- 1250 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
YAHUDİ'YE ÖZEL, KİN
İsrail, yıllardır Filistin’de acımasızca katliamlar yapıyor. İnsan olan, vicadanı olan hiç kimse bunu onaylayamaz ve tepkisiz de kalamaz. Kalmıyor da zaten. Her ne kadar göstermelik bile olsa sonunda ağabeyi ABD bile isyan etmeye başladı.
Fakat başka ülkelerde başka katliamlar,zulümler de oldu ve olmaya da devam ediyor. Boşnaklara karşı Sırplar, Çeçenlere karşı Ruslar, Iraklılara,Afganlara ve daha dünyanın bir çok bölgesinde Amerikalılar, Uygur Türklerine karşı Çinliler v.b.
En çok savaştığımız Ruslar : Tarihte az mı canlar almışlar bizden, az mı katletmişler insanlarımızı ? İngilizlerin, Yunanlıların, Ermenilerin yaptıkları unutulabilir mi ?
Öyleyse neden sadece Yahudiler ? Yahudi kelimesinin geçtiği yerde niçin kükremeye başlıyor insanlarımız ? Oysa İsrail ile stratejik müttefikiz. Uçak satın alıyor ve uçaklarımızı tamir ettiriyoruz bir de. Yahudi ırkına bu kadar düşman olmakta haklı mıyız gerçekten ?
İngilizlerle neredeyse kanka olmuşuk. Son zamanlarda Rusya ile de öyle. Yunanla iyi geçinmek için yoğun çaba sarfediyoruz. Ermenistanla da keza öyle. Yapılanlar ve yapılmak istenenler sizce yanlış mı ? Tarihte yaptıklarını unutmayıp kin ve nefret duymaya devam mı etmeliyiz, yoksa geçmişi unutmadan da olsa kin ve nefret tohumlarını baskı altına almaya mı çalışmalıyız ? Fakat Yahudiler mutlaka istisna mı olmalı ? O ırkı yeryüzünden silmeli miyiz mutlaka ?
Peki başklalarının bizim için ne düşündüklerini hiç düşündünüz mü ? Meselâ Ermenistan, her ne kadar ilişkilerimizi düzeltmeye çalışıyor görünse de - Bizim İsrail’e yaptığımız gibi - aslında bizi yıllardır soykırım ile suçluyor ve suçlamaya da devam edecek gibi görünüyor. Bizim Yahudilere baktığımızdan farklı bakmıyor bize. Hatta çok daha fazla kin ve nefret besliyor bize karşı. Üstelik bizim yapmadığımız çok şeyi yapıyor uluslararası arenada. Tüm dünyanın bizi soykırım ile suçlaması için olağan üstü çaba sarf ediyor. Üstelik bunda bayağı da başarılı oldular. Baksanıza Fransa’ya ; Türkler soykırım yapmadı, diyen hapsi boyluyor.
Yunanlıların, Rumların da bize karşı buna benzer bir kin ve nefretleri söz konusu. Büyük bir ihtimalle onların da en büyük kin duydukları, imkânları olsa bir kaşık suda boğacakları tek millet biziz.
Bir de içimizdeki ve dışımızdaki Kürtler var. Onlar da bizi soykırım ile, katliam ile suçluyorlar şimdi. Diyebilirim ki ; bizim Yahudiler hakkında düşündüklerimizden hiç de farklı değil hakkımızda düşündükleri. Buyurun bakalım. Kim iyi ,kim kötü ? Hesaplamak gerekiyor ; yer yüzünün en sevilmeyen, kin ve nefret duyulan ırkı hangisi ? Herkes kendine göre kahraman, kendine göre adil.
Bence ırklara değil de bireylere kin ve nefret duymak ve bireylere tepki göstermek daha doğru. Zamanında kanlı olduğumuz bir çok ülkede şimdi bizim insanlarımız geçimlerini sağlayıp yaşamlarını sürdürüyorlar. O ülkelerin insanları da bizim ülkemize gelip geziyorlar, çalışıyorlar ve hatta kaynaşıyoruz bile birbirimizle.
İnsanlığı baz olarak alsak, tüm insanlar birlikte, tüm kaatillere karşı tavır alsak, insanların ırklarına göre değil de insanlıklarına göre değer versek daha doğru olmaz mı ?
