- 583 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fasl-ı Hazan
Neden hep hüznü çağrıştırır herkese Sonbahar mevsimi? Oysa bin bir baharı saklamaz mıdır özünde? Bana göre tüm güneş renkleri soluk kalır sararmış bir yaprağın yanında. Asıl hüzünlü olan, yürekleri kış mevsiminden başka mevsim görmemiş insanların yaşattığı Sonbahar değil de nedir? Hâlbuki yağan her yağmur damlası benim sevincimin, sararıp dökülen her yaprak tüm insanlığın sevinçleriyle eş değer olan suretidir bana göre. İki damla rahmet yağdıran sonbaharı görüp hüzünlenmek yerine asıl sonbaharı yüreklerine, yüreklerimize yaşatanları göremememiz ne acı öyle değil mi? İnsanı hüzünlendiren olgular gök gürültüsü, sararıp dökülen yapraklar, buz gibi olan havamıdır? Söylesenize Allah aşkına, hangi gök gürültüsü bir çocuğun elinden hunharca alınan çocukluğuna ağlaması kadar hüzünlü? Peki ya hangi güneş buz tutmuş yürekleri ısıtır? Sararmış yapraklar, açlıktan beti, benzi atmış çocuklar kadar hüzün verir mi insana? Sanmıyorum!
İsterse hiç yağmur yağmasın, sonbahar uğramasın dünyaya. Hergün ilkbahar olsun, her güne bin bir güneş doğsun isterse. Alınan çocukluklar verilecek mi geri? Hangi güneş dört mevsim sonbahara esir düşmüş yürekleri ısıtır? Söyler misiniz ilkbahar uğrar mı hiç yürek şehrinize? Kaybettirdiniz karanlık ilkbaharlarda, aydınlık sonbaharlarımızı. Yaprak yaprak göçlere bıraktınız gülüşlerimizi, oyuncaklarımızı, çocukluğumuzu.
İhraç fazlası insan suretliler size söylüyorum! Yüreğime sataşma cesaretini çocukluğumdan mı alıyorsunuz? Düne kadar çıplak ayaklarımla dolaştığım bahar kokan ara sokaklarda, yüreğimdeki sevinç ile doğru orantılı çocuk gülüşmeleri duyardım. Bugün ise bunca kalabalık ortasında yalnızlığın en koyusunu iliklerimde hissediyorum. Sessizliğin sesi çığlık olup kulağımı tırmalıyor. Caddeleri, sokakları hatta parkları bile çocuk sesinden mahrum bıraktınız. O küçük ara sokaklara on yedi bin âlemi sığdırırken şimdi ne oldu da koca dünyaya çocukluğumu sığdıramıyorum? Hangi sonbahar yürekliler aldı çocukluğumuzu? Düne kadar ki sonbaharlarda, ilkbaharların en delisini, en güzelini çocukluğumla birlikte yaşarken, bugün neden ilkbaharlarda bile gerçek güneşi göremiyorum?
Ne değişti peki? Ey sözde insanlık, neden kuş cıvıltılarının yerini çocuk ağlamaları aldı? Her gün sallandığım salıncağın yerinde neden enkaz yığını var? O enkaz yığınlarına mı gömdüler gülüşlerimizi, oyuncaklarımızı. Kaç kör kuyuda, kaç derede, kaç toplu mezarda ağlıyor gülüşlerimiz? Hangi sonbahar yürekliler aldılar evcilik oyunlarımızı, çocukluğumuzu? Neden ölüye can veren çocuk seslerinin yerini,yürekleri yasa boğan çocuk sessizliği aldı?..
Para karşılığında alınabilecek tek şeyin, günde iki üç kez sokağımızdan geçen macuncu amcanın şekerlemeleri olduğunu sanıyordum. Neden bugün içine mermi sürülen aptal demir parçalarına, dünyadaki bütün oyuncakları, dondurmaları, çikolataları alabilmeme yetecek kadar para veriliyor? Onlar daha mı eğlenceli, daha mı şekerli, macuncu amcanın şekerlemeleri gibi rengârenk mi?
Sanırım istemeden büyüdük,büyütüldük,büyümeye zorlandık.Sonbahar yüreklilere sattılar çocukluğumuzu.Bütün ilkbaharların soğuk bahçelerinde yaprak yaprak döktüler umutlarımızı.Pembe düşüncelerimiz,mavi düşlerimiz sarardı,döküldü ilkbaharlarda…
Sonbahar yürekliler yaşatmadı doyasıya gerçek sonbaharları…
Biz istemeden, zorla gelin ettiler çocukluğumuzu, uçurumlara…
Berdel verdiler tüm intiharlara, o masum gülüşlerimizi.
ŞAHRUD SEYDUNA(KADER TAŞKESEN)..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.