- 603 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DEĞİŞEN BİZLERİZ BELKİ DE...
Ramazan ayı geldiğinde; içimde tatlı bir heyecan oluşur nedense...
İlk sahura kalkacağım günün heyecanı, o tatlı koşuşturma, uyku ile uyuma arasındaki hallerim, içime farklı ve güzel duyguların doluşmasına neden olur hep...
İlk iftarımızı açacağımız zamanlara yakın, heyecanımızın giderek artması, minareden imamın ezanın okumasını bekleyişlerimiz, tarifsiz mutluluklarıdır Ramazan ayı’nın.
Çocukluğumuzda bir başkaydı Ramazan’lar.
Çok sıcak geçen Ramazan ayları’nda, sıcaktan etkilenir, başımızı suyun altında ıslatırdık.
Teravih zamanlarında, büyüklerimizin arkasında namaz kılar, cami avlusunda teravih sonrası dini sohbetler ederdik eskiden.
Daha gündüzden annemize “ bu gün ne pişireceksin...?” diye sorardık çocukluğumuzda, o zamanlar..
Şimdi değişen şey; belki de, çocukluğumuzdaki yaşadığımız o Ramazan’lar...
Oysa ramazanlar hiç değişmedi.
Değişen bizleriz belki de...
Çocukluğumuzda Yaşadığımız o şeyler geride kaldı belki de...
Ama o çocukluk anılarımız, yaşamımızın güzel bir köşesinde duruyordur.
Ramazan geldi mi, aklıma fakir kimseler gelir hep...
Çoğu zaman evinde sıcak bir yemek pişmeyen ve Ramazan ayı geldiğinde daha da zor durumlar yaşayan kimseler...
Geçen ramazan ayı’nda, bazı iş adamlarımızın ve özellikle de belediyenin kurduğu iftar çadırları , dar gelirli vatandaşlarımız açısından güzel bir yardımseverlik örneğiydi. Ramazan ayları’nın en güzel yanı da bu olsa gerek; yardım severlik olgusunu geliştirmek, açlığın, yokluğun sabrın,kıymetini bilmek, ve şükretmek...
Ramazan Ayı bereket ayıdır. Yapılan yardımların, iyiliklerin, ibadetlerin kat kat karşılığını alır insan bu ayda...
Hiç unutmam; yıllar önce bir Ramazan ayı’nda sohbet ettiğim bir işadamına sormuştum:
“Bu kadar varlıklı bir insan olduğun halde hiç yozlaşmadın, ibadetini yapıyor, fakirleri , koruyor, ve büyük sadakalar dağıtıyorsun, başkası olsa sizin yerinizde herhalde bunu belki yapmaz, bu zenginlikle yozlaşıp, kimseyi görmezdi bile...sen ne düşünüyorsun bu konuda...?”
O, ise; yine o alçak gönüllü tavrıyla bana şu cevabı vermişti:
“Ben bir veriyorum, Allah bana bin veriyor. Keşke daha da ver sem de, Allah da, bana daha fazlasını verse; fakire, fukaraya daha çok yardım edeyim ...”Demişti, bu işadamı bana...
Etkilenmiştim doğrusu bu, sözünden.
Hele de şu günlerde; iyilik yapmanın çok acayip görüldüğü,düşkünleri kaldırmanın hor görüldüğü şu zamanlarda, örnek alınacak , ders çıkarılacak bir sözdü bu işadamının söyledikleri...
Ramazan geldi mi, çoğu kimsenin tersine içime kapanırım ben...
Sabrım artar, hoşgörüm artar benim.
Bazı kimseler, Ramazan ayı geldi mi, asabileşir.
Oruç demek; yalnızca aç kalmak değildir elbet.
Oruç demek; sabır etmek, şükretmek, düşkünü, fakiri gözetmek, nefsine sahip olmak, sonsuz hoşgörülü olmak demektir hal bu ki...
Orucun özü budur; sabır ve hoşgörüdür inananlar için...
Bilmem hiç fark ettiniz mi hiç; iftar zamanı yaklaştığında neredeyse birbirini ezmeye kadar işi o denli aceleye vardıran kimseleri sizde?
Korna seslerini, itişip kakışmaları?
Doğrusu bunlar hiç hoş olmayan şeyler...
Ne insanlığa, ne de, Ramazan ayına yakışmayacak şeyler bunlar...
Anlayamıyorum doğrusu...
Bu acele, bu sabırsızlık neden.?
Ramazan ayı, hoşgörü ve sabır ayıdır...
Bütün kötülüklerin yüreklerden temizlenmesidir Ramazan ayı...
Hele de şu günlerde; birbirimizi kucaklamanın, birbirimize kenetlenmenin, birbirimize yardım etmenin zamanıdır şimdi bu ramazan ayı...
Bu dilekle Ramazan ayı’nın tüm inananlara hayırlı ve uğurlu olmasını diler, oruçlarımızın kabul olmasını yüce Allah’tan niyaz ederim...
Hayırlı Ramazanlar...
KARDELEN
19.01.2007
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.