- 1026 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DURDU ŞAHİN
Sert ve soğuk geçen bir kıştan sonra ilkbahar gelmeyegörsün, yapayalnız ağaçlarla beraber bizim yüreğimiz de çiçeklenir. Hüzün şarkısının yerini sevgi ve sevinç dolu cıvıl cıvıl türküler alır birden... Ağaçlar insanlar kadar şanslı değildir ne yazık ki. Çünkü bizim bu sevinci ve mutluluğu yaşamak için baharı beklememiz şart değil. İster soğuk bir kış günü olsun, ister hüzünlü bir sonbahar akşamı hiç fark etmez. Bakarsın ki, yüreğinde bir dostluk kardeleni açmış veya bir bahar meltemi esivermiş. Yani Yüce Mevla’nın biz insanoğluna verdiği güzel bir nimettir dostluk çiçeği. Eğer bu çiçeği bulmuşsak, dört mevsim bahardır bizim için... Bu yazımda birçok insanın dört mevsimini bahara çeviren bir dosttan bahsetmek istiyorum...
Samsun’dan Gelen Selam
1985 yılında, Osmaniye’de Güneysu dergisini çıkarmaya başlıyoruz. Dergiyi çıkaranların hepsi amatör. Dergiciliği bu dergiyle öğreniyoruiz. Üstüne üstlük imkanlarımız oldukça sınırlı. Harfler matbaada tek tek diziliyor, kalıp hazırlanmadan tashih yapılıyor vs. Bugün dönüp bakıldığında dergi demeye bin şahit gerek. Bütün bu noksanlarına rağmen samimi ve gayretli bir dergi. Ama ne kadar gayret göstersek de Osmaniye sınırlarından ötelere ulaşamıyoruz.
Birgün bir selam geliyor, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisinden. Bu öğrenci Durdu Şahin. Dergimizin Samsun temsilciliğini yapmak istiyor. Arkadaşlarımızla durumu değerlendirip bu teklifi benimsiyoruz. Ne zararımız olacak sanki böyle bir teklifi denemekle. Durdu Şahin, her ay 50 tane dergimizi dağıtıp parasını da düzenli olarak gönderiyor. Bununla da kalmıyor, üniversitedeki öğretim üyelerinden yazılar ve şiirler ulaştırıyor bize. Daha birbirimizi görmeden ve sesimizi duymadan (gönül sesimizi duyuyorduk tabii) bir dostluk çiçeği yeşeriyor aramızda...
Zaman Pınarı Besliyor Dostluğumuzu
Artık mektuplarla beraber bazı edebiyat ve şiir toplantılarında görüşmeye başlıyoruz Durdu Şahin’le. Böylece zaman pınarı besliyor ve süslüyor dostluk çiçeğimizi. Yakından tanıdıkça daha çok seviyor ve bağlanıyoruz birbirimize. Kader de dostluğumuzu sevmiş olacak ki Durdu Şahin, Osmaniye’ye çok yakın bir yer olan İslahiye ilçesinin Fevzipaşa nahiyesine geliyor öğretmen olarak. Artık her hafta görüşüyoruz...
Güneysu dergisinin bürosunda çay eşliğinde saatlerce süren sohbetler... Sonra mevsimine göre domates, salatalık, peynir, incir, karpuz, üzüm ve yine çayla birlikte yenilen öğle yemekleri. Çünkü eve gelmek istemiyor bütün ısrarlarıma rağmen. “Evdekileri rahatsız etmeyelim ağabey!” diye kandırıyor beni. Ama daha sonra bamya yemeğini bizde sevdiğini ve haftada bir de olsa bekar yemeklerinden kurtulmanın mutluluğunu tattığını bütün samimiyetiyle dile getiriyor...
Alacağın olsun Durdu Can, ben de seni dost biliyordum, ne vardı yani bu kadar çekinecek? Bilmez misin yemekler dostla paylaşılınca daha güzelleşir, daha bereketlenir. Yine de domatesleri, salatalıkları, üzümleri vs. bizimle bölüştüğün için sağ ol...
Bir Kahkaha Kaç Çiçek Açtırır?
