- 528 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BAHTİYAR VAHAPZADE’Yİ ANARKEN
Türk dünyası ne zaman bir çınarını kaybetse, aklıma Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun, Nihal Atsız için yazdığı “Atsız Tanrı Dağında” şiiri gelir. O şiir de Destanlar şairi Niyazi Yıldırım:
“Burada başsağlığı, orada gözler aydın
İki ayrı dünyada iki ayrı tören var
Tanrı katından gelen bir yüce buyruk üzere
Aramızdan ansızın çadırını deren var
Orada ecdat ruhu şâdümanlık içinde
Burada tamu içre gönüllerde boran var
Eksilmiş bir yanımız, çarpılmış gibiyiz hep
Tanrı korusun, sanki Bozkurtluğa kıran var
Yukardan gök mü bastı, altta yağız yer mi çöktü ne
Kimsede ağız dil yok; gözleriyle soran var
Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt
Orada karşılayan binlerce Alperen var
O gün Tanrı dağı’nda, tan ağardığı çağda
Dediler: Oğuz Han’ın otağına giren var”….. der.
Milli şuurun ve tarih bilincinin nesilden nesile aktarılması ve yaşatılmasında hiç şüphesiz en büyük pay, milletin aydınları ve sanatkârlarınındır. Ailesi tarafından milli bir şuurla büyütülen ve milli hislerini sürekli canlı tutan Bahtiyar Vahapzade, Türk Milleti’nin aydını ve sanatkarı olmanın sorumluluğunu duyan ve ömrünü buna adayan büyük şahsiyetlerdendir.
Azerbaycan’ın hürriyet ve şuur simgesi Bahtiyar Vahapzade’nin Türk’e ve Türkiye’ye olan aşkı, dinleyende, okuyanda, görende hayranlık meydana getirecek derecede yüksektir. Türkiye’ye gelişini: “Dedemin, babamın ve amcalarımın ağzından Türkiye hiç düşmezdi. Ben şimdi soyumdan gelen arzuların hayallerin ülkesi olan Türkiye’ye gidiyorum. Sabah erkenden kalkıp tıraş oldum. Otuz beş yıldır hasretini çektiğim, ismini zaman zaman andığımda bütün bedenimi titreten, koluma kuvvet, ayağıma takat, gözlerime ışık veren bir şehre, İstanbul’a, gidiyorum. Ümitgahım, önünde boyun eğdiğim, zorla elimden alınan adımın sahibi, namusumun, izzet ve şerefimin koruyucusu, gören gözüm, vuran kolum, düşünen beynim, yardımcım, dayanağım, bayrağım, kaybettiğim tarihim, geçmişim, ana dilim, şerefim hepsi sendedir. Kamaranın penceresinden bakıyorum uzakta fener yanıp sönüyor. Allahım! İlk defa Türk ışığı görüyorum. O ışıkta benim arzularım yanıyor. Ey fener, sen sana tarih boyu düşman olan bir milletin gemisine yol gösteriyorsun. O geminin içinde sana can vermeye hazır birisi var.” Diyerek anlatan şairin heyecanı kimliğini görünce daha da artar “Ben sana kurban olayım. Ey
benim cumhuriyetim! Ey benim benden uzak vatanım! Benim için yanan ve bana elini
uzatamayan vatanım! İzin belgesinin üzerindeki mührü döne döne öpüyorum. Otuz beş
yıldır vesikalarımın üzerinde Rus dilinde yazılı ifadeler vardı, ilk defa şimdi kendi
dilimde yazılı bir ibare var kimliğimde. Ömründe sadece on saat benim kim olduğumu
gösteren vesika ise ilk defa kendi dilimdeydi. Ben ancak şimdi ben oldum.”2
‘’Nihayet İstanbul’a ayağımı basıyorum. Bu mukaddes toprağı eğilip öpmek
istiyorum. Ama yol boyunca beni takip eden ajanlardan korkuyorum. Yan, ama öyle
yan ki, alevin gözükmesin. İstanbul’da topu topu on saat kaldık. Şehri gezdik.
İnsanlarla konuşmak istiyorum. Hal hatırlarını sorup; onların kalbine yol bulup girmek
istiyorum. Ancak onların bana meyli yok.’’ ‘’Ey Allahım! Sen
Türkiye’nin geçmişteki kudretini ve azametini geri ver.’’ Diyerek dualarla sonlandırır.
Bahtiyar Vahapzade gerek insan olarak gerekse sanatkâr olarak Türkiye’ye olan hasretini ve bağlılığını her fırsatta dile getirmiştir. Onun ulaştığı bu yüksek ruh ve milli şuur bütün Türk milletine örnek olmalıdır. Bana göre Bahtiyar Vahapzade, Bilge Kağan’ın “ Türk Milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım” sözlerinin Kürşad ruhuyla birleştiği, Malazgirtte, Çanakkale’de, Yemen’de… imanla buluştuğu sinsilenin sarsılmaz taşlarından biridir. Onun Türk hayranlığını, Türkiye sevdasını anlamak için bu sinsileyi bilmek, bu ruha ulaşmak için bu sinsilenin derin ruh dünyasına girebilmek gerekmektedir. Gözlerini bu Türk Milleti’nin varlığı ve bütünlüğüne olan hasretle kapayan, iman ve şuurun bedenleşmiş ismi Bahtiyar Vahapzade’yi kaybetmiş olsak bile inanıyorum ki onun halkası olduğu bu zincir ilelebet devam edecektir. Bahtiyar Vahapzade, Türk Gençliği’nin ruhunda, beyninde, fikir dünyasında çağlamaya devam edecektir.
Türk Dünyasının ulu çınarı, sarsılmaz yapı taşı, büyük Türk şairi Bahtiyar Vahapzade, ruhun şad, mekanın cennet olsun.
YORUMLAR
Unutulmayacaktır.
Ruhu şâd, mekaını cennet olsun.
Paylaşım için teşekkürler.