Sevgi Eksikliği
SEVGİ EKSİKLİĞİ
İnsanlık tarihi hatta tüm canlılar yaratılışla birlikte en büyük özelliği de beraberinde getirirler bu da içlerinde var olan sevgi duygusudur. Bu duygu sayesinde bir anne evladına, bir toplum başka bir topluma, bir devlet halkına ve bir birey yüreğinde bir şeyler hissettiği insana karşı merhametini, insanlığını, hoşgörüsünü sunar. Bu sayede insanlar, toplumlar arasında oluşan kavgalar belki barışa, nefretler belki sevgiye dönüşür. İnsanlık geçmişine baktığımızda tarih boyunca sevgi ile nefretin bir anlamda çatışmasına şahit oluruz. bazen sevgi bu çatışmada galip gelirken, bazen nefret bu çatışmada galip gelerek yeryüzünde acılar, kötülükler hatta savaşlar yaşanmasına neden olur.
Tarihin her devresinde bu güzellikleri şiirlerinde, aşklarında yaşatanlar olduğu gibi bunu toplumun katmanlarına yayarak, bin bir gece masallarındaki gibi güzellikleri halklarına yaşatma gayreti içinde olanlar da olmuştur. Dikkat ederseniz Geçmişte ve bugün yaşanan olaylar, kavgalar, en büyük erdemlerden olan sevgi ve hoşgörü eksiliğinden kaynaklanmıştır.Bu değerler içimizde zamanla körelmeye yüz tutmuştur. Ve ne yazık ki günümüzde hayatın her alanını teknoloji ile donatırken yüreğimizin ve kalbimizin, bu anlamda teknolojinin verdiği olanaklarla makineleşmesine zemin hazırlamış ve en küçük ilişkilerde bile sevgiden hoşgörüden yoksun olarak olayların çıkarlara, benciliklere dönüşmesine seyirci kalabilmişiz. Böyle bir ortamda şair Fuzulinin dediği gibi “Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dil” güzelliğini yakalamak gerekirken bir sevgiden, sevgilisini hatta canından bir parçasını öldürebilecek gaddarlığa iten bir duruma gelmek ne kadar acı
Toplumlara nizam vermek isteyen ideolojiler yeryüzünde toplumsal refahı düşünürken insanların en önemli özelliğini maalesef görememişler. İnsanları sevgiden, etik değerlerden uzaklaştırarak mutlu edeceklerini sanmışlar. Ama sadece makineleşen bir insan yarattıkları yetmezmiş gibi bir de insanın duygu yönünü ifade eden, onu güzelleştiren, onu geliştiren tüm vasıflarını da yok etmişler. Bir anlamda makineleşmiş bir toplum oluşturmaya çalışarak kendilerini yok etmişlerdir. Diğer taraftan insanı ticari bir meta olarak gören (Kapitalizm gibi) insanı mal seviyesine indirerek ruhsal yönünü hiçe sayan bir düşünce tarzı da toplumun çıkarlar üzerine kurulmasına, insanların ticari anlamda birbirlerini ezerek acımasızca kartelleşmesine seyirci kalmıştır. Batı Aydını, insanı hiçe sayan onun manevi, duygusal ve ahlaki yönünü algılayamayan, içinde sevgiyi barındırmayan bir ideolojