- 982 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DUVARCI AHMET EFENDİNİN ÖYKÜSÜ
Güneydoğu’da Öz ova’da Esenlideyiz. Esenli köyünün kuzeyi dağlık, güneyi ovalıktır. Suları serin ve berrak, havası tertemizdir. Halkı hayvancılık ve tarımla uğraşıyor. Komşularımızdan Ahmet usta ustadan söz etmek istiyorum. Ahmet usta bir duvarcı ustası idi. maharetli, gayretli bir duvar ustasıdır. Oldukça çalışkan ve neşelidir. Kerpiç’in, taşın; tuğlanın nasıl istif etmesini çok iyi bilenlerdendi. Ayrıca mutlu bir yuvası ve o denli kendisine bağlı, saygılı bir eşi vardır.
Ahmet usta binanın duvarlarını kerpiç, tuğla, taş v.s.yaparken çoğu zaman terazi, çekül, mala, hatta şerit ( iplik) bile kullanmıyordu. Ama o denli de duvarları dik ve tel gibi düzenli idi. Bir ressam gibi bu konuda hünerli, işinin ehli idi.
Ahmet Efendi yine günün birinde bir başka köyde kaba taşlardan duvarları örerken yanından bir köylü geçiyor. Köylü duvara bakıyor, Ahmet ustaya bakıyor, duvar dümdüz, tel gibidir; ayrıca Ahmet ustanın yanında çekül, terazi, gönye, metre, sicim v.s. yoktur. Köylü hayretle bakıyor, bu düzenli işe bir anlam veremiyor. Ahmet ustaya seslenip soruyor:
- Ustam, çekül yok, metre yok, terazi yok, taşlar ise koca koca ve kaba, ama duvarların tel gibi ve düzenli, hayret ettim, merak ettim doğrusu? Bunun sırrını bana söyler misiniz?
- Ahmet Efendi, gülerek cevap veriyor, “ siz o gidin, onu evden sorun “ diye yanıt veriyor.
Köylü merak edip Ahmet ustanın aile durumunu gidip komşulardan soruyorlar.
Komşular: Ahmet efendinin tertemiz bir eşinin olduğunu güleç yüzlü ve eşine çok saygılı bir karısının olduğunu söylüyorlar. Onun için Ahmet usta evden memnuniyetle iş yerine gidiyor.
Aradan birkaç yıl geçtikten sonra bizim ustanın eşi sizlere ömür, vefat ediyor. Ahmet Efendi altı ay sonra bir daha evleniyor. Keşke evlenmez olaydı. Evlendi de başına dert açtı.
Ahmet Efendi yine bir okulun duvarlarını taşlarla, tuğla ve periketle örüyor. Örüyor olmasına da ama eğri, büğrü gidiyor. Çekül var, gönye var, sicim var, metre var, terazi de var lakin duvarlar düzensiz yampiri gidiyor. Tesadüf ya yine aynı köylü aradan birkaç yıl geçtikten sonra tekrar Ahmet Ustanın yine bir duvar örerken yanından geçiyor. Ahmet Usta’yı tanıyor, hal hatır sormadan da edemiyor.
— Hayret, bu da ne duvarlar eyri, büğrü, düzensiz… Ustası yine Ahmet Efendi.
— Yine sormadan edemiyor.
— Ahmet Ustam, duvarlar neden böyle?
— Ahmet Usta yine üzülerek söylüyor.
— Siz gidin bunu evden sorun…
Bizim köylü öğreniyor ki Ahmet Usta’nın eski hanımı ölmüş, altı ay sonra bir daha evlenince
İşler tersine dönmüş, değirmeni ters dönmüş. İkinci eşi el yamandır, dırdır mı dır? Yüzü soğuk, geçimsiz bir kadın ahlaksızın teki. Gerisi düşman başına.. Siz sağ ben selamet….
Duvarcı Ahmet ustanın değirmeni bir daha düzene girmedi. Bu ikinci evlilik onu perişan ve bin pişman etti. Çoluk, çocuk dağıldı, gitti.
Ahmet Ustanın keyfi, morali birden bozuldu. Çekül de olsa, terazi de olsa, kullandığı tuğla da olsa duvarlar eyri gidiyor. Evli evine, köylü köyüne. Hani derler ya: Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Kadın değip geçmeyelim.
Günün sözü:
İnsanı vezir eden de kadın, rezil eden de kadındır.