- 877 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Denize...
Benim dışımda herkes seni tanıyor sevgilim gözlerine bakıp ellerini tutarken sesini bile duymakta birileri.
Sana bir şey soruyorlar yanıtlıyorsun adını söyleyen birine dönüp bakıyorsun ve hiçbir şey olmamış gibi çekip gidiyorlar yanından.
Bilmiyorlar sen de bilmiyorsun.
Dünyanın olağanüstü bir hızla dönerken bile nasıl da büyük bir sessizlik içinde
gürültüler kopardığını. Öyle ki hiç birimiz duymuyoruz.
Kimseler bilmiyor seninde önce gözlerin büyüyor sonra ellerin ve sesin geceyi imlerken
Sonsuz bir güne evriliyor hayalin.
Sana yazıyorum benden sonraki birinci yüzyılda İskenderiye kıyılarında bulduğun
bu şişeyi açıp okuyabilmen için.
Ümitsizliğinde yeni bir ümit doğurduğunu şu anda öğrendim. Yazabilmeye kalkışmak
Hiçbir dile gelemeyecek kadar değerli olan sana dair bir şeylerin.
Bu yüzden ellerim titriyor ve iyi ki kalem kullanmıyor hep suya yazıyorum hislerimi.
Sonsuz ve küf kokulu bir bekleme salonunda dururken aslında kalbimin kızıl bir tuğla olduğunu fark ettim. Senin coşkun ırmağının önünde set olmaya nasıl da cüret edebildiğimi
hâlâ çözebilmiş değilim.
Fakat biliyorum ki aynı zamanda güçsüz bir çam ağacından koparılmış ufacık bir çırayım
ve elbette yandığı kadardır aşkımın hükmü. Ocağına düşüp pişmiş olabilirim belki ama ne bu sonsuz istasyonu ne de bu kentin en kadim yerindeki o soylu feneri aydınlatmaya
asla yetmeyecek sevgim.
Buna rağmen senin olduğun bir ocakta daima yanmayı tükeneceğimi bile, bile göze
Alırken haddimi aşıp taşkınlıklar ettiğimin de farkındayım.
Bu sözleri seni üzgün görmek için söylediğimi düşünmeni asla istemem.
Ki sen yeterince keder yüklü bir gemisin ve benim şuncacık yaprağımla batmayacak
kadar da engin olmalıdır yüreğin.
Böyle hüzünlüyken bütün şarkılardan uzak dururum bazen. Bazen de inadım tutar nerede keskin bakışlı ezgiler varsa bulur ciğerlerimi patlatıncaya dek bir, bir içerim.
Öyle meraklıyımdır ki onarma konusunda canımı yakma pahasına kırılmış bütün kemiklerimin arasından sızan kanı pıhtılaşıncaya kadar dişlerimi sıkar kendimi sınarım
Hatta gövdeme saplanan kurşunları tırnaklarımla söker, kan ter içinde kendimden geçtiğimde ise sımsıcak kâbuslarla buzlu sulara dalmayı bile yeğlerim.
Bazen çıktığımda sevinçli bir şeyler dağıtmaya yemin etmiş gibi avuçlarım kadar yer kaplasa da bütün yaralı ve kaçak kuşların hayallerimi talan etmesine dahi izin veririm.
Bu neden böyledir hiçbir zaman bilebilmiş değilim.
Senin varlığınsa bir safâ gölüdür ki durmaksızın yüzmekteyim.
Sana olan sevgimi kırk yıl olmuştur beklettiğim.
Tarifi imkânsız bir ummanı doldurmaktasın yüzümün kuyularına ayın ikiye
Bölünmesi gibi senden uzak ama birlikte çırpınmakta yüreğim.
Hoş bir hayalin çıkrığıdır ancak seninle çözülen ve ipince sızlayan dilim.
Burada senden başka hiçbir şey yok bilmelisin sevgilim. Bu yoksunluğu
Bölüşmeye kalkışmayacak kadar gözü ve gönlü toklardansın eminim.
Yüküm öylesine hafif ki şiir, şiir dönüyor kâinat ve kelimelerin hiçbir anlama
tahammülü yok ve ben Güneşi dudaklarından öpebilecek denli seninleyim.
Yığılıp kalıyorum her defasında, sözün bittiği bu yerde.
Kum benim. Kül ben. Gül de benden.
YORUMLAR
Çok güzel bir mektup, mükemmel bir kompozisyon
Şiir de gerçek bir usta
Yazı da tam anlamına varılmamış olabilirsiniz belki de
Zaman sizin daha büyük başarılara pupa yelken açılmanızı mümkün kılabilir de
Bir başka hanımefendinin yorumu, tekil bir mevcudiyet olarak bile bunun bir teyidi aslında
Eh! Bize de mehtabı coşkuyla izlemek kalıyor usulca, bir al gözüm seyreyle ustasının rehberliğinde hiç kuşkusuz
Saygı ve selamlarımla...
levent taner tarafından 5/24/2015 3:14:02 PM zamanında düzenlenmiştir.