Durdu Şahin’le sohbet ayrı bir mutluluk. Belki de hayatımın en neşeli anları ve en çok gülebildiğim zamanları onunla gerçekleşen sohbetlerimiz anında olmuştur. Ciddi ama ilginç olaylar anlatır, siz kendinizi tutamazsınız. Yıllar önce İzmir’de bir gençlik kampındayız. Gecenin geç vaktinde gençler uyumuşlar. Biz ağabeyler olarak deniz kıyısındaki haymanın altında oturuyoruz. Arkadaşların çoğu da gerçekten ciddi insanlar. Durdu Şahin,sohbete bir yerinden katılıyor. O anlatıyor,biz gülüyoruz. Gülmekten karnımız ağrıyor. Hayatımda o kadar güldüğümü hatırlamıyorum. Aradan geçen zamana rağmen, o kampta bulunan arkadaşlar ne zaman bir araya gelsek o geceye gülüyor ve bu yönüyle de özlüyoruz Durdu Şahin’i.
Taş Düştüğü Yerde Ağır
Durdu Şahin, “Çağır Karacaoğlan çağır / Taş düştüğü yerde ağır.” mısralarını kendine rehber bilmiş birisidir aynı zamanda. Yine İzmir’deki deniz kampındayız. Bir ara kampın yanındaki köy kahvesine uğruyorum çay içmek için. Orada bir öğretmen arkadaşla tanışıp başlıyoruz sohbete. Gençlik kampında kaldığımı söyleyince Durdu Şahin’i soruyor bana ve ekliyor: “Azizim geçen gün bir sohbetimiz oldu ki sormayın. Ağzım açık kaldı vallahi. Adamda bir bilgi,bir birikim var ki aklım durdu...” Kampa döndüğümde hemen buluyorum Durdu Şahin’i ve “Kardeşim sen o öğretmene neler anlatmışsın. Adam çok etkilenmiş.” diyorum. O, sıradan şeyler anlatmış gibi “Yok be ağabey, öylesine bir şeyler anlattım işte.” diyor.
Her Zaman Fedakar
Hep fedakarlıklarla gelişir ve serpilir dostluk çiçeği. İslahiye’de öğretmenlik yapıyor. Ve iki haftada bir Osmaniye’ye geliyor demiştim ya. Birgün baktım elinde bir kitapla geldi. Bütün masraflarını kendisi karşılayarak şiir yazan öğrencilerinin kitaplarını yayınlamış. Halbuki bu kitap yayınlandığında henüz kendisinin baskıya hazır yeni kitabı yayınlanmamıştı. Daha sonra Gülşen’de Hasbihal kitabı yayınlanıyor. Bu eserde de şair arkadaşlarla gerçekleştirilen mülakatlar yer alıyor. Her defasında:”Durdu Can, bunlar iyi hoş da biraz da kendini düşünsen!” diyorum. O yine başkalarıyla ilgili yeni projelerinden bahsediyor. Ama bütün bunlar karşılıksız kalmıyor, yüreklere ekilen sevgi ve dostluk çiçekleri açıyor ve elinizdeki özel sayı hazırlanıyor. Ne dersiniz Durdu Şahin’e borcumuzu ödeyebildik mi? Hoş ona sorarsanız cevabı hazırdır: “Benim kimseden alacağım yok ki ağabey!”
PTT Teşekkür Borçlu...
Son zamanlarda sık sık gündeme geldi biliyorsunuz. PTT’nin “T”sinin satışı. Her seferinde de bu mümkün olmadı. Rivayet olunur ki bunun sebebi Durdu Şahin’miş. PTT yetkilileri Durdu Şahin’in dostlarını telefonla sık sık araması sonucu zarardan kurtulmuş, hatta kara bile başlamış. Ya Durdu Can,sen bu kadar şaka yaparsan ben de bu yazıyı böyle bitiririm işte.
Şaka bir yana, hepimiz dostluğun devamı noktasında Durdu Şahin’e sürekli borçlu kalacağız...Böyle dostumuz olsun da varsın biz de borçlu kalalım vesselam...
Bestami YAZGAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.