- 1126 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
YILLAR ÖNCESİNE DÖNELİM Mİ ?
YILLAR ÖNCESİNE DÖNELİM Mİ ?
Yıllar öncesine dönelim mi ? Çocukluk yıllarına.
Bahçenin ortasında ahşap bir ev alta iki oda yukarıda iki oda .Tahtadan sofası var , merdivenleri de tahtadan altı ahır . İçeride eşya yok gibi , bir sandık , yatak , yorgan, dağınık halde çamaşırlar .Tabak tencere olmalı . Annem yemekleri nerde pişirirdi ? Tüplü ocak var mıydı? Hatırlamıyorum . Bazen odunla yapardı hatırladığım bu.
Bahçenin üç tarafı yol . Bu demek mahallenin ortasında bir bahçeydi . Neden mi? Hatırlamıyorum ama o zaman küçüktüm , oradan çıktığımızda on yaşındaydım.
Evin yan tarafında bir yol oluşmuştu . Bu yolun biraz ilerisinde su motorunun kulübesi .
Bu kulübenin yan tarafında ,bir gül ağacı evet evet ağaç demek doğru . Küçük bir ağaç gibiydi.
O gül , beyaz güldü . Ortaları pembe olurdu , açılana kadar ve mis gibi kokardı . Nasıl mı hatırlıyorum ? O güller şimdi de kokar.
Babam orada masa kurar , şarap içerdi . O yolun bitiminde tel örgü , yolun dışında tablalı bir çerezci . O çerezci hep orda dururdu . Arada sırada çerez alırdık.
Evin önünde patlıcan yığını hatırlıyorum , mahallenin kadınları o yığında patlıcan seçerlerdi . Annem satıyordu herhalde ineğin sütünü de satardı tasla ölçerdi . Bahçede portakal ağaçları vardı . Bahçenin bazı yerleri boş olmalı ki patlıcan ekerlerdi .Otlarda debelenirdik , ağaçlara çıkardık , hiç küfür etmezdik . Annem derdi ki “küfür edene cevap vermeyin babalarına gider” inanırdık . Pek fazla dışarı çıkmazdık komşu çocukları gelirdi oynamaya . Ekmek almaya bile çıkmazdık . Bahçenin yol olmayan tarafındaydı bakkal .
Bahçeden çağırırdık adam bıkmadan istediğimizi getirirdi . Bir gün ekmek geç gelmişti de . Küçük kardeşim bağırmıştı bas bas .”Ya ekmeğimizi ver ya paramızı !”
Bu gün ben değil karşıdan arabadan inmeyene bile ekmek vermiyorum .
Bir gün dışarıdayım bakkalın önünde adam binmiş yeni model arabaya . Arabadan sesleniyor. ”Ekmek var mı? İki ekmek ver”. Ben de hiç istifimi bozmadan “ekmek var ama inip alırsan” gidip gitmemek arasında kaldı sonra aldı ekmeğini tabi.
Niye ben sonraya döndüm ? Ben sonrayı da yaşadım dönebilirim tabi .
O bahçede küçüktüm dedim ya hep bulutlara bakardım . Dakikalarca izlerdim her şekilden her şekle benzetme yapardım . Hep soru sorardım bıkmadan usanmadan şimdi dört yaşındaki yeğenim gibi cevap verdikleri sorularım var mıydı ? Hatırlamıyorum .Tek hatırladığım “Büyüyünce öğrenirsin .“Büyüdüm çoğu şeyi öğrendim ; ama hala sorularım bitmedi . Bu hesaba göre daha da büyümem gerekecek.
Erken yatardık sanırım . Bazen bizi uyandırırlardı , sinemaya gitmek için. Hemen hazırlanır giderdik . Sinema yakındı . Hemen hemen her filme götürürlerdi . Masalı yerlerde otururduk . Bir keresinde , sinemaya yakın bir evin damından seyretmiştik ; babamın tanıdığı olmalı . Asma vardı .Üzüm mü , koruk mu? Her neyse toplamıştık .
Doğduğum ev o ev değil . Biz bir ilçede doğmuşuz çok yaramazmışım . Annem komşu kıza para verirmiş doğduğum evde . Beni yüklesin diye . Annemin anlattığı çok ilginç bir olay var . O , ilçede bir hakim savcı çifti varmış çocuğu olmayan . Şu sarı kızı bana verin dermiş . Ben sarı değilim şu an saçımı röfle yaptığımda sarışın oldum azıcık dermişim . Çocukluğumda öyleymişim , işte iki tane fotoğraf var . Zayıf , kısa saçlı fotoğraf siyah beyaz.