İnsanlığa uymayan davranışlar, cinayetler, zulümler, katliam ve hatta soykırımları yapanlar dostlarımız bile olsa, kardeş ülke dediklerimiz bile olsa, tepki göstersek daha doğru olmaz mı ?
Ben daha yeni duydum. Bilmem siz dumuş muydunuz ? Duydunuzsa eğer tepki gösterdiniz mi ? Göstermediyseniz eğer, neden ?
Suudi Arabistan’da, bir kaç gün öncesine kadar, kız çocuklarını yangında kurtarmak yasakmıştı. Yakın zamanda çıkan bir yangında, bu yasaktan dolayı itfaiyeciler müdahale etmemiş ve onlarca kız çocuğu diri diri yanmış. Bu ülke bir müslüman ülkesi olduğu için mi tepki göstermiyorduk bu caniliğe, bağnazlığa, yobazlığa, kaatilliğe ?
Saldırıya uğrayan kadınların suçlu ilân edilip, kırbaçlanmasına, taşlanarak katledilmesine tepki gösteriyor muyuz ? Bunları yapanlara kin ve öfke duyuyor muyuz ? Yoksa onlar müslüman deyip, kayıtsız mı kalıyoruz ?
Bunu yapan bir ülke hangi ırktan olursa olsun, tepki gösterilmeli. Üstelik müslüman ülkeler tarafından daha da şiddetli tepki gösterilmeliydi. Siz, biz görmezden gelme gafletine düşmüş olabiliriz. Fakat dünya görüyor. Bu yüzden dünya müslümanlığı böyle çağdışı ve bağnazlık olarak görüyor. Benim nezdinde kin ve nefret duyulması gereken bir olay ve Yahudi’ye duyulan öfkeden farksız olmalı onlara da duyulan öfke.
Kendi ülkemizde bile yapılsa kayıtsız kalmamalı ve tepki göstermeliyiz. Dedim ya, ırkları değil insanlığı baz almalıyız. Yahudi olsun, Arap olsun, Ermeni olsun,İngiliz ya da Rum olsun. Tüm bir ırka düşman olmak, kin ve öfke duymak, hele hele bir dinin tüm mensuplarının bir ırka düşman olmasını istemek, bunun için çaba sarf etmek, ne bizim dinimize, ne Türklüğümüze ne de insanlığımıza sığmaz.
Evet ben, Yahudi sempatizanı da olabilirim. (Tanıdığım tek bir Yahudi yok) Onların içinde de katliamları reddeden insanlar var. Onların içinde de katillerden nefret edenler var. Ermenilerin, Rumların da öyle. İngiliz ve Amerikalıların da iyileri mutlaka var. Sırpların hepsi mi kaatil ?
Önemli olan insanlıkdır. Kaatil, kim olursa olsun kaatil, insan da hangi ırktan olursa olsun insandır. İnsanca, kardeşçe, barış içinde yaşamayı seçelim, kin ve nefret tohumlarını sulayarak insanlığın sonunu hazırlama gayretleri kimseye fayda sağlamaz.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Fikret Bey çok güzel işte müslüman görüşü asabiyet ırk dil üstünlüğünü red kötü her yerde kötüdür, bir millete bir sadece o miletten olupta yanlış yapanlar var diye isnat edilemez, Doğuştan ne kötülük gelir ne iyilik insan bu hayatta yaptıklarıyla kötü ya da iyi olur.
Fikret Bey ellerinize yüreğine sağlık Allah sizin ve bizim Hıdayetimiz doğru yolda yürüşümüzü artırsın. Anlamamak için gayret edenlerin gücü tarumar edip yok etsin onları iyi ve güzele böylesi güzel yorumlarla çevirsin Amin amin Amin
Yahudileri iyi anlamak tarihlerine bir göz atmak gerektiğinden bunları aktarmak istedim.
Sigmund Freud, ağır kansere yakalanmış haliyle 1937 yılında ve antisemitizm’in Almanya’da hayvani bir şekilde doruğa ulaştığı bir zamanda psikanaliz’in babası son büyük çalışması olan “O adam Musa ve monoteistik din.”i yazıyor:
Bu çalışmasında şöyle bir fikir öne sürüyor: Musa aslında Heliopolis’de bir Aton rahibiydi. Başarısızlıkla sonuçlanan din projesini seçtiği bir grup Yahudi köle ile birlikte davayı daha küçük bir çapta devam ettirmek istedi.
