KÖPEĞİM TARÇIN'IN MACERALARI
Sabah gürültüye uyanıyorum. Penceremi heyecanla açarak başımı uzatıyorum,
birde ne göreyim açlıktan karınları yapışmış iki tane köpek yavrusu. Biri simsiyah diğerinin yüzü benekli.
Tahmini iki haftalık yavrular.Bahçeme kim getirmiş bunları diye düşünürken kendi köpeğim TARÇIN,
pencerenin açıldığını görür görmez başlıyor zıplamaya.
Önce yavruları beslemeliyim diye düşünerek mahalle bakkalına gidiyorum süt almaya.
Tarçın, eşlik ediyor her zaman ki gibi, bakkalın kapısında bekliyor beni.
Sütü aldığım sırada bakkalda olan arkadaşım Hakan’a köpek yavrularından bahsediyorum.
Hakan tebessüm ederek, kendi bahçelerindeki köpeğin 12 tane yavrusu olduğunu,
onların arasından firar etmiş olabileceğini söylerken,
bakkal, Tarçın sabah erkenden o iki yavruyu ağzıyla taşıdığını söyledi.
Kapıda beni bekleyen köpeğime hayran hayran bakarak, bir hafta önce barınağa göndermediğime memnun oldum.
Oğlum Güneş, ’Anne bu köpeği hiçbir yere gönderme, çok farklı bir köpek’ derken ne kadar haklı olduğunu anladım.
Sütümüzü alarak yavru köpeklerin yanına geldik ve sütü bir kaba boşaltarak önlerine koydum. İştahla sütlerini içerken
köpeğim Tarçın’la onları izledik. Tarçın’ın aç olmasına karşın süte dokunmaması düşündürdü beni.
Belli ki Tarçın komşusu açken tok uyuyanlardan değildi. Karınları doyan yavruları alarak,
Tarçınla birlikte diğer kardeşlerinin yanına götürdük.
Onlarında aç olduğunu görünce, bakkaldan bir paket süt alıp onlarıda besledik.
Sıra Tarçın’ın beslenmesine gelmişti. Onu beslerken anlayacağını bildiğimden, bir daha yavruları getirmemesini tembihledim.
Ertesi sabah gene aynı saatte havlama seslerine uyandım. Oralı olmadan,
başucumda bulunan kitabımı alarak biraz sabah keyfi yapmak istedim. Ne mümkün, Tarçının yemek kabının sesi ortalığı yıkıyordu.
Durmadan sürükleyerek yavrulara süt koymamı istiyordu. Bizim konuk sayısı üçe çıkmıştı. Sanki dün tembihlemedim.
Sütü alıp bahçeye çıktığımda, Tarçının yavruları kabın olduğu yere getirmek için enselerinden ağzıyla tutup getirdiğini görünce,
Tarçının bu yavruların babası olabileceğini düşünmeden edemedim. Bu kadar sorumluluk duygusu ya anne de yada baba da olmalıydı.
Bir gün öncesi gibi yavruları alarak, diğer kardeşlerinin yanına götürdük. Tabi ki diğer kardeşlerinin sütünü de alarak.
Gün geçmiyor ki, Tarçın aç olan köpekleri bahçeme getirmesin. Bu gün de gözlerime inanamadım.
Kocaman bir köpek Tarçının su kabından su içiyor, hemde hiç soluk almadan. Yüzünden kurşun yemiş olmalı ki, suratı darmadağın.
Yüreğim ürpererek yemek kabına, hazır köpek mamalarından koyup önüne uzatıyorum.
Yemeğini bitirince bahçemden dışarı çıkarmak için uğraşsamda başaramıyorum. Çünkü gözleri görmüyor. Tarçına talimat veriyorum,
’Yarım saate kadar bu köpek bu bahçeden çıkacak, ben sana bile zor bakıyorum’
Yarım saat sonra bizim kazazede yok olmuştu bahçemde. Sabah kahvesi içmeye gelen komşum Hatice’ye Güneşin maceralarını
anlatırken, arada bir başını kaldırıp bizi dinlediğini farkettirmeye çalışan Tarçına ’Seni çok seviyorum oğlum,
bazı insanlardan daha çok vicdanlısın’
dedim.
5 ekim 2010/Nilgün Kurt
YORUMLAR
Canım arkadaşım, anlaşılan o ki, sen bu tarçına bakmak zorundasın. Bu işin lami cimi yok. Tarçın birçok insandan daha insan ki, komşusu açken tok yatmıyor.
Böyle bir arkadaşın olduğu için gurur duymalısın. Eh artık, olan senin komşulara oldu. Geceleri Tarçın'ın sesine dayanmak zorunda kalacaklar.
Sevgimle...