- 1639 Okunma
- 27 Yorum
- 0 Beğeni
Güneşli Bir Mart Sabahında Geçmişe Yolculuk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güneşli bir Mart sabahına ,evimizin camlarını titretecek kadar yüksek, gürültülü,konuşma seslerine, müzik karışan,sözleri anlaşılamayan anonslarla uyandım.Sonra bu günün 21Mart olduğu hatırıma geldi.Büyük ihtimalle, oturduğumuz semtin(KocaMustafaPaşa) otobüslerinin
son duraklarının bulunduğu meydanda, Nevruz kutlamalarının yapılabileceği hatırıma geldi.
Balkon panjurlarını açıp bir süre ne olduğunu anlamaya çalıştım.En sonunda içeri girip,edebiyat defteriyle ilgilenmenin,sabahın erken saatinde, eskileri yadedmenin,insana tatlı bir huzur verdiği kanısına vardım.
Çocukluğumdaki törenler ne kadar nadir,ne derece görkemli olurdu, onları andım.Nerde bizim küçüklüğümüzün bayram kutlamaları,nerde şu an dışardan gelen rahatsız edici,ekosu yüksek kutlamalar !Dini ve resmi bayramlar gibi özel günlerde,kutlamalar büyük ölçüde Taksim,Aksaray ve Beyazıt meydanlarının süslenmesiyle,caddelere günler öncesinden taklar kurulmasıyla başlardı.Tak, caddenin,bir kaldırımından karşı tarafa,ışıklandırılmış çiçeklerle süslenmiş,küçük bir üstgeçit şeklinde kurulan ,arabaların, insanların altından geçip gittiği,şimdilerin otoyol tabelalarının süslenmiş,çiçekli dallı,bayraklarla süslenmiş hali.Yalnız tören için bir kaç gün önceden kurulur,törenden sonra sökülürdü.En güzel kutlamalar, rengarenk havai fişek gösterileriydi.Gökyüzündeki renk cümbüşü,izleyenleri mutlu eden görsel şölene dönerdi.Eskilerden günümüze gelen sadece havai fişek gösterileri kaldı zaten!Kış aylarıysa,macuncular,kebap kestane satıcıları,çekirdekçiler,yaz aylarında,içine buz doldurarak serinlettikleri limonataları satanlar,kos helvacılar…
Herkes,çoluğunu çocuğunu gönül rahatlığıyla yanına alıp,bu kutlamaları izlemeye giderdi.
Şimdi hangi aile babası,karısını kızını yanına alıp kutlama için böyle kalabalık mekanlara, bilhassa Taksi’me gidebilir.Gelen turistlerin her birini,potansiyel fahişe olarak görüp rahatsız eden gençlik,o dönemin delikanlıların yanından bile geçmemiş.Mahallenin kızlarını,kendi kız kardeşleri gibi koruyup,kollayan mert delikanlılar,onları görse kahırlarından ölürdü.Şu an ,çok edepli,saygılı gençliğimiz elbette ki var.İyiler her dönem var,sözüm onlara değil.Fakat her kutlama ardından,haberlerde izlediğim taciz görüntüleri,bizleri bunu yapacak kadar alçalan gençlikten utanır hale getirdi.Her şeyi eritip,yozlaştırıp bitirdiğimiz günümüzde,çocukluk ve gençlik günlerimizi,düşlemeye başladım!!!
