- 1156 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DEVRİM Mİ - İSYAN MI
“Tarihini bilmeyen eşektir.”
Tarihini saptıran ise eşekten olma eşektir.
Çünkü:
Eşek sömürülerek kullanılır, güdülür, buna karşın gene de aşağılanır.
1917 Bolşevik ihtilali/devrimi rüzgarını 70 sene kadar sürdürdü.
Bizim 1908, 23 Temmuz devrimi, Bolşevik devrimine basamak olduğu halde, 10 sene bile yaşayamadı. Daha doğrusu kendine bile gelemedi.
Devrim; insan emeği ve kurgusuyla, biraz da zorlamasıyla yapılan yönetsel, yaşamsal değişikliktir ve genelde ileriyi, daha iyiyi amaçlar.
(Kötüye ve geriye doğrulmuş karşı devrimlerden de söz etmeye başladık son zamanlarda).
Evrim; evirir çevirir, koşullara göre şekillendirir, acele etmez. Süreç doğaldır.
Devrim; devirir, yıkar, yerine yenisini koyar, zorlar. Kuralları yıkarak başlar. Yeni kurallar oluşturur, sürekli yeniler, değiştirir. Zor ve herkesin harcı olmayan iştir yani devrim.
Devrimin doğasındaki bu acelecilik ve ilkleri yürürlüğe sürme yüzünden olsa gerek; ayrışmalar, çatlaklar oluşur. Her keresinde de “devrim, kendi evlatlarını yer”, semeresi başkalarına nasip olur.
Devrim bir yerde dayatmadır ve sürekli bekçileri olmalıdır. Koruyucuları gevşerse aşınır.
Tarihini bilirsen kendini tanırsın. Geleceğin hakkında ipuçların olur. Hatalardan kaçma şansın olur. Tehlikeleri sezersin. Aynı hatayı ikinci kez yapma eşekliğini göstermezsin.
Bizim tarih bilgimiz nasıldır? Yeterli midir?
Ya sağlıklı ve yeterli değilse?
-Geleneksel tarih söylemimiz,
-Resmi tarih söylemimiz,
-Dış odakların kotardığı Liberallerimizin tarih söylemi,
-Dincilerimizin tarih söylemi,
-Cumhuriyetçilerimizin tarih söylemi,
-Bölücülere uydurulup dayatıla tarih söylemi, v.s…
Konusuna, ilgi alanına göre tarihi sınıflandırabilirsiniz, ama aynı konuyu bakış açınıza göre farklı gösteremezsiniz. Saptırmış olursunuz. Yani tarih biliminden/bilincinden sapmış olursunuz.
Oysa gerçek ve tek olan tarih bir yerlerde vardır ve saklıdır. Çünkü olay nasıl yaşanmış ve nasıl oluşmuşsa, bunun tek bir anlatımı mutlaka vardır.
Bizdeki gibi farklı tarih söylemlerinin her birinde eksikler, fazlalar, saptırmalar olduğu kesin.
Bu durumda biz tarihimizi doğru olarak bilemiyoruz demek istiyorum.
Bilmek istiyoruz da, bilmemize engel olanlar var demek istiyorum.
Mesela:
Birileri; II. Abdülhamid’i yüceltir, göklere çıkartırken, birileri vatan haini, müstebit olarak tanımlar.
Birileri; 23 Temmuz 1908 olgusunu, II.nci Meşrutiyet’in ilanı olarak gösterirken; birileri, Temmuz devrimi olarak tanımlar. Başka birileri ise
Katil çetesinin isyanı olarak tanımlamaya emek harcar.
Çok önemli bir saptama yapmak istiyorum:
Resmi veya geleneksel tarih söylemimiz, odak noktası olması gereken insan-yaşam-iktisat unsurunu yok saymıştır. Bu yüzden yetersizdir. Bunun Cumhuriyet dönemindeki sebebi, büyük oranda, başarı kazanmış olan Bolşevik ihtilalının sonucu, komünist rejim korkusudur. Çünkü biz komünist
cephenin yanı başındaydık ve kapitalist cepheye dahil olmuştuk.
Ben, II.Abd-ül-Hamid, İttihat ve Terakki Cemiyet, 1908/1909 olguları, Enver Paşa, Mustafa Kemal gibi konularda farklı kaynaklardan birbirinin zıttı söylemler duydum/okudum.
