Dosta ve Dostluğa Dair
Dosta, dostluğa dair birkaç kelam edeyim diye; kalemi elime alıp, söze nereden başlayacağımı düşünürken, aklıma Yunus’un “Ben dost yüzün göremezsem / Bu gözlerim nemdir benim.”dizeleri geldi.
Gerçekten de insan, dost bildiğini her dem görmekten, onun sonsuzluğun sahibini hatırlatan yüzünü seyretmekten ; tarifsiz bir heyecan duyar ve dahi tat alır.
Onunla aynı mekanda bulunmak birlikte çayını yudumlamak, göz göze gelmek bir lütûftur. Ve maddi izahı imkânsızdır. O anı dünyanın en büyük servetleriyle dahi satın alamazsınız. Dostla çayınızın buğusu daha bir ıtırlı, paylaştığınız ortam bir başka sıcaktır…
Ve dostun sarf ettiği her söz, yüreğinize ve ruhunuza merhem kabilindendir.
Yerine göre dostun attığı gülün taş, taşın gül mesabesinde olması da dostluğun bir cilvesidir demek lazım gelir.
Bir de “Hem i cana hem i dost “ vardır ki gönlün has bahçesinde gülüranadır, gönül sarayında yeri mutenadır. Aşk gibi bir şey. Tıpkı “Aşk gelicek cümle eksikler biter.”kelamında ifadesini bulan hoş manadaki gibi.. Onun geldiği yerde cümle eksikler biter, ülfet tamam olur.
Onun, mah yüzünü seyrederken, gülde şebnem misali gözlerine bakarken, gözleriniz nem değil meserret pınarıdır. Onun bakışlarındaki ışıltı.içinizi aydınlatır. Gözleriniz ışıldar.
Dost yüzünden ve gözünden, fani cihanın en paha biçilmez iştiyak ve heyecanına kanatlanırsınız. Âdeta kanatsız arşa yükselirsiniz.
Nerdesin ey dost bildiğim! Ankara, sensiz bir “ölüler evi.”bir an önce dön de tenimize can damarlarımıza kan yürüsün. Ruhumuzdaki kara kış bahara dönsün. Gözlerimizin nemi gül yüzünde şebneme tebdil olsun.
Gel ey “Gül ü Rana” ! bir anlık meserreti çok görme bana. Sayende bu fakir meskenetten kurtulsun. Dostluğunun ve dost dergâhının kenarına iliştirilen varak-ı mihr ü vefada yerini alsın.
Ahir kelam . Cümle dostlara ve dostluklara selâm olsun. Ey “Gül ü Rana “ sana hasseten ve gönülden selâm olsun. Ruhundan kaynayan pınar çorak ruhuma dolsun. “ Ben dost yüzün göremezsem/ Bu gözlerim nemdir benim.”
Ankara,05.02.2010 İbrahim KİLİK