Fatma Nine
(Gerçek hayat hikâyesi)
Doksan, doksan beş yaşlarındaydı Fatma Nine. Kocası çok erken yaşlarda ölmüştü. İki kız, iki oğlu vardı. Kocasının ölümünden sonra işleri kendisi devralmış ve dört çocuğunun geleceği için olan gücüyle çalışıyordu. Tek derdi çocuklarını kimseye muhtaç etmeden büyütmek ve adam etmekti. Babalarının yokluğunu anlamasınlar istiyordu.
Bir dediklerini iki etmez çocuklarını el üstünde tutardı.
Kocasının ölümünden sonra çok isteyeni olmuş; ama o üvey baba elinde çocuk büyütmemek için evlenmemişti.
Yıllarca hiç durmadan çalıştı Fatma Nine. Büyük kızı Fevriye mahallelerinde arkadaşının tanıştırdığı Sedat’a gönlünü kaptırmış ve annesinin isteklerine ve yalvarmasına aldırmadan köye gelin gitmişti.
Gittikten iki üç ay sonra köy hayatından ve dayaktan bıktığı için geri dönmek istemiş fakat kocası ve kayınvalidesi tüm geri dönüş yolunu tıkamışlardı. Annesine ve kardeşlerine haber gönderemiyordu. Onun yerine kayınvalidesinin yazdırdığı iyiyim ve çok mutluyum mektupları ulaşıyordu annesinin ve kardeşlerinin eline.
Birkaç kez köye gitmişti annesi gözleriyle görebilmek için. Her gidişinde de gerek damadı, gerekse annesi el üstünde tutmuşlardı. O da gönül rahatlığı içinde evine dönerdi.
Diğer kızı Remziye ise ilkokuldan sonra okumak istememiş ve komşularının oğluna gönlünü kaptırmıştı. On altısına gelmeden zoraki nikâh yapmışlardı. Her iki aile de ne söyleseler, ne yapsalar gençleri bu fikirlerinden vazgeçirememişlerdi.
Fevzi üçüncü çocuğuydu; çocuklarının içinde en çok onu sever, ona güvenirdi. Şevki’yi de severdi ama Fevzi kadar değil.
Fevzi askerden geldikten sonra “anne sen yıllardır çalışıp çabaladın bizi bu günlere getirdin. Artık dinlenme zamanın. Bundan sonra sana ben bakacağım” dediği zaman gururla oğlunun yüzüne bakmış ve gözleri dolu dolu olmuştu.
İlk işi Fevzi için uygun bir kız bulup evlendirmek oldu. Başlangıçta her şey güzel gidiyordu. Fevzi var gücüyle çalışıyor hem annesine, hem kardeşine destek oluyordu.
Şevki de; üniversiteden sonra ağabeyiyle; işlerini daha ileriye götürdüler. Artık zenginlik içinde yüzüyorlardı. Şevki askerlik vazifesini yapmak üzere teslim olduğunda ne çok üzülmüştü ağabeyi yalnız kalıyorum diye.
Neyse ki askerliğini sağ salim bitirmişti Şevki. Onu da evlendirdiler istediği biriyle.
Başlangıçta uyum için de çalışan iki kardeş eşlerinin bir birlerini kıskanmalarından dolayı sürekli tartışır hale gelmişlerdi.
Önce ortaklıklarını ayırdılar. Mal mülk hepsini paylaştılar. Annelerinin yalvarmalarına aldırmadan.
Tüm mal varlıkları annelerinin üzerine olduğu için zoraki ikna ettiler kadıncağızı. İkisi de söz verdiler "Biz seni sokakta bırakacak değiliz ya bakarız. Ama görüyorsun bir aradayken huzursuzuz" dediler.
Fatma Nine sırf onları üzmemek ve daha fazla huzursuz etmemek için kabul etti. Neyi var neyi yok iki oğlu arasında pay etti.
Bu paylaşımda iki haksızlık yapmıştı; birincisi kızlarını hiçe saymasıydı ki ikisi de bunu öğrenince annelerine çok kırılmışlardı. İkincisi de Fevzi’ye hisseden daha fazla pay vermesiydi. Şevki bunu öğrence o da annesine gönül koymuş ve arayıp sormaz olmuştu.
Fatma Nine yaşlanınca kendi başının çaresine bakamaz olmuş ve Fevzi’nin ısrarlarıyla elinde kalan son evi de onun üzerine geçirip yanlarına taşınmıştı. Konu komşu çok söylemişlerdi hiç değilse sen ölene kadar ev elinde dursun. Sen ölünce çocukların zaten satarlar. Ama o “şimdiye kadar beni sadece Fevzi’m aradı sordu; bana sahip çıktı. Diğerlerine miras falan bırakmam” diye inat etti.
Gelini başlarda pek ses çıkarmasa da son zamanlarda Fatma kadın evin hâkimi olacak ve ben arka planda kalacağım endişesiyle kocasıyla annesinin arasını açmak için uğraşıyordu. Her akşam geldiğinde evdeki huzursuzluktan bunalan adam ilk başlarda karısına suç bulsa da; zamanla karısına karşı duyduğu sevgiden dolayı annesini terslemeye ve huzursuzluklarının onun yüzünden olduğunu söylemeye başlamıştı. İyice yaşlanan kadının bu durum gücüne gidiyor ama bir şey yapamıyordu.
Fatma Nine daha fazla dayanamadı ve ben evime geri gideceğim beni oraya götür dedi. Ama evi çoktan elinden çıkarıp yatırım yapan Fevzi hiddetlenmiş ve hayatında ilk kez annesine bağırmıştı.
Zaten iki üç gün sonra da kapı dışarı etmişlerdi eline beş kuruş para vermeden. Diğer çocukları da istememişlerdi annelerini kırgınlıkları halen geçmediği için.
Yapılanları hazmedemeyen kadıncağız aklını yitirmişti. Haline acıyan eski bir tanıdık evlerinin köşesinde eğreti bir bina yapmış ve orada barındırıyordu. Kendileri ne yerse bir tasta ona veriyorlardı. Varlık içinden düştüğü bu durum tüm tanıdıklarını üzüyor ve çocuklarına ayrı ayrı anlatıyorlar aman dileniyorlardı Fatma Nine adına. Ama çocuklarının hiç birinin umurunda olmuyordu.
En çok Fevzi’nin yaptıkları gururuna dokunuyordu zavallının. Herkese “kimse bakmasa bile bana Fevzi bakar” der onunla ne kadar gurur duyduğunu anlatırdı. Ama en büyük darbeyi de ondan yemişti.
Hayatın ağır darbelerine dayanamayan Fatma Nine bir süre sonra rahatsızlanmış ve vefat etmişti. Ölürken gözleri sürekli Fevzi’yi aramış, ağzı sürekli onun adını mırıldanmıştı. Hastalığı da toplayamamıştı çocuklarını bir araya; tıpkı cenazesi gibi.
Öldüğünü ve cenazesi olduğu bildikleri halde çocuklarından kimse gelmemişti.
Ömrünü adadığı çocukları yoktu ama mahalleden iki üç kişi vardı son vazifelerini yerine getirmek adına yanında.
Cenaze defnedilirken dedikodusu başlamıştı bile “çocuklar arasında ayırım yaparsan sonun böyle olur işte. Bak kimse gelmedi cenazeye. Ya o Fevzi’nin yaptığına ne demeli. Annesi neyi var neyi yok ona verdi ama o uydu elkızına annesini yok saydı.”
Defin işlemi bitip dağılırlarken de bu dedikoduların daha uzun süre devam edeceği belliydi.
(Yaşananlar kaç kişiye tanıdık geldi acaba?
Umarım hiç kimseye tanıdık gelmemiştir. )
YORUMLAR
Kula bazan ne gelirse eliyle yaptıklarındandır..
Allah mazlumun intikamını başkası elleriyle aldırır..
Hem dünya da hemde ahrette kul hakkından kurtuluş yoktur.
.Ne yazık ki her şeylerini bağışlayanlar karşılarındakinin kalpleri değişmeyecek sanırlar.