Sarı kızmışım işte ne bilirim şimdi ciddi ciddi evlatlık istemişler .Vermemişler tabi . İnsan çocuğunu verir mi? Bazen takılırdım Anneme “verseydiniz işte hayatım değişirdi ben sizi sonra bulurdun diye :
Öylece bakardı . İçten söylediğim sözler değildi tabi . Ben bu ailede olmaktan hiç mutsuz olmadım . Öyle uyumla öyle sevgiyle öyle güvenle büyüttüler ki bizi tüm kardeşler kenetlerdi . Onlar şimdi yoklar . Ama şimdi biz varız . Dilerim hep böyle kalırız . Gene soğuk odadayım sırtım dondu . Ayaklarım sıcak uzanmış şekilde yazıyorum . Biliyor musunuz şimdi ne istedim aniden . Annemde babamda yaşamıyor . Acaba onlar yaşıyor mu .Yaşıyorsa onların karşısına geçsem . Gerçi kumral olan saçımı siyaha boyadım ama … Onlara desem ki ; arap oğlunun sarı kızıyım ben sizi görmeye geldim . Arap oğlu nerden mi ? Çıktı babamgil o ilçede sonradan gördüğüm tek odalı evde yaşarken evliliklerinin ilk yıllarında çocukları olmamış.
Düşüklerden sonra ablam olmuş . Babam ablamı ”Lay lay lay “ diye dakikalarca hoplatırmış , çevreden derlermiş ki “Arap oğlu gene başladı .”Bunu şimdi böyle yazıyorum ki ipucu olarak , yaşıyorlarsa beni duyarlar . Belki şimdi olmayan sonra mutlaka olacak bilgisayar sitesine bir haber uçururular .
“ Sarı kız biz yaşıyoruz o günleri bize hatırlattın sevindik .” diye . Bende cevap yazarım ,
“Ben herkesin kızıyım , bütün dünya benim ailem .” Abartıyorum olabilir , şimdilik olabilir bir gün sizde abartmadığımı anlayacaksınız .
Kendimi mi avutuyorum ? Beni benden başka avutan yok ne yapabilirim , kötüde yazsam yazmam gerek kendime sözüm var.
O bahçeye geri dönelim , annem seslenirdi “yumurtalar birer tane ha ekmekle yeyin “her seferinde bağırırdı , her yumurta pişirdiğinde.
Dört çocuktuk önce . Üçü de kız biri oğlan . En küçük kardeşi hep ağlardı . Tahta bir beşik vardı sallardık yine ağlardı . Sonra bir tahta kurusu lafı geçti . Annem beşiği yaktı . Bir sabah uyandım yüklüğün üzerinde bir bebek , bir yabancı kadın evde dedi ki “baksana bebek getirdim”. Evde bir huzursuzluk beşincisinin oğlan olmasını istediler herhalde . Yine de tüm yaşamım boyunca kız , erkek hiç ayırmadılar . Onların bir hayali vardı:
Köyden gelmiş babamla , dağdan gelmiş annem bir yere varacaklardı .Ve çocuklarını okutacaklardı . Okul dedik de bir okul anısı anlatayım da bugünlük keselim aslında o bahçedeki hikaye o kadar kısa değil . Ama ben bu hikayeyi bir gün de anlatacak kadar yetenekli değilim.
Uykum geldi…
Ve okula başladım . Birinci , ikinci sınıf derken üçüncü sınıfa geldim .Öyle çalışkan bir öğrenci değildim . Bir gün öğretmen bir ödev verdi . Cumhuriyet bayramıydı . Bayramı anlatın veya o günü anlatın diye bir ödevdi .Törene gitmedim tabi . Kim götürecek ki .Yinede ödev ya bir şeyler yazdım .Öğretmen yazdıklarımı okudu “bu ödevi sen yapmamışsın , başkasına yaptırmışsın . Ablana yaptırmışsın .” Diye bir kızdı ki hala aklımda. Ben yazdım dedikçe inanmadı daha çok bağırdı .O günden sonra yıllar geçti .Çok yorgunum sanki yüzyıllar geçti .Ne zaman yazmayı zor görsem bin nedenden bırakmaya kalksam o gün aklıma geliyor . Madem ben o yaşta bir insanı o kadar bağırtıp kızdıracak kadar güzel yazabiliyorsam bir yetenek vardı demek ki.
Ve ben bugün bunu , yeteri kadar geliştirmeyip hiçe saymışsam ,veya geliştirip sırf başkalarını ikna edemiyorum diye yazmayı bırakırsam , bunun hesabını önce kendime sonra insanlara nasıl veririm . İster iyi ister kötü diye tanımlansın ister eksik ister yanlış diye tanımlansın , insanların sesi o küçümseyen kızgın öğretmenden bile kırıcı olsun hiç fark etmez . Benim yazmam gerek . Ama şimdi uyumalıyım .
JALE KESKİNKILIÇ 30 Aralık 2004
ÖNEMSİZ NOT :Yıllar geçti büyüdüm . Günler uzun seneler kısa . Hayatta bir tek şeye önem verdim kendime saygım kalsın istedim öylede oldu . Başkalarının düşüncelerine önem versem bile canımı yakmadı .
Yeteri kadar dirençli, sevecen , çalışkan , başarılı olmadım belki ama şundan eminim ; hiç kimseyi kendim kadar kırmadım .
Belki bundan sonra böyle olmaz .
JALE KESKİNKILIÇ 08/06/2010