- 1169 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ EĞİTİM ve ÖĞRETİM YILINA MERHABA
YENİ EĞİTİM ve ÖĞRETİM
YILINA MERHABA
Abdülkadir Güler
Yeni bir eğitim ve öğretim yılına girmiş bulunuyoruz. 20 Eylül 2010 pazartesi günü okullarımız açıldı. Mavi önlüklü, ak yakalı öğrencilerimiz okullarına ve sevgili öğretmenlerine bir kez daha kavuştular, ileri sınıflara geçenler eski öğretmenleriyle bir kez daha buluştular. Yeni eğitime başlayan küçük çocuklar ise değişik bir ortamda yer almanın gururunu yaşadılar. Okullarımızda sevinç, neşe yeniden tazelendi, çarşının, pazarın yüzü güldü desem yeridir.
Okullar açılınca çarşının, pazarın havası değişti. Çarşıya, pazara bir heyecan bir renk geldi. Alış, verişler başladı, Kitapçıların, kırtasiyecilerin ve konfeksiyon ( hazır giyim ) satan mağazaların havası birden ana, baba gününe dönüştü. Çarşıda, pazarda bereketli günler yaşamaya başladı. Söz yerinde pazarcının, kitapçının yüzü güldü.
Bu yıl ilçemiz Söke’de ( 2010- 2011 ) Eğitim ve Öğretim yılında 1.690 civarında yeni öğrenci kaydı yapılmış, Söke genelinde ( köy artı şehir ), ilköğretim ve ortaöğretim okullarında toplam olarak 24.800 civarında öğrenci okullarına devam edeceklerdir. 45 İlköğretim, 12 lise toplam 57 okulda eğitim ve öğretim göreceklerdir. Bunların yanı sıra taşımalı eğitime devam eden öğrencilerimiz de vardır. Bu istatistik bilgileri öğrenciler (gelip, gidecek yeni kayıtlar) bağlamında Kasım ayı sonunda değişebilir.
Türkiye genelinde bu yıl ( 2010 – 2011 ) Eğitim / Öğretim yılında toplam 16 milyon öğrenci ve bunların yanında yaklaşık 600 bin öğretmen ders başı yapmış bulunmaktadır. Bu 16 milyon az bir rakam değildir, yarınlarımız için Türkiye’nin genç nüfusu demektir. Alkışlanmaya değer bir tablodur.
Ben bunları yazarken eski geçmiş ve hala hafızamda canlı duran günlerimi hatırladım ( anımsadım). Bir nostalji ( sıla özlemi ) bağlamında öneme şak diye düşüverdi.
1955’lerde ilkokulu okuyacak yaştayım. O yılın yazında köyümüze sağlık ekipleri geliyorlar, köyde aşı yapacaklar. Rahmetli annem beni kolumdan tutarak sağlık memurlarının yanına götürdü. Orada bir grup sağlık memuru, doktor ve köyümüzün muhtarı A.Rahman Tarı Bey hazır bulunuyordu. “Bey “ dedim de, gerçekten beyliye yakışan aydın, oturaklı, geleceği düşünen bir insandı. Daha doğrusu “adam gibi adamdı”. Öğretmen oluncaya değin o köyümüzün değişmez muhtarı idi…
Aşı olmak için, kuyrukta sıramızı bekliyoruz. Tombul, afacan biraz da yaramazım. Çok iyi hatırlıyorum. Bizler aşı olduktan sonra ekibin doktoru oradaki çocuklardan ( benimle birlikte) beşini seçip, “Muhtara: “ Muhtar bey, bu çocukları okula göndermenizi tavsiye ediyorum, bu çocukları okula gönderin, okusunlar, adam olsunlar “ sözlerini hatırlıyorum. Aradan yarım asır geçmesine rağmen bu sözler kulaklarımda hâlâ taptaze çınlıyor. Doktor Bey’in söylemesi üzerine muhtarın ve babalarımızın yardımlarıyla ilçe merkezinin Merkez İlkokulu’na yazıldık. Türkülerde söylendiği gibi “artık biz de okullu olduk”.Köyde ayrı bir yerimiz vardı, sevincimize, neşemize dünya dardı desem yeridir.
Köyümüzde okul yoktu. İlçeye en az 9–10 km kadar uzaklıktayız. Muhtar doktorun sözlerini tuttu. Tabi babalarımıza da söyledi. Beşimizin de önlükleri, elbiseleri, çantaları ve ayakkabıları aynen takım olarak aldı. Sabah okula gidiyor ve öğleden sonra saat 4.30 sularından ancak köye dönüyoruz. Köyde araba filan yok. Köyde sadece bir iki traktör vardı. Yağmurlu, karlı günlerde, ama her gün yayan, yapıldak, baş açık yalınayak okula gidiyoruz. O tarihlerde sadece cumartesi yarım gündü. Pazar günü tatildi. İlkokulu başarıyla bitirdim, Ortaokulu sadece ben bitirdim, Çeşitli nedenlerden dolayı diğer arkadaşlarım okuyamadılar. Daha sonra Diyarbakır Erkek İlk Öğretmen Okulu’na devam ettim. Bu günlere öyle kolay gelmedim. Aradan uzun yıllar geçti.
Bir aşkla bir sevgiyle başlamıştık okumaya. İyi ve çalışkan öğretmenlerimizin ellerinden yoğrulduk, okuduk ve de adam olduk. Bu yazıları yazıyorsam İlk ateşi yakan o saygın, yanaklarımı okşayan babacan doktora ve köyümün değerli aydın, çalışkan vefakâr muhtarı sevgili A.Rahman Tarı Bey’e şükran borcum vardır. Tabi aileme ve beni yetiştiren değerli öğretmenlerime de minnet borcum vardır. Bundan dolayı milletimi, vatanımı, şanlı bayrağımı seviyor ve onlarla onur duyuyorum.
Tüm emeği geçenleri rahmetle ve saygıyla anıyorum. Ama illa ki A. Rahman Tarı Bey’i her zaman rahmetle anmadan geçemiyorum. Mekânı cennet olsun… Çünkü sevimli, babacan doktorun sözleri ciddiye almış ve yabana atmamıştı. Ha, bunu yazmadan edemiyorum: Giysilerimizin çantalarımızın, kalem defter v.s.yapılan tüm harcamaları kendi cebinden yapmış ve babalarımızdan para, filan istememiş, almamıştı.
Zor şartlar da okudum. Orta halli fakir bir aile çocuğu idim, Hiç unutmam okula gittiğimiz günlerde her gün için annem bana sadece 25 kuruş veriyordu. 15 kuruş helva ve10 kuruşa ekmek alıp öğle yemeğini yediğimi anımsıyorum. Bazen da evden ekmek, peynir, haşlanmış yumurta veya zeytin götürüyordum. Bunları sınıfın bir köşesinde sıkıla, utana yerken utanıyordum. Ben bu şartlarda okudum. Şimdi ki öğrenciler çok daha şanslı, devletten kitaplarını, giysilerini alıyor, üstelikte öğle yemeğini de veriyor. Yanılmıyorsam bir miktar harçlıkta alıyorlar.
1981 / 1985 yılları arasında YİBO’larda ( Yatılı İlköğretim Bölge Okulları)’nda idareci olduğum günlerde devlet çocukların tüm masraflarını karşıladığı gibi öğrenci başına aylık bir miktar harçlıkta veriyordu. Öğrencilere sadece okumak ve çalışmak düşüyordu. Şimdiki öğrencilerin ( harçlıklarını beğenmeyen öğrencilerin ), bundan ibret almalarını tavsiye ediyorum.
Aslında hayatım başlı başına bir romandır, bir gün bunları elbette yazacağım. Yüce Mevla’m sağlık verirse tabi… İlkokul ve orta dereceli okullarımızda ki öğrencilerimizin bu yazımı okuyacaklarını pek sanmıyorum,. Bu yazımı okuyan Sayın velilerimizin sadece bu iki paragrafı çocuklarına okumalarını öneriyorum. Okumanın, çalışmanın ne demek olduğunu öğrenmeleri bağlamında..
Teknoloji ve bilgisayar ( bilgi sunar) çağındayız. Bu açıdan öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi çok şanslı görüyorum. Benim okuduğum yıllarda köyümüzde radyo yoktu, gazete bile gelmiyordu. Öyle bir ortamda yetiştik. Ama tüm bunlara rağmen başımız dik ve onurluyduk, okumaya, öğrenmeye adeta sevdalıydık…
Yeni Eğitim / Öğretimde yılında, öğretmenlerimize, velilerimize ve sevgili öğrencilerimize önemli görevler düşüyor. Tereciye tere satmak niyetinde değilim.
Ancak öğretmenlerimize güveniyorum. Tüm öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize sağlıklı, başarılı bir yıl geçmesini diliyor, saygılarımı sunuyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.