.oysa kalple değişkendir..Çok defa dostluklar vefa mezara kadar değil pazara kadardır.
.İstediklerini elde ettikten sonra evlatta olsa bakmaz yabancılaşırlar anlattığınız gibi.
.Bende tanık oldum böylesine..2kızı 1olu vardı kadının eşi sadece oğlana bağışlamıştı kızlarsa o kadar yoksuldular ki.
.Oğlan zengin di..Ama annesine evde bakmıyordu köylü baraka yapmış orda getirilen olursa yiyor olmasa bekliyordu..
Hastada olsa başkaları götürür ilgilenirdi.
.Vefat edincede çok az insan defn etmiş .Ne oğlu ne kızları kimse olmamıştı cenazesinde..Güzeldi yazınızın konusu Allah razı olsun..Selam ve dua ile..
Off çektim yazı bitiminde...
Türk geleneklerinde kız çocuğuna nedense mal vermede ayrım yapılır onu anlamış değilim halen ,ben 3 çocuk annesiyim,kızlarım neyse olğum da aynıdır,küçük hediyelerimde bile eşittir...
Dost kalem güzel ve de çok önemsediğim bir konuydu;babam rahmetlinin yokluğunda dedem kız kardeşimle beni kaale almamıştı da o yüzden off çektim...
Sevgimle dost...
Oya gedik tarafından 3/26/2010 12:12:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Hikaye çok dramatik; ama az çok herkese bir yerlerden tanıdık geliyor gibi geldi bana.
Sen sen ol, evlatların arasında ayırım yapma bu 1--
ölmeden malını hiç kimseye verme bu2--
anan baban ne yaparsa yapsın, sen affet bu 3--
birgün sen de ana baba olacaksın bu 4--
ben bu yazıyı çok sevdim ve 10 puan verdim bu 5--
kutlarım sevgilerimle...
N. B. Ç.
Hepimizin alması gereken dersleri özetlemişsin.
Sevgilerimle...
Canımmmmmmm, maalesef bunu bütün yaşlılar yapıyor. Yapmasalar iyi ama yapıyorlar. Türkiye' de bu konu genelde vardır. Erkek çocuklarının nedense, ayrıcaşlığa sahiptir. Sonuçta, o da evlenince, bir yabancıyla yabancılaşıyor. Evladın erkeği, kızı olmaz. Önce, Allah' tan hayırlı evlatlar nasip etmesi için dua etmek lazım. Gözlemlerime göre, kız çocukları, bu konuda daha vefalılar. Kırmamak gerek, küstürmemek gerek aslında. Hüzünle okudum h,kayeni. Ana gibiş yar, bağdat gibi diyar olmazmış . Kalemine sağlık. Sevgilerimle
N. B. Ç.
Yoruun için teşekkürler.
Sevgilerimle...
Bana bu hikaye çok tanıdık geldi inanın. Benim çok sevdiğim bir kadın vardı. Hrkese yardım eder, elinde avuycunda ne varsa verir ama hiç kaybetmezdi. Tek bir kızları vardı. Altı tane çocğunu çok küçük yaşlarda kaybetmiş, kızını da yaşatabilmek için çok büyük tedaviler görmüş, sonunda onu yaşatmayı başarmıştı. Kızı, kendileri gibi varlıklı bir ailenin oğlu ile evlendi. İlk anlarda çok mutluydu. Anne bu mutluluğunu görünce tüm mal varlığını kızı kiraları alsın daha iyi geçinsin diye kızının üstüne yaptı. Aradan bir kaç sene geçti damat bey eşini aldatmaya, parayı hal vurup harman sav-urmaya, karısını aşağılamaya, hatta dayağa başladı. Ve bir gün eve icra geldi dört daire icra aracılığı ile satılacaktı. Eşine imzalattığı 10.000 tl lik senedin üstüne bir sıfır daha ekleyip 100.000 Tl yapıyor ve bu parayı ödenmeyince de evlere icra geliyor. Anne tam bir şok yaşaıyor.Bulup buluşturup o senedin parasını ödeyip evi ivradan kurtarıyor ve dava açıp evleri tekrar kenbdi üstüne alıyor. Kızı boşanma davası açıyor ama adam boşanmıyor ve inanın hala evliller. Ama damat süt dökmüş kuzu gibi. Varlığı ile yokluğu belli bile değil.
Her zaman söylüyorum. Henğz hayatta iken sakın ama sakın mal varlığınızı evlatlarınıza vermeyin diye tanıdığım tüm insanlara. Çünkü para öyle lanet bir şey ki, evlatlar birbirine düştüğü gibi anne ve babalarını sefalete sürüklemekten de geri kalmıyorlar.
Bu hikaye okunmalı ve anne babalar evlatları arasında asla ayrım yapmadan hepsine eşit dağıtım yapmalı. "Ölüm hak, miraz helal" diyen sözü asla ama asla unutmamalı büyükler.
İçim acıdı bu hikayeyi okuyrken. Ne yazık ki toplumumuzda bu öreneklerden çok fazla var.
Teşekkür ediyorum paylaşımınız için. Sevgiler yüreğinize
N. B. Ç.
Biz insan olmayı ve insanca yaşamayı öğrenebilecek miyiz acaba?
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Her hata geri teper.
Ama çocukların vefasızlığı apayrı bir mevzu.
Kaleminize sağlık. Güzel bir konu açık ve anlaşılır bir dille işlenmiş.
10 Numara.
Saygılar.
N. B. Ç.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
hayatı bir komedi gibi yaşayanlar unutmasınlarki son perdesi dramdır.....ne oldum değil ne olacağım....de.....suç hepsinde var......insanlık evlatlarda yok..... o komşusunda var.....hüzün dolu bu yazı bir ibretlikti......yaşarken olmaz diyenlerin hep başına ağustos ayında kar yağmıştır....duyarlı kalem yazın hem düşündürdü hem ağlattı.....saygılar puanım tamdır....
N. B. Ç.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Sonsuz saygılarımla...
Affedebilmek neden bu kadar zor...Oysa yıllarca emek verilmiş...Bir adaletsizlik binlerce güzelliği götürebilir mi? Gerçek yaşamın anlamını yitirmiş, bütün insnalara, Mevla güzellikler nasip etsin...Şefkatten uzak insanlar, bu güzeliği yüreklerinde yaşasalar, maddenin esiri olduğunu anlayacaklar.
Karakterin zirvesi intikam alabilecekken affedebilmektir...Şefkat ve Merhamet diliyorum RAB'den bütün yüreklere...
Kaleminiz yine dokundu yüreğime...Sevgilerimi gönderiyorum
elemm tarafından 3/25/2010 5:32:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
N. B. Ç.
Allah böyle evlatlarla (anne ve babalarla da) karşılaştırmasın.
Yorum için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Çok dramatik bir hikaye. Ama çok çarpıcı ve ne yazık ki çok duyuyoruz böyle evlatları. Hatta malı çok olanlar sırf bu yüzden ölmeden pay vermek istemiyorlar.Sizin anlattığınız hikayedeki gibi bir son yaşamamak için. Ben hiç anlayamıyorum bir mal ve mülk için kardeşle kötü olunur mu? veya ana, baba evlat birbirine girer mi? diye. Ama o kadar hakikat ki aslında yazdıklarınız. Allah kimseye böyle olaylar yaşatmasın.
Böyle güzel bir konuyu işlediğiniz için de teşekkürleri sunuyorum. Sağlıcakla kalın.
N. B. Ç.
Bu uzaktan izlediğim bir hikaye olmakla birlikte, hiç unutmuyorum yeni gelindim ve evimiz kiraydı. İki üç ay sonra ev sahibimiz vefat etti. Ölümünden iki gün sonra büyük bir gürültü apartmanda. Yine mi bir şey oldu diyerek korkuyla çıktık dışarı eşim ve ben. Baktık ve inanamadık; ev sahibimizin çocukları ikinci eşi ve onun çocukları kavgaya tutuşmuşlar miras paylaşımı yüzünden.
Allah böylelerine akıl fikir versin.
Yorum için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...