- 540 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KORKUSUZ SELİM(18)
Aylin’in gözleri açılmaya görsündü; yatakta yatmasının imkanı yoktu.Uyuşukluk, mizacına ters düşüyordu.Odanın içerisine eğreti olarak yapılmış olan lav obada yüzünü yıkadı,bir tarafı kırık aynada yüzüne dikkatlice baktı.Kestane rengi saçlarına soğuk suyla masaj yaptı.Kendisini güzel buluyordu. Bu seferki bakışları daha manidardı.Aynaya girecekmiş gibiydi neredeyse.İçi kıpı kıpır ediyordu.Diğer odada ocağın başına geçip sabah kahvaltısını hazırlamaya çalıştı.Kızının tıkırtısına annesi uyanmış:
- Bu sabah erken kalmışsın kızım!
- İçimde bir tuhaflık var anneciğim!Sevinç mi desem ne desem ben de bilemiyorum!
Birazdan erkek kardeşi, annesi ve kendisi üçü birlikte yer sofrasına oturdular. Kahvaltıyı yaparken de konuşmaya devam ediyorlardı . Aylin’in kararlı konuşması, odanın havasını olumlu estiriyor , sofraya damgasını vuruyordu.Erkek kardeşi,ablasından gurur duyuyor,onun varlığından mutlu oluyordu.Ablası kendisi için bir idoldü sanki.
Aydın da, ablasını üzmemek için elinden geldiğince gayret gösteriyordu. Derslerindeki başarı grafiği oldukça yüksekti. Bu yıl, sınavlara gireceği için sıkı bir çalışma temposu içerisinde debelenip duruyordu. Anadolu liselerinden en iyi olanına girmek idealiydi. On beş yaşında kocaman bir gençti. Bütün olup bitenleri algılayabilecek kadar da yaşından olgun gösteriyordu.
Aylin,kardeşine:
- Bak gülüm!Bugün, günlerden pazartesi. Okula gitmesen nasıl olur?Zaten okulların kapanmasına beş gün kaldı.Biraz dinlenmiş olursun.Bugün,komşu mahallede dolaşalım,kendimize başka bir ev bakalım.Bulursak,hemen taşınmaya çalışalım.Olmaz mı? Senin okulun için biraz uzak kalacak ama;ne yapalım sen de katlanırsın.
-Olur, ablacığım! Benim için hiç fark etmez. Bir iki kilometre fazla yürürüm ne olacak sanki.
Aylin, kardeşinin saçlarını sevecenlikle okşadı.
- Tatlım benim. Senin için canım feda. Bütün sıkıntılarım, ilerde senin iyi bir insan olman için.
Ablasının sözlü taltifi karşısında gururlandı. Bakışlarını, onun gözlerine çevirdiğinde mana dolu bakışlar aynı noktada çakıştılar.
Kahvaltıdan sonra; dün Korkusuz Selim’in vermiş olduğu çekin tahsili için kardeşi Aydın ile birlikte minibüse bindiler. Minibüs,tıklım tıklımdı.Arabesk müziği,inceden inceye yayılıyordu,yolcuların üzerlerine.Ferdi’nin yıllanmış yanık nağmeleri:
“Bilsen uzaklarda kimler ağlıyor!” u insanın içindeki aşk acılarını depreştiriyordu adeta. Biraz ilerdeki köşede trafik polisinin görünmesi ile birlikte; şoförün talim edici uyarılarına uymak zorunda kaldılar.
- Ablalarım, ağabeylerim,bir zahmet eğilip arazi olur musunuz!
İki dakika sonra;
- Hepinize gönülden teşekkürler efendim! Tehlike geçmiştir, bir sonraki tehlikeye kadar rahatınıza bakınız!
Aylin, bankalar sokağına yanaştığında:
- İnecek var kaptan! Diye seslendi.
Kardeşi Aydın ile birlikte bankaya girdiler. Sıra fişi alıp, beklemeye başladılar.
Elindeki sıra numarası, kırmızı ışıkla yanınca; hamiline yazılı çeki, ilgili memura uzattı.
Biraz sonra yüklü bir para ile bankadan ayrıldığında gizli bir sevinçle; içi içine sığmıyordu. Tekrar bir minibüse atlayıp, bijuteri malzemelerini satan toptancı hanına gittiler. Toptancı Hikmet, oturduğu sandalyesinde çayını yudumluyordu. Aylin’i görünce:
- Hoş geldin kızım! Maşallahın var. İşler iyi gidiyor demek ki. Malları sattın ha?
-Ne satması Hikmet amca ya!.. Başımız bu sefer de sokak mafyası ile belaya girdi.
-Yapma ya? Nasıl oldu, bir anlatır mısın?
--Sokak mafyası, haraç almak için karşıma dikildi. Bunu fırsat bilen fuhuş çetesi de benden yararlanmak için sokak mafyasına saldırdı. Tam bir hercümerç içerisinde kalmıştım senin anlayacağın.
-A! Sonra ne oldu?
- Neyse ki Allah’ın sevdiği kuluymuşum ki; güçlü bir vatandaş, yanındaki adamlarıyla birlikte beni o tehlikenin içerisinden çekip çıkardı.
- Desene ki kızım, dünyanın çivisi çoktan çıkmış!
-İşte böyle Hikmet amca! Neyse ben malzemelerimi alayım da…
Aylin, gerekli malzemelerinin bir kısmını hazır yapılmış olarak, bir kısmına da evde kendim hazırlarım düşüncesiyle doğal haliyle aldı. Parasını çıkarıp peşin ödedi.Önceki gelişinden kalan borcunu da sıfırladı.Her ne kadar toptancı Hikmet bey,”elin dardaysa kalsın “ demiş olsa da Aylin,borcun altında mahcup kalmaktan çekiniyordu.
Evlerine dönerlerken, cebinde kalan yüklü miktardaki parayı düşündü. Evin taşınması içinde biraz daha harcaması olacaktı.
“Geri kalanını bekletmenin bir anlamı yok, zarfın içerisine koymalı ve Korkusuz Selim’e götürüp geri vermeli” diye düşündü. Nasıl olsa kartviziti yaka cebindeydi. Adresini bulmak kolay olacaktı.
Varoşlardaki gece kondularına döndüklerinde:
-Hadi bakalım Aydın’cığım,yeni bir kiralık gecekondu bulup taşınacağız,dedi.
Elindeki bijuteri malzemeleri poşeti ile kapıya yanaşmışlardı ki; anneleri, kapıyı gıcırtıyla açıp karşıladı.Gelişlerini, demir kafesli küçük pencereden görmüştü.
Kedi,”miyav! “diye Aylin’in ayaklarına sürtündü . Onu kucağına alıp, okşadı,sevdi;
“Aman da benim papatyam, sen ne tombik, şeker şeysin!”
Kızının neşesinin yerinde olması , annesini rahatlattı.
Aylin;
- Hadi anne,evdeki eşyaları toplamaya başlayalım.Evin birikmiş üç aylık kirasını da ödüyorum.İşte para!.
Kadının gözleri fal daşı gibi açıldı! Bir şey sormak istedi ama soramadı! Yutkundu. Biliyordu ki kızı,asla yanlış bir iş yapmaz…
(DEVAM EDECEK!)