarak aynada kendini. Kırmızı elbisesi gözlerinde biriken koca bir damlaydı artık. Süzüle süzüle düştü yanağından. Bu sağanakta ne mutlu prens ne de mutlu prenses kaldı. Hatta ıslanmamak için köşe bucak kaçıştı herkes mutlu insanlar ülkesinden. Silmedi kırmızı elbiseli kadın yine de tek damla yaşı gözünden.
Yaşları silmedi ama gözyaşlarıyla ıslanan elbisesini çıkarttı üstünden. Astı usul usul askısına. Son bir kez daha baktı kırmızı elbisesinde bıraktığı düşlerine. Elbiseyle birlikte düşlerini de yerleştirdi gardırobun en ücra köşesine. Belki bir gün… dedi, dedi ama onun da sonunu getiremedi. Sonra da sessizce çekip gitti aynadan…
10/09/07-Pzt./13:11
YORUMLAR
"İlk daireyi tam döndü dönmesine de ondan sonra her daire yarım kaldı."
çok güzel...
"Ayrılık çanları bir kez olsun bu kadar güçlü çalmasaydı. Bir kez olsun oracıkta duruverseydi hayat. Kurduğumuz en mutlu düşten bir kez olsun uyanmasaydık.."
her şey yarım kalıyor değil mi, attığımız adım, başımızı koyduğumuz uyku, yediğimiz yemek, her şey yarım kalıyor...
Ayrılık çanları bir kez olsun bu kadar güçlü çalmasaydı. Bir kez olsun oracıkta duruverseydi hayat. Kurduğumuz en mutlu düşten bir kez olsun uyanmasaydık. Ne olurdu sanki. Bir kez… Bir kez olsundu…
Hayat... Ayrılıklar, mutlu düşten uyanmalar da hayatın bir parçası. Onlar olmayınca da olmuyor.
Harika bir yazı okudum. Kutluyorum. Beyninize sağlık.