Köşeyi Dönmek (22)
Sömürü düzenlerinin tüketici toplumları teşvik ettiği, üretim zahmetine katlanmayan, borç parayla zevk yaşayan insanların sayısının artırdığı bir çağda yaşıyoruz.
Ülkemizde de başta televizyonlar olmak üzere medya, tüketim çılgınlığını ve lüks hayat özlemini körüklemektedir.
Gelir düzeyleri arasındaki uçurumun gittikçe derinleştiği ülkemizde, bir avuç insanın yaşam çılgınlıkları her an televizyonlar vasıtasıyla halka ulaştırılmaktadır.
Çocuk eğitimi için iyi bir model bulmakta çok zorlanan, kendileri de iyi bir model olamayan halkımızın çocukları, bir taraftan imkansızlıklara yanarken, diğer taraftan da izledikleri hayata özenmektedirler.
Bu çocuklar daha ilköğretim çağlarından itibaren “kısa sürede köşe dönme” yollarını düşünmeye başlamaktadır.
Sanatçı olacağım diye evden kaçan kızlarla, tinerciliğe kadar uzanan yollarda çırpınan çocuklarımızın sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.
Bu sosyal yaranın mutlak bir şekilde tedavi edilmesi lazımdır. Ancak bu, sihirli değnekle birden olabilecek bir şey değildir.
Bu uğraş çim tohumu ile değil, çınar tohumlarıyla çözülebilecek bir uğraştır.
Her birimize düşen önemli görevler vardır. Ancak en büyük görev ise medyaya düşmektedir.
Şu anda medyayı yönetenler (şayet Türkiye’nin bu duruma düşmesini gerçekten istemiyorlarsa) yüreklerinde bu acıyı hissetmek zorundadırlar.
Aksi takdirde, bu konuda yetkileri olduğu halde çaba sarf etmeyen, umursamaz davrananlar, kaybedilen her bir çocuğun vicdani sorumluluğunu, ana-babalardan daha çok yüklendiklerini, bunun hesabını günün birinde vermek zorunda olduklarını da bilmelidirler.
Mevcut durum, insanlara hak etmedikleri makam ve mevkiye kısa sürede gelme duygusunu aşılamakta, bilinçaltlarına yerleştirmektedir.
Konuyu uzatmaya gerek yok.
Kısa yoldan köşe dönme ve yükselme zihniyetinin yanlışlığını Çınar-Kabak hikayesi çok iyi anlatır (bu hikaye Çınarın Nasihati isimli şiire dönüştürüldü).
***
Günün birinde bir çınar ağacının dibinde bir filiz belirir. Baharın başlangıcında hayata gözlerini açan bir kabak filizidir bu.
Yağmur ve güneş yeterince iyi olduğundan filiz hızla gelişir, çınara tırmanarak yükselmeye başlar.
Kısa bir süre sonra da çınar ağacının boyuna ulaşır.
Bir gün çınara dönerek;
“-Arkadaş sen kaç yılda büyüdün?” diye gurur ve kibir içinde sorar. Çınar 150 yılda bu hale geldiğini söyleyince kabak;
“-Hıh, senin 150 yılda geldiğin yere ben üç ayda ulaştım” der küçümseyerek.
Aradan birkaç ay geçer, sonbahar geldiğinde kabak titremeye, sararmaya başlar ve çınara dönerek kendisine neler olduğunu sorar. Çınar;
“-Ölüyorsun” diye cevap verir. Bu cevaba dayanamayan kabak “ama haksızlık bu” diye isyan eder. Bunun üzerine Çınar;
“- Başkalarının yüzlerce yılda elde ettiklerini kısa sürede elde edenler ölmeye mahkumdur ” der.
Güzel sözler;
Bir yengece düzgün yürümesini asla öğretemezsiniz (Aristophanes)
Her şeyin bir benzerini bulursun ama kendi benzerini asla bulamazsın.
YORUMLAR
evet hani bir dönem bu pop starlar falan vardi
kizlarinin kolundan tutup götürenler elendigi zaman dünyayi ayaga kaldiran anneleri gördük.
ne kadar sacmalik bu.
genclerin yalnisa kolay söhrete gitmenin yalnis oldugunu anlatacagina destekliyorlar.
para gelsinde nasil gelirse gelsin.
Başkalarının yüzlerce yılda elde ettiklerini kısa sürede elde edenler ölmeye mahkumdur ” der.
evet cok güzel anlatiim.
ememksiz cabasiz iki günlük basariya kapilip da havalanirsan yere cakilirsin.
neden ibret alinmiyor acaba nicin israrla ayni kafada insanimiz.
kolay yoldan zenginlik rahatlik kime fayda saglamis nerde görülmüs böyle köse dönmenin
uzun süreli oldugunu.
birazda baskalarinin hatasindan ders alabilse keske insanlar.
akilli insan aklini kullanir daha akilli insan baskalarinin düstügü durumdan ibret alanlardir derler ne de dogru derler.
cok güzel bir yaziydi yine.
yüreginize saglik.
sonsuz saygimla
Almuti
Esen kalın
Saygılarımla
“- Başkalarının yüzlerce yılda elde ettiklerini kısa sürede elde edenler ölmeye mahkumdur ”
Mükemmel bir mesaj.
Hocam , sosyal problemlerin nedenlerini ve çözümlerini sizden duymak kesinlikle çok daha etkili...
Almuti
Esas tesir ise bu konuşulanların, konuşanlarca hayata geçirilmesinin izlenmesiyle mümkün gibi. Çocukların önünde model lazım ki onları izlesinler, tesiri altına girsinler ve bir sonraki kuşağa aktarabilsinler. Gerçek tesir bir sonraki kuşakta kendini ancak belli edebilir diye düşünüyorum. Günümüzde çocukların modellerini düşündüğümüzde olayın vahametini idrak edebiliyoruz. Ama bizim umudumuzu kaybetmememiz lazım ki, umut ışığıyla insanları aydınlatabilelim. Bugün için galiba insanların en fazla ihtiyacı olduğu şey umut olsa gerek. Konu çok derin birkaç cümleye sığmayacak kadar hem de...
Esen kalın saygılarımla