İsim yanında (ki, “Mose” Mısırcadır ve “çocuk” demektir) Freud, çocuğun Nil nehri üzerine bırakılması efsanesinden şüpheleniyordu. İncil, Musa’nın İbrani bir cariyeden doğduğunu söylüyor. Daha sonra bu cariye, bebeği bir sepete koyarak Nil nehrinin sularına bırakıyor. Bebek sonra firavun’un kızlarının birinin ellerine geliyor. Çocuk evlatlık ediniliyor ve kral’ın sarayında büyüyor.
Freud için durum böylece çok açık: Musa bir mısırlı idi. Çocuğu terk etme masalı sadece bir hile idi ve yabancı çocuğu “Yahudileştirmek” ve böylece onu “Milli kuruluş Miti’nin” merkezine yerleştirebilmek içindir.
Avusturyalı ruh biliminin kurucusu tarafından kurnazca düşünülmüş bir senaryo. Ve Freud hikâyenin nasıl devam ettiğini de biliyordu: Daha henüz yarı müşrik olan Yahudiler Musa’nın çok katı kurallarından usandılar ve onu öldürdüler.
İlk bakışta garip gibi gelen bu hikâye aslında sağlam temellere dayanan ve din’in ta kalbine giden bir teoriye dayanıyor. Freud ölümünden kısa bir zaman öncesi, en büyük kutsalın kapısını açtığına inanıyordu.
Daha 1912 yılında yayımladığı “Totem ve Tabu” adlı yazısında Freud, baba-oğul ihtilafının her türlü dini eylemin kaynağı olduğunu açıklamıştı.
M.Ö. 900 civarında Filistin’de iki ayrı küçük ulus devletleri oluşmuş. Kuzey’inde nüfusu 50.000 olan “İsrail” ve Güney’de çok daha az nüfusa sahip ve başkendi Kudüs olan “Yuda” devleti. Bu devletlerin halkı, aralarında Baal, Moloh ve tanrılar babası El bulunan bir çok tanrıya tapıyorlardı. Yahve ise başlangıçta Kuzey Sina’da yerel iklim tanrı’sı olarak hürmet görüyordu. Kral Yerobeam (bilgilere göre M.Ö. 926 – 907 arasıymış) tarafından Yahve’yi teşkil eden bir kutsal boğa yerleştirilmiş.Din gayretkeşler bu ilkel külte karşı geldiler ve “Yalnız Yahve” diyerek harekete geçtiler. Bu hareket dinde daha fazla soyutluk ve ruhbaniyet istiyordu. “İktidarın din politikasına saldırdılar, devlet kutsallarının kralları, bakanları ve rahipleri sürekli ateş altında kaldılar.M.Ö. 740 lı yıllarda iktidarı aldılar. M.Ö. 722 de asürler küçük devlet İsrail’i çiğneyip geçtiler.- M.Ö. 587 de Yuda devleti de Şark’lı orduların saldırısında özgürlüğünü yitirdi.20.000 civarında yahudi, savaş esiri olarak Babilon’a götürüldü, bağımsızlıkları artık bitmişti. Artık ancak şimdi, yurtlarından uzakta ve yabancılaşma tehditi karşısında Yahve rahipleri en başa çıktılar.
Bunca savaş, yengi ve yenilgi yaşamış bir halktan bahsediyoruz. Daha ikinci dünya savaşında gördüğü zulümlerin etkisini atamamış bir halk, başka halklara zulüm yapmayı bu denli meşrulaştırabiliyor. Malesef tarihi acımasızlar, gaddarlar yazıyor. Yahudilerin iddia ettiği vaadedilmiş topraklar hikayesi bunların yıllardır süren ve asla vazgeçmeyecekleri fanteziden ibarettir. Bu fanteziye karşı gelen herkes bunların düşmanlarıdır.
