Nereye Kadar?
Her şeyin olduğu gibi uykuların da bir anlamı vardır. Bazen içteki bir dürtünün dışa vurulmuş halidir gördüklerimiz. Sabaha karşı görülen rüyalar genellikle akılda kalıcı olanlar olup, ilk anımsatıcı ile kendilerini tazelerler. İlk anımsatıcı da ya bir koku ya da bir nesne olmaktadır çoğunlukla.
Hayatında mutluluğu öyle ya da böyle yakalayamamışlar, genelde bu sabaha karşı olan rüyalarında çok farklı güzellikler hissetmektedirler. Yıllarca peşinde koştukları, tüm gerçekliğiyle yanı başındadır artık. Burada gerçeklikten de bahsetmemiz gerekiyor. “Gerçeklik nedir?” sorusuna vereceğimiz yanıt çoğunlukla, duyularımızla algıladıklarımız olacak ki; burada tatmak, dokunmak, koklamamak, görmek ve duymaktan bahsediyorum. Peki, duyu organlarımızın nesneleri algılamada bir aracı olduğu gerçeğini hatırlamamız gerektiğini belirtirsem bana geçeğin ne olduğunu ya da nerede olduğunu kim tanımlayabilir?
Kimse, evet kimse tanımlayamaz.
Yaşamsal faaliyetlerimiz için gerekli enerji bir şekilde bedenimize sağlandığında, beynimize duyu organlarımızca aktarılan sinyaller duyu organlarımızı da aradan çıkartılarak direkt olarak aktarıldığında, tüm nesneleri tadından kokusuna kadar beş duyu organımız olmadan da algılayabilmekteyiz. O halde hangi gerçekliğin peşinden koşuyoruz? Dokunduğumuz nesnenin bize var olduğunu, dokunduğumuzda harekete geçen elektriksel sinyallerin beynimize iletilmesiyle anlıyoruz. Size bilim dünyasından çok çarpıcı bir örnek. Ev hayvanlarını uzak da olup, da sevemeyenler için hazırlanan bir eldiven, internet ortamından sahibinin sevme hissini hayvanına yaşatabiliyor. Nasıl mı? Hayvanın üzerine yerleştirilen alıcılar sayesinde, uzakta olan sahibinin eline giydiği eldiven ve sevme hareketlerini iletilmesiyle işliyor. Hem sahibi hem de evcil hayvanımızı gerçekte fiziksel bir temas olmasa bile birbirlerini hissedebiliyor.
Günde 8 saate yakın istediğiniz olabiliyorsunuz. Ne güzel işte, önce kısa bir kurgu ve hazırlık sonra da şartlama alın size uykunuzda gerçeklik. Hafife alabilirsiniz, böyle geçeklik gerçeklik değil diyebilirsiniz. Duyu organlarınızın çoğunu kaybettiğinizde karşılaşacağınız gerçeklik nedir peki? Kim tanımlayabilir bunu?
Gerçeklik, arzulamada yatıyor. Hayal kurmada yatıyor. Hiçbir gerçeğiniz hayalleriniz kadar güzel olamadı. Hiçbir hayaliniz de öyle ya da böyle istediğiniz gibi gerçekleşemedi. (Burada, benimkiler gerçekleşti diyebilirsiniz. Ancak, en mükemmel gerçek bile kusurlu, bir düşünün bakalım.)
Nereye kadar?
Bu sorunun cevabı, size bağlı. Ne nereye kadar? Gerçek mi hayal mi rüya mı? Ne nereye kadar siz mi onlar mı? Benim cevabım hazır; uyuyana kadar, hayal kurana kadar tüm sıkıntılarım…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.