BİR ÇOCUKLUK ANISINDAN BU GÜNE
Çocukluğumdan bu güne hatırladığım anılarım sayılırdır onlardan birini sizlerle paylaşmak istedim.
Beş veya altı yaşında idim henüz okula gitmiyordum, hayatımda ilk kez bir saraya gidiyordum. Günler önce heyecan başladı. Halamın kayınpederinin öğrencisi Müzenin Müdürüydü ve bizi davet etmişti .
O sabah ablam, ağabeyim ve kuzenlerim heyecan içinde hazırlandık. Büyükbaba, annem ve halamla beraber TOPKAPI SARAYI’NA gittik.
Müze müdürünün rehberliğinde gezmeye başladık. Şu an teşhirde olmayan Padişah kaftanları, kılıçları, kabzalarındaki işlemeler sanat eseri olan kamaları, o dönemde diğer krallıklardan gönderilen özel hediyeler, genişleme dönemi fetihlerinden getirilen değerli ganimetler, salonlarda kullanılan halılar ki onların üzerine basabilmiştik, şimdi hatırlayamadığım bir sürü obje vardı; Günümüzde çoğu Sarayın depolarında çürümeye terk edilen. Sarayın halen kapalı olan kısımları, harem dairesi, Şehzadelerin eğitim gördükleri salonların tam altında bulunan, Padişah olacak Şehzadenin kardeşlerini önceleri öldürtmek için sonraları yaşar ölü hale getirmek için kullandıkları ŞEHZADE ZİNDANLARI vb bölümleri dâhil tüm mekânları gezdik.
Akşam saatlerinde Saraydan çıktık. Sultan Ahmet Meydanı olduğunu sonradan öğrendiğim turistler ve seyyar satıcılarla dolu bir yerde gezdik, satıcılar peşimize takılıp bizi turist sandıklarından ilk defa duyduğum dillerde bir şeyler satmaya çalışıyorlardı. Küçük olmam nedeniyle beni Eniştem geldi aldı 1-1,5 saat sonra işi bitecek ve beni arabayla eve götürecekti. Grubun kalanı otobüsle eve döndüler.
Eniştem beni Çemberli taş muhallebicisine götürdü cam kenarında bir masaya oturttu ve garsonlara emanet edip işinin başına döndü. Evet, benim Eniştem muhallebicinin bulunduğu sitenin inşaatını yapan İnşaat Mühendisi idi ve çalışma yapılan yeri oturduğum yerden görüyordum. O günden beynime kazınan tahmin edemeyeceğiniz bu manzara hayatımın akışını değiştiren bir manzara oldu.
Bir merdiven düşünün ki basamak yüksekliği 70 cm basamak genişliği 1 metre civarında olsun ve bu merdivenle 6-7 metre yüksekliğe çıkılabilsin. Güzel merdivenin başlangıç noktasında 4 adam, her basamakta 2 adam vardı. Bu adamların belden yukarıları çıplak, pantolonlarının paçaları diz altına kadar kıvrılmış ve başlarına ıslak mendillerini bağlayan ellerinde kürekleri vardı. İlk basamak önündeki adamların önünde kocaman bir istif kum ( çocuk tanımı sonradan öğrendim ki kumun aslında kum, mıcır ve çimento karışımı olduğunu) vardı. Bu istife su katıp biraz karıştırıp ardından ilk basmağa atıyorlardı. İlk basmaktakiler bir üst basamağa kürekleri ile bu karışımı atıyorlardı bu şekilde karışım macun kıvamında son basmağa geliyordu ve ben ötesini göremiyordum. Enişteme sordum öğrendim. Son basamakta beton el arabalarına konulup taşınarak ilgili yere dökülüyormuş.
Bu dökülen betonu bilenler bilir. Şafak ve İpek sinema salonlarının betonuymuş.
Yıllar geçti. Bu gün yuttuğum kum çimento peşimi bırakmadı ve ilk kaba inşaat şantiyemde ilk betonum 650–700 m2 döşeme kat betonuna hazırlandı. Kolonları daha önce elle beton karılarak dökülmüştü, 100m3 beton dökülmesi günler öncesi hazırlık başladı. Kamyonlarla kum, mıcır, çimento getirildi şantiyeye. Beton ekibi ile anlaşma yapıldı gün verildi. Su tanklarına su doldurulup traktörcülerle susuz bırakma bizi diye anlaşma yapıldı avansı verildi. Ve hazırlık tamamlanmıştı.
Beton günü saat 7 de 20 kişilik ekip şantiyemize geldi. Betonyerlerini uygun yere yerleştirdiler, varilli asansörlerini kurdular. kalıbın üstüne büyük el arabaların çıkardılar, arabaların sürebilmek için kalaslarla yol yaptılar tüm bu işleri yarım saat içinde tamamlandı ve beton dökümü başladı. Aksilik olmadan akşam saat 18 civarında beton dökümü tamamlanmıştı. Tüm kalıpçı ekibi beton dökümünde çalışmıştı Gördüğüm ilk beton dökümü gözlerimin önüne geldi " her şey ne kadar kolaylaşmış nasıl beton döküyordu. O amcalar " dedim kendi kendime;
Biliyor musun yarın gene bir beton dökülecek şantiyemizde 500m2 yaklaşık 165-170m3? Öğlen yemeğinden önce beton biter mi acaba? Bitmese de kesin saat 15 de biter ama…
Teknolojinin bize getirdiklerini kazandırdığı zamanı bir daha düşünmeye çağırıyorum sizleri
e. funda deniz
YORUMLAR
Düşündürücü yazınızı okudum.Ve çok güzel yazmışsınız .Artık herşey otomatik.İnsanoğlu çok rahat
İşte , evde, her yerde ...
Rahat olmayan kafalar..huzur kalmadı..
Sevgilerimle..
e.funda
Bazen çocokluğumu ilk gençlik günlerimi özlüyorum ne kadar mutlu güler yüzlü huzurlu idi insanlar istekler ne kadar azdı istenecek fazla bir şeyde yoktu ki . Özellikle sabahları insanlar daha yüzlerine maskelerini takamadıkları uyku mahmuru olduğu saatlerde yüzlerini inceliyorum 100 kişiden belki birinin yüzünde tebessüm ve aydınlık görebiliyorum . Bu durum beni çok üzüyor gençlik ve çocuklar için özellikle ancak onlar o günleri bilmedikleri için olayın farkında değiller ki
"AAAAAAAAAAAAAAAA niye cep telefonundan aramadınki "
" Ne olacak ki 2 saatte gideriz uçakla 20 saat otobüsle gidilirmi ?"
"Klimasız araba mı ? "
haaaa haaaa haaa
Sağlıcakla kalın Canan hanım
Gerçekten de teknoloji hayatı ne kadar da kolaylaştırmış her konuda.. İnsan eski dönemlerde o müthiş eserleri nasıl yapmışlar diye düşününce hayrete düşüyor. Özellikle İstanbul'daki camiler.. Ses düzenine kadar herşeyi ayarlıyorlarmış..
Yazınız çok düşündürücüydü.. Harika anlatmışsınız. Tebrik ediyor ve 10 puanımı verip çıkıyorum izninizle sayfanızdan. Sevgilerimle..
e.funda
güzel yorumunuz ve sayfamı ziyaretiniz için teşekkürler
Evet teknoloji hayatı çok kolaylaştırdı ve bizleri hareketsiz kılarak hastalıklara davetiye gönderir olduk .
Sağlıcakla kalın