İstanbul’un sessiz sakin pazar sabahlarını nasıl özlemem!Semtin, çepeçevre sur diplerini kaplayan bostanlarından yükselen salatalık,domates fidelerini,mutasyona uğramamış ipek gibi yapraklarıyla,hakiki kıvırcık ve marullarını;arnavut kaldırımlı sokaklarında,ardından gelen beygirinin sırtına yüklediği güğümlerle,mahallenin sütünü dağıtan sütçü amcalarını;şimdilerde pastane,lüks ekmek evlerine dönen ,o zaman renk renk akide şekeri kavanozlarının dizili olduğu,kaynana şekeri lohusa şekeri ,galete ,bilhassa rengi uçuk sarı,fazla kızarmamış halkalarını satan şekercileri;
-Gevrek simiiit ,diye kendini duyurup,mis gibi kokusu,çıtır çıtır gevrekliğiyle,yiyene büyük keyif veren simitlerini ,genelde çocuk olan satıcılarını…
-Kaymak yoğurt diye, gerçek kaymaklı yoğurtları satan sokak yoğurtçularını…
Bugünlerde marketlere yenik düşen,mahalle bakkalımızı;
Güler yüzle,birbirlerine hatır soran,birbirinin halinden anlayıp derdini paylaşan,duyduğu bilgileri,içinde saklayıp, gerçek anlamda komşusuna yardımcı olmaya çalışan komşu teyzeleri…
Bayramlarda mahalle aralarına kurulan,dönme dolaplı, salıncaklı, kaydıraklı,ip üzerinde yürüyen cambazlı, bayram yerlerini…
Elle çırparak gerçek sütten yapılmış,mis kokulu dondurmaları satan ,dondurmacıları…
Korkmadan çocuklarını alışverişe gönderebildikleri mahalle esnafını…Kısaca her halini özledim çocukluğumun İstanbul’unun.
Şimdiki futbol fanatiklerini görünce,eski futbol tutkunlarını hayırla yad diyorum.Kuledibi’ne
Avusturya kız lisesine giderken,Fatih-Karaköy hattında, o dönem dolmuşçuluk yapan karıncaezmez Şevki lakaplı bir Galatasaray fanatiği şoför vardı.Üzerindeki bütün kıyafetleri sarı kırmızı olduğu gibi,arabasının bütün ön panelini sarı kırmızı süslerle ve Galatasaray resimleriyle kaplamıştı.Ben oniki onüç yaşlarındaydım,şimdi Karaköy iç hat vapurların yanaştığı yerden, Fatih dolmuşları kalkardı.İnsanlar sırada bekliyor,ben de en önde olduğum için, hücum edip atlamıyorlar,benim binmemi bekliyorlar.Ben çekinerek şoförün yanına oturdum.
-Eyvah diyorum,şimdi bana sorarsa,sen hangi takımı tutuyorsun diye…O zaman, yaşı bana yakın dayımdan dolayı Fener’liyim,yalan da söylersem anlaşılır.Utana sıkıla oturuyorum.
-Gel bakalım,küçük abla gibi kibarca söylediği sözlerle karşılıyor.O günün fanatiği karıncaezmez Şevki ile, şimdi birbirlerine bıçak çeken gençleri karşılaştırdığımda,acaba ecdadımız neyi yanlış yaptı.Yahut da biz çocuklarımızı yetiştirirken,neleri yanlış yaptık ki,günümüz gençliği bu hale geldi, diye düşünmeden edemiyorum.Şimdi hala pırıl pırıl,terbiyeli, ahlaklı, çalışkan,saygılı gençlerimiz yine de var,yeryüzünde iyiler her zaman var.Fakat,genelde konuşma bozuklukları,Türkçemizi güzel konuşup,kullanmama gibi arazlarla kendini belli eden ,yabancı özentisi konuşmalar kulaklarıma gelince,rahatsız olup ,
ne oluyor bu gençliğimize diyorum .İki arkadaş vedalaşıyor kaldırımda:
-Haydi ben kaçanzi,diyor biri diğerine,ben dönüp bakınca :
Ne oldu gibilerden onlar da bana bakıyor.Türkçemizi bu kadar katlederek konuşan gençlik ,
ayrı bir yazı konusu olur.
Dışarıda güzel, güneşli bir ilkbahar günü başladı.Her sabah,sitemizin bahçesindeki ağaçların dallarında ötüşen billur sesli kuşlarımız suskun.Büyük bir ihtimal,yüksek perdeden her yeri inleten gürültülü müzikten ürkmüşler,sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar, sabırla…
Geçmişle olan yolculuğumu noktalayıp,güne dönüyorum.Bir çay demleyeyim de,ince belli bardakla sabah keyfi yapayım,ev halkı uyanana kadar.
YORUMLAR
Ne güzel yurdumuzla ilgili yazı şiir okuyunca haber izleyince kalbim bazan serçe gibi çırpınır..Hani kuşlar uçar uçarda su yada yiyecek bulurlarya..Veya minicik serçe yavrusuna kavuşur ..Bazan iyiki yazıyorum diyorum sizleride okudukça bir nebze gurbette olmanın burukluğu gidiyor..Güzeldi yazınız kardeşim kutlarım..Allaha emanet olun selamlar yurdumuza..
handan akbaş
okumakta geciken biride benim
affola
güne gelen yazıyı ve yazarı kutluyorum yürekten
saygılarımla
handan akbaş
Çok geç kaldığım bir yazı olmuş Handan hanım. Kaçırmazdım biliyorum. Çünkü geldiğimde genellikle çok sevdiğim kalemleri genelllikle okuyorum.
Bu yazınız da beni geçmişime götürdü ve bir an düşündüm bu güne dönmesem nasıl olurdu acaba diye.
Güne gelmeyi hyak eden bir yazı idi. Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize
handan akbaş
sayenizde bizde nostalji yaptık handan hanım.
ve eskiye özlemlerimiz arttı...
maalesef kişisel çıkarlar toplum çıkarlarının
önüne geçti,
kolaycı ve üretmeden tüketen bir toplum olmanın
bedelini her şeyi yozlaştırarak yaşıyoruz..
güne düşen bu güzel eseri ve saygı değer
yazarım kutluyorum
her dem saygımla.
handan akbaş
Okumak da bir hayli geçiksem de, yakalayabilmenin güzelliğini yaşadım.... Ve içeriğinde evet ne kadar haklısınız ibaresini not düşmek istedim...Ayrıca ince belli bardak nasıl da cilveleşiyor gözümün ününde bilemezsiniz...Sevgilerimi yolluyorum lütfen kabul buyurun...
handan akbaş
handan akbaş
Etkili kaleminiz İstanbul'un geçmişten bugüne değişen kültürel ve sosyal değişimini nasılda gözler önüne sermiş. Dolayısıyla içim biraz buruk okudum hani kaybedilen değerler adına. Güne düşen bu güzel yazınızı ve sizi gönülden tebrik ederim.
handan akbaş
şikayetçiyiz,engellemek için bir şey yapamamak en zoru,saygılar.
İstanbul'u sevmem, korkarım o şehirden...Nedenini bilmiyorum. Galiba sizin anlattığınız o güzelliklere yetişemediğim içindir. Ben çok severim geçmişi anlatan yazıları. Tanımadığım insanların anılarını okumayı...O yüzden yazınızı beğendim. Tebrik ediyorum...Sevgilerimle...
handan akbaş
Handan Hanım sizi canı gönülden kutluyorum, harika bir anlatımdı ve kaleminiz anılara çok güzel ışık tutmuştu. Hakettiği yerde yazınız. Tebrik ediyorum. Sevgilerimle...
handan akbaş
Handan hanım,hiç bir şey eskisi gibi değil değil mi? Yazınızı okurken,ben de benzer olaylarla geçmişime döndüm sayenizde...
Güne düşen yazınızı tebrik ediyorum...
Yüreğinize sağlık.Sevgilerimle
handan akbaş
GEÇMİŞTEN YOLCULUK GELECEĞE AKAN BİR IRMAĞIN AKICI KELİME ZİNCİRİ...
TEBRİKLER...
handan akbaş
arızadan dolayı geç girdim......yazı ustanın içerik hepimizin özlemi.....güne düşmesi yakışandı....saygılar bu güzel kaleme......
handan akbaş
handan akbaş
handan akbaş
Güne düşen bu güzel yazıyı kutluyorum..Geç kaldım..Özürlerimle...
Sevgiler yüreğinize...
handan akbaş
handan akbaş
IRIZA
Yaş olarak sizlerden geri olduğum için bazı eski şeylerin tadını hatırlamam mümkün olmayacak.Ama '' eskiden ne güzeldi'' şeklinde başlayan herşeye sonuna dek katılıyorum.Güzel bir yazıydı.Çok teşekkürler.
Harika, samimiyeti ve içtenliğiyle içimi ısıtan, akıcı bir uslupla yazılmış bir yazı. Üstelik, Handan abla tarafından yazılmış: O çaydan bana da var mı ? Kokusu burnuma geldi. Yanında da mis gibi susam kokan simit.... Tebrikler ablacığım. Sevgilerimle
handan akbaş
Gençliğin çoğunun bozulmasında galiba '' Biz görmedik çocuklarıomız görsün ! biz yaşamadık onlar yaşasın ! '' gibi sözlerle, çocuk yetiştirdiklerini zannedenlerimizin payı oldukça fazla. Elbettte teknolojinin, geliş /emey/en medyanın da katkısını küçümsememek grekiyor. biz yaştakileri geçmişe götürüyor yazı. ''Ahhh ! dedirtiyor ister istemez.
Fikret TEZAL tarafından 3/21/2010 6:42:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
handan akbaş
Handan Hanım,nostaljik bir yazıydı...Her şeyin yapaylaştığı günümüzde bazı değerlerimizin dejenere olması ne yazıkki gerçek...
Mevcut Sistem,buna zorluyor çünkü.Düşünme,üretme ve kendini toplumsal gerçeklerden soyutla ki; ben seni rahatlıkla uyutup dediklerimi yaptırabileyim zihniyeti hakim ne yazıkki...
Fırastını bulursam İstanbul'a gelip bir çayını içeceğm.(Zira sitedeki arkdaşlar,benden kurtulamazlar.Tek.Tek tek hepsini buluyorum)
Selam ve saygılar efendim...
handan akbaş
Handan Hanım
Şöyle bir baktığımda, bizim kuşağa (40 yaş üzeri) mensup dostların, yetiştiği ortama, mekâna bakmaksızın hemen, hemen hepsinde bir geçmişe özlem var. Hani haksızda sayılmayız. Zira bu gün ile o günleri kıyasladığımızda klasik Türk filmi sloganı gibi olacak ama” yoksul fakat mutlu” idik. Estetik, zarafet, görgü, samimiyet, huzur ve daha bir sürü kavram henüz tedavülden kalkmamıştı. Oysa şimdi bu saydıklarımızın çoğu sahte ve plastikten.
İşin garip tarafı aynı şikâyetleri küçüklüğümde babamdan duyardım. Oda bizim çocukluğumuz şöyleydi, gençliğimiz şöyleydi der durur, hayıflanırdı. Hele, hele eski bir arkadaşı ile sohbete başladığı zaman çaktırmadan dinlemeye doyamazdım. Yazınızı okuyunca aynı keyfi aldım, bir an o sohbetleri dinler gibi oldum.
Sahi onların anlatacak şeyleri vardı, bizlerin de var, ya şimdiki gençler ne anlatacak yarınlara, kendi çocuklarına.
Hani bir keresinde demiştim ya “Paşalı olmak bir ayrıcalıktır” diye, bunu bu gün bir daha hissettirdiniz. Sağ olun
Selamlar
handan akbaş
Size katılıyorum İstanbul'da yaşamak, bilhassa Paşa'lı olmak gerçekten bir ayrıcalık!
Saygılarımla...
Ah ne iyi olur Handancığım. Keşki yakın olsaydık da o çayı beraber içseydik olmamıydı.
Geçmişe özlemi güzel kaleme almışsın. Hel bir de şı bozuk Türkçeli çocuklara gerekçenten ben de kızıyorum. Çok yakında karganın hesabıyla kendi konuşmamızı da unutup ortada kalacağız gibi geliyor bana. kutalrım arkadaşım...
sevgilerimle...
handan akbaş
beraber gezelim,PİYER LOTİ'de Eyüp ve Halic'i,Sarıyer'de ,Çengelköy ya da Kanlıca'da boğazı seyredelim.
Yolunuz düşerse size rehberlik etmekten onur duyarım,sevgilerimle.
Handan Hanımcığım, bana bu eski güzelikleri arayış, özlemleriniz, geçmişi yadedişler hiçbiri yabancı gelmedi. Çünkü ben de sizin gibi düşünüyorum. Tek fark sizin gibi pencereden baktığımda İstanbul'u göremiyorum. Ama gönüller aynı pencereden bakıyor yani Edebiyat Sitesinden. Anlatımınız çok içten, sıcak ve güzeldi. Teşekkürlerimi sunuyorum. Sevgilerimle...