Deli olmak işten değil. Arkadaş, ben tarihimi öğrenmek istiyorum. Ben eşek kalmak istemiyorum. Ben eşekleşirsem bundan kimin kazancı olur…?
Gerçekleri bilip de saklayan/saptıranların salaklığına kızıyorum.
Kimlerdi, nedendi, nasıldı, sonu ne oldu bir kenara bırakıp, bir örneklemeyle
1908 Temmuz devrimi/II. Meşrutiyet/İmparatorluk düşmanlarının isyanında,
neler değiştirildi/değiştirilmek istendi, bir kısmını sıralayalım:
-Çağdaş merkezi devlet kurulacak. (Padişahlık devam edecek).
-Bürokrasinin etkinliği arttırılacak.
-1876 anayasası ve birçok kanun değiştirilecek/ değiştirildi.
-Hürriyet, eşitlik, adalet, kardeşlik öne çıkarıldı.
-Kapıkulu’luk, tebaa’lık kaldırıldı, yerine vatandaşlık kondu.
-Yönetimin denetimi padişahtan alındı, halkın seçtiği meclise verildi.
-Partiler kuruldu.
-Sendikalar kuruldu. Grev hakkı verildi.
-Kooperatifler kuruldu.
-Din ve ırk ayırımı kaldırıldı.
-Halkın da devlet işlerinde çalışabilmesinin önü açıldı. (Yani bizim yönetim deneyimimiz bu tarihte başladı. Çobanlıktan devlet işlerine ilk adım atıldı.)
-Akraba, yandaş, hırsız ve yağcıların çoğu işten atıldı.
-Saray harcamaları kısıldı.
-İstibdat rejiminin, hafiyeleri, vasıfsız, memur ve subayları işten çıkarıldı. (elbette yeniler İTC sempatizanı olacaktı)
-Şişirilmiş devlet kadroları azaltılarak kemer sıkıldı.
-Eğitim reformu yapıldı. ( Osmanlıda müspet eğitim nerdeyse sıfırdı.)
-Okullarda dil ve din ayırımı kaldırıldı.
-Kız öğrencilerin yüksek eğitim almalarının yolu açıldı.
-Türkçe öğrenmek şartıyla anadilde eğitim serbest bırakıldı.
-Cemaat okulları kapatıldı.
-Meslek okulları açıldı.
-Yerli sermayenin oluşması için ticaretin halka yayılması desteklendi.
-Yerli işletmeler kuruldu.
-Köylünün ürününü değerlendirmek ve uygarlığı köylere taşımak için, karayolu ve demiryolu seferberliği başlatıldı.
-Toprak reformu/köylünün toprak sahibi olması için düzenlemeler yapıldı.
-Din adamlarının ve yabancıların ayrıcalıklarına son verildi.
-Şehirlere çekidüzen verilmeye, elektrik ve telefon hatları döşenmeye başlandı.
-Özgür basın desteklendi. (24 Temmuz basın bayramı buradan gelir)
-Ülke içinde seyahat özgürlüğü getirildi.
-Bilim ve sanatın gelişmesine önem verildi. Çeviriler yapıldı.
-Resim, heykel, plastik sanatlar, evrensel düşünceler serbest bırakıldı.
-Spor, sinema, kadınların iş hayatına atılması, tesettürün, çok evliliğin tartışılması gündeme getirildi…………..
Benim anladığım:
O dönemde böyle şeyler olduysa TEMMUZ 1908 olayı bal gibi de DEVRİM idi.
Söyleyebilir ki:
- Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet devrimleri buradan beslenmiştir.
( Zaten kurtuluş savaşının önderleri/ komutanları İTC üyeleriydi. )
-1908 devrimini; bizden olmayan İngiliz, Rus, Fransız gibi odaklar, içimizde çıkarları bozulanları,( din sömürüsünü) kullanarak devrimi yok etmeye çalışmışlardır. Belli oranda başarmışlardır da.
-1908 devriminin ana amacı; Osmanlının bağımsızlığını korumak (kapitülasyonlardan kurtarmak), imparatorluk halkını çağdaş yaşama kavuşturmaktı. Padişahlığı yok etmek değil, korumaktı.
-Ne yazık ki; imparatorluğun iflas etmiş olduğu bir dönemindeydi. Parçalanıp yutulmak üzereydi. Birinci dünya savaşının ana sebeplerinden biri Osmanlıdan daha çok pay alma hırsıydı.
