Senin Şems’in Benim ,Mevlana’nın Kızı
hayrettin taylan
Kızıl , ruhu puslanan sözcükler arasında senli huzurlar diledim aşk mesnevisinden .
Islak sözlerinle kurumadı yaram. Denizim köpürür , damlaların akınca,yüreğim çoşar, vicdanımın kurumuş çayı kendine gelir ,dirhem dirhem sana akar dünyam .
Yalnızlığının duvarına yaslandım Mevlana’dan yazdığın sözlerin can evimin dukalarında okundu.
“Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşığın bütün sırları meydandadır” Sırlarımla sinirlerim arasında yangınlarına çaresiz kaldım.
-Kendi bilinç yanılsamalarında hayata tutunabilmek için sevda ocağında pişecek aşka mecburum. Sen aşktan çıkalı çok oldu. Sen aşktan öte bir duygunun duyulsama erincindesin. Sensizliğe geldim, sen kendine kumar oynarken. Oysa ömrün kumara karşı, sevda fenerin denizlerimdeki güzellerin gemilerini takip etmekte. Kıskanıyor musun terk ettiğin ermişini. Dudaklarına değecek başka bir dudağın sıcak mevsimine karşı mısın ? Aşka yeni tarifelerle iç içe benli örgüler örüp kendi yalnızlığına kurşun atıp durma.
- Beni zaten vurdun, zaten sana yaralıyım, her yüreğimden vurdun. Çek kurşunlu sözlerini yaralı lugatimden, çek bakışlarını el yüzlerinden Benden başka Şems yok, ben doğudan sana doğdum.Fırat’ın suyunda yıkandım,bu yüzden aşkım Basra’dan sonsuz okyanusa karışır.
- Yeni bir aşk açılımı yapalım.Davalarımız bitmez, aşkımız bitmez.
Ki dur biraz Mevlana konuşsun benim yerime.O kadar Mesnevi okudun , beni okudun dur Şems’ini dinle.
“Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..” Benim şahidim var, benim ahilim, var, benim kahinim var, benim senim var .Ya senin cefa çektiğine dair şahidin var mı ? Yalnızlığına döktüğün damlalarını hesap eden su süzgecin var mı ki ? Damla damla akarken,ben orda eriyordum, damlalarını saydım,dökülen saçlarımdan, suçlarımdan fazla ;ama sana olan sevgi damarcıklarından az.
Çok sesli bir sen gösterisindeyim, seni oynuyorum çığlık çığlığa beni duymuyorsun. Cevap vermiyorsun hiçbir şeyime. Suskunluğun aşka atılan sessiz bir atom gibi içimde büyüyor. Aşkın uykusundan uyan,atomlarım , sancılarım, senli angınlarım büyüyor.Yarın aşktan da büyük.
Bir sen bölgesi,bir sen gölgesi, bir sen çeşnisi …Erken açılan bir çiçeğin dona karşı meyve olma sürecindesin. Kar yağıyor, yar yerine. Aşk halime ağlıyor,başka heveslerin metresinde metresler su serpiyor arzularıma.
-Gitmeler uçurumundayım, dudak uçlarımın ölçüsünü almaya meyilli güzelin güzündeyim, göz gözündeyim. Baştan almaların ta başındayım.
* Sus diyorum şair,sus..Beni bul ey ben diyorum.
Kıskandırma şu bahtı yaralı ceylanını. O yüreğindeki kimyasını sana saklıyor, o talihinin teğetini sana çiziyor. Sen dünya ol.Güven veren bir dünya ol, seven, ona sadık, pişman olmuş, bütün sevgisini ona sunan ermiş ol.
- Bekle gerekirse bir ömür.Yaralı bir ceylan gibi nazlarıyla, gönlündeki sazıyla, o güzelliğiyle, o anlatılmaz ancak yaşanır her haliyle salına salına gelecektir aşk sularına. Sen Fırat’ını kurutma,sen salını eskitme, sen ona aşkını eskitme, bu haykırışa, bu isteyişe, bunca bekleyişi, içten çığlığı duyacak.
-Gecene gelecek yedi güne, yedi bölgeye, yedi nefise, yediveren her şeye bölecek. Yedirmeyecek seni başka bahtlara, gönül tahtına seni yazacak .
Yıldız yıldız sarılacak, başını koyacak kanayan sol yanına… Sen bulutların saçlarını okşa şimdilik onun yerine. Sen yıldızların gülüşünü izle onun yerine,sen yağmurun damlarını izle onu sevinç gözyaşları yerine . Sen ,sen ol şair… Kıskandırma, şüphelendirme, çok sevdiğini bilsin, okusun.Sus kendi suskularında.” Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder. Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir. Arslanın, sabredip pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur.”
-Yorgun anları biriktirip aşk kanalı açıyorum nadaslarıma.Orda sen yeşermeli, çiçek çiçek, meyve meyve sen olmalı. Hasadın , hasetlerimi, arzularımı, bütün sensiz kalışlarıma yetmeli.
Çok renkli bir senfonisi olan kendimize terapik anlar yaşatmalıyız.
-Suskunluğumuzun çözeltilerinde yeniden araşmalı her halimiz.
Her fısıltı sesini arar, her tını ruhunun akışını arar, her gülüş seni, her acı seni,her güzellik seni,her bakış beni;çünkü sana ilk baktığım gün gibi bakıyorum başka güzellere.Bir sen bakışı, sen gülüşü, sen sesi, sen fiziği arıyorum.
-Mahzenlerimde tarumar olmuş aşkın iletisinde susuyor ve aşk diyorum
“Ben, işte dağım: sesim sözüm sevgilimin.
Ben, işte resim: ressamı sensin resmin.
Benden geliyor sanma bu sözler-asla:
Ses, işte, anahtarla açılmış kilidin.”
- Ben, işte senden bir eser olmuş,oku oku bitmiyor.
Göz göz ,söz söz, tutku tutku , özlem özlem olmuş bekliyor seni ta ezelden, ta zülden ,ta derinden , ta anlatılmazdan.
Masum , metruk , içlenişlerin ta içinde içimi ütülüyor sevdan. Acılara kıymık, yaralara merhem, hazanlara haz, yazlar yazgı, yazgılara ,algı,
Alınmış sözlere sözlük, sana aşk olan karışığın tam merkeziyim.
Özlemlerimdeki yangın hasadının sonundayım, sonlar ile onlar arasında bir “o “ diyor ve içlenir beklerim seni. Dönüyor dünyam sana, aşk mühletini ,kavuşma mihengini, dönüşler döngüsünü, sen bütün senlerini dolduruyor. Dünya düne yakın, aşk yarına yar.Yarim ile yaram sen.
“
Dön aşkın çevresinde: gün işte bu gün.
Dön. Dön. Çılgın kalbini yermez dönüşün.
Yangınla sınav-ölüm kalım-özge savaş:
Vuslat bu, kucaklaşma, zifaf, mutlu düğün.”
Bütün boyutların, bütün ışıkların, bütün görünmeyenlerin, bütün yaşanamayanların, bütün bekleyişlerin yanından izlerim döner dünyana, beni anlatır, bu günlere. İşte o güne aşk ve ömür olup bekliyorum seni .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.