Sevgili arkadaşlar ; her türlü eleştirinize açığım. fakat ; kıyafetleri uygun olmadığı için çocukların yakılmasını dinin gereği gibi kabul etmeyi asla kabul edemiyorum. Dilerim yanlış anlamışımdır. Kız çocuklarını diri diri gömülmekten men eden bizim dinimiz değil miydi ? Recm olayını da asla tasvip etmiyorum. Tasvip edenleri de kınamak zorundayım. Çünkü inancım ve insanlığım bunu gerektiriyor. Ya siz başka bir dinden söz ediyorsunuz ya da ben.
edebiyat dışı yorum yapmak hele hele politik yorum yapmak hiç tercihim değil di ama iki üç gündür fikret beyin kendisini ifade etme çabasını görünce yazmadan edemedim. nasıl bir özgür alan bu böyle anlamak imkansız. kimse kimsenin fikrine tahammül edemiyor. bir şekilde onu yok etmeye, eritmeye çalışıyor.
fikret beyin söylediklerinde yadırganacak ne var. merkeze bireyi koymuş ve kimseyi doğuştan getirdikleri veya kazanılmış özellikleriyle yargılamayalım demiş. toplumları tek taraflı düşman ilan etmemiş yönetimsel ve geçmişten gelen çarpıklıklara örneklerle ışık tutmuş iyilştirilmesi gerekenleri yazmış.
Neden farklı görüşlere yaşama hakkı tanımıyor, onları yok sayıyor ve ötekileştirerek karşısımıza alıyoruz ki? fikirler baskıyla değişir mi? onlar bir günde kazanılan değerler değil ki bir günde değişsin. herkes birikimleri doğrultusunda bir fikre sahip olur. bu fikrin değişmesi ya da gelişmesi yine zaman içinde kişinin kendine kattıklarıyla şekillenir.
"tepkisi biraz yoğun" da olsa fikret beyin ifade ettiklerine katılıyorum. insanı doğuştan getirdikleri ve sonradan kazanılmış her türlü hazır bulunuşluğundan uzak bugünkü bana yansıyanlarıyla benimsemek istiyorum. zira insanı her şeyin üstünde bir değer olarak algılıyorum. din, dil, ırk, siyasi görüş, varlık, yokluk gibi değerlerin insanı tamamlayan değerler olduğunu düşünüyorum.
fikret beyin bir cümlesine eleştiri yapmak isterim o da "içimizdeki kin ve nefret tohumunu baskı altına alma" ifadesi. kanaatımca hiçbir şey baskı altına alınarak yok edilemez. sadece bir müddet susturulur. "bastırılmış duygular" en ufak bir zaafta çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıkıp çok daha yıkıcı olabilirler. burada yapılacak kin ve nefretimizle yüzleşmek, onları kabullenip ıslah etmek, iyileştirmek.
selam ve saygılarımla..
Fikret TEZEL
bayılıyorum sizin bu yazdılarınıza biliyormusunuz...
elinize dilinize bilginize çoook sağlık...
sizde olamasanız yani varya, biz hiç bir şey bilmeyenlerden oluıruz inanın buna...
ya iyiki varsınız....ama şunuda sormadan geçemeyeceğim ne yazık..
sahi siz Arabistan"ı tanıyormuydunuz...?
Fikret TEZEL
Mehtap Yıldız
şu yazı ve fikrinize, aa evet çok ahklısınız, kutlarım, tebrik ederim, ne hoş gibi ifadeler kullanmış olsaydım eğer, sizden okkalı bir teşekkür alırdım belkide...belki değil kesinlikle....ama maalesef...
şu gerçek çok açık ve net bir olarak bilinmeli ki, yazarken dahi beslediğiniz bu kin ve nefret sizi akibete ulaştıramayacak asla...her yorum yanıtında derin bir nefret duyarak zahmet edip fikrinizi belirtiyosunuz bana karşı...
peki bana bir etki yapıyor mu, asla....
siz hangi inanç ve hangi imandan bahsedersnizki bir insanı öldürmeyi veya o cana işkence çektirmeyi hoş görsün...ve siz bunu her daim bana karşı bir tehdit ve köşeye sıkıştırma aleti olarak kullanırıyorsunuz farkındamısınız...
siz o kelpeteni önce kendi dişlerinizde deneyin derim ben... sonra karşınızdaki insanlar üzerinde kullanmaya kalkışın...
yaşınız gereği saygı duyuyorum lakin yazık diyorum fikrinize...
ne kadarda aşikar ve net olarak yansıyor sizin karşınızdaki bir insan ve özellikle (dindar)gördüğünüz bir(bayana) veya (kesime)karşı olan tutumunuzdaki bu öfke ve kin... sizin aklınızın nasıl berarrak olduğunu gözler önüne seriyor zaten zahmet edip kendinizi anlatmayın lütfen..
benim ne sizin inacınız ve nede sizin şahsınıza karşı hiç bir yorumumda her hangi bir müdahelem olmadı ve olmazda asla ...
benim muhatabım sizin fikri olan düşüncelerinizdir....siz hiç mi okumazsınız veda hutbesini ve Allahın ve Peygamberin verdiği hükmünün son kararını...
bunu bile bile hala zulüm ile benim şahsımı ve fikrimi çatıştırma telaşınızı anlayabilmiş değilim...
Yüce Kuranım ve islam derki, bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek demektir ve keza bir insanı kurtarmakta yine bütün insanlığı kurtarmak gibi....
bu fikrimizi ve inancımızı bile bile hala şu çok ucuz ve basit olan şu söyleminiz satır aralarında zehrini kusuyor inatla ve ısrarla..(beyinleri yıknamış) kınamalımıyım bu ifadenizi sizce....üzerime alınmıyorum hiiç kusura bakamyın...
benim peygamber katili olan bir kavmi ve lanetlenmiş olan zulüm kusan bir topluluğu sevmemi bekliyorsanız eğer, kıyamet sabahı sizinle randevulaşabiliriz hemde büyük bir zevkle...
çünkü o gün kişi sevdiiği ile beraber olacaktır mutlaka....saflarımızı şimdiden belleyelim ve imzalayalımki sözlşmemizi,arafta kalamayalım o gün Rabbimiz önünde ...
bu arada şunuda yazmadan asla geçemeyeceğim ben...
bana böyle neftert dolu bakmak yerine,engellersiniz uğramayız bir daha sizin sayfanıza...bu daha büyük bir erdemdir bana kalsa....
Müslüamn bir insan olduğum için, kartşımdaki insana saygımla....
ntvmsnbc
Güncelleme: 15:22 TSİ 18 Mayıs. 2010 Salı
RİYAD - Suudi Arabistan’da kız çocuklarının yangın esnasında itfaiye ekipleri tarafından kurtarılabilmesinin önü açıldı.
Suudi Arabistan Eğitim Bakanlığı bundan böyle kız çocuklarının da okullarda meydana gelen yangınlar sırasında itfaiye erlerince kurtarılmasına izin verdi.
Suudi Arabistan din polisi, Mekke'de 2002 yılında bir okulda çıkan yangından kaçmaya çalışan 15 kız çocuğunun dinî kurallara uygun giyinmedikleri için dışarı çıkmalarına izin vermemiş, bu yüzden de kız çocukları yanarak can vermişti. Böyle trajedilere son verecek uygulama ise ancak sekiz yıl sonra hayat geçti.Size yorum yapmayacağım.Sizi Anlamadığımdan değil.
Eminim en az herkez kadar Mümin ve Müslümansınız.Hader'e yorum yapacağım.Türban takdığı.ve eşi Namazkıldığı için okul ve ordudan atılanların Nasıl bir yangında bırakıldığını takdirinize bırakıyorum.Sistemin gerektirdiği gibi giymemek suçsa ceza meşrulaşır.Oradada kanunda boşluk varmış ve düzenlenmiş.Bedeli 15 kız çocuğu Azımsamadım asla.Her can kainat kadar değerlidir.Bizim kanunlar hala madur üretiyor.Bir birimizi yemeyelim.Düştüğünüzde elinizden tutabilen dostunuzdur.Senin partin benim partim sen doğrusun ben doğruyum diye bir birini öldürenler bu memlekete acıdan başka bişey bırakmamıştır.Ölçü ortada.İnanan için kuran.İnanmayan için evrensel beyannameler.Bize düşen konuşmak olmalı çatışmak değil.
Önemli olan insanlıkdır. Kaatil, kim olursa olsun kaatil, insan da hangi ırktan olursa olsun insandır. İnsanca, kardeşçe, barış içinde yaşamayı seçelim, kin ve nefret tohumlarını sulayarak insanlığın sonunu hazırlama gayretleri kimseye fayda sağlamaz.
Senin bu tip yazılarına bayılıyorum,Fikret bey!..Ben istesem de yazamıyom.Farklı bir yetenek demek ki...
Duyarlı yüreğini kutlarım.
Sevgilerimle...selamlar...