Bu koşullarda bir TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin çıkması muciredir. Bu mucizeyi yaratanlar dedelerimizdir.
Biz böyle bir milletiz.
Bugün durum aynıdır. Yabancılar içerdeki cahil/bağnazlarla işbirliği yapıyor. Dini kullanıyorlar. Çıkar birliği yapıyorlar.
Yani bugünkü olayların kökleri 100 yıl gerilere uzanıyor.
Şimdi çok önemli bir avantajımız var. Bunu düşünmüyorlar mı acaba.
1908 de dedelerimiz keçi çobanıydı. Devlet yönetimine ilk adımı atıyorduk.
Oysa şimdi 100 yıllık deneyimimiz var.
Dedelerimizin hiç bir şeyi yoktu. Hatta yok sayılıyorlardı. Şimdi çok şeyimiz var. En başta çok değerli insan gücümüz var.
Tarihimizi bilmemiz önemli.
Zor da olsa öğreneceğiz. Öğrendikçe yerinmeyeceğiz, ÖĞÜNECEĞİZ.
büyükharman
YORUMLAR
Sayın Ulaş,
Sonbahar yaprakları çoktur ve uçuşur ortalıkta.
bir elmas ise enderdir ve sahibolunması gazellerin tümüne bedel.
bu sitedeki arkadaşların genelde eğilimleri farklı, gene de yazılarımızı paylaşabiliyoruz. bu çok güzel.
bilebildiklerimizi (doğru-iyiye yönelik ve yararlı olduğu sürece) paylaşmak çok güzel ve değerlidir. bir kişiye bile ulaşsalar.
düşüncelerinizi sevdimve paylaştıklarınızın bazılarına baktım. mutlu oldum.
kolaylıklar diliyorum.
saygılar.
Sayın Durmuş,yazınızı ilgi ile okudum.O kadar güzel saptamalarınız varki hayran olmamak mümkün değil.Ancak henüz içinden çıkamadığımız bölüm ifade ettiğiniz gibi bir asırlık.Ya daha eskileri düşünürsek perişan bir haldeyiz.Tarihimizi ben de öğrenmek istiyorum.Ancak doğrular nerede bulamıyorum.Osmanlı; tarihini sarayda beslediği vakanüvistlere yazdırmış.Aleyhine yazacaklarda her an kelle korkusu var.Bu nedenle onlardan doğruları öğrenmek mümkün değil.Ya daha önceki geçmişimiz, onlar hep unutturulmuş.Ya da yabancılar istedikleri gibi bizi şekillendirmeye çalışmışlar.Sizin de belirttiğiniz gibi neredeyse her konuda insanlarımızı yetiştirmeye yeni başlamışız.Bu çok yerinde bir tespit.Yeni tarihçilerimizden Osmanlıyı öğrendikçe nefret duygularım kabarıyor.Orta Asya Türk tarihi ve Dünyaya yayılan Türklerin tarihleri hakkında verilen bilgiler de yeterli olmamakla birlikte beni gururlandırıyor.İlkokul,ortaokul ve lisede Orta Asya'dan göçleri bir iç denizin kurumasına bağlamışlardı.İşte eşekliğin başlangıcı.Bunda bizim hiçbir günahımız yok.Üniversiteye geldiğimde Orta Asya'nın fiziki görünümünde 4000 yıllık hiçbir değişim yok.Yine Aral,
Baykal gölleri orada.Gerçek olan bir şey göç olgusunun mevcudiyeti. O zaman bunun sebepleri başka..Artık aileler olarak gençlerimizin iyi yetişmesi için Devletten çok fedakarlıklar yaptığımız ortada.Bu nedenle doğruları bulmada onlara çok güveniyorum.Sizi okumaya devam edeceğim.Selam ve sevgilerimi sunarım.
büyükharman
Sonbahar yaprakları çoktur ve uçuşur ortalıkta.
bir elmas ise enderdir ve sahibolunması gazellerin tümüne bedel.
bu sitedeki arkadaşların genelde eğilimleri farklı, gene de yazılarımızı paylaşabiliyoruz. bu çok güzel.
bilebildiklerimizi (doğru-iyiye yönelik ve yararlı olduğu sürece) paylaşmak çok güzel ve değerlidir. bir kişiye bile ulaşsalar.
düşüncelerinizi sevdim ve paylaştıklarınızın bazılarına baktım. mutlu oldum.
kolaylıklar diliyorum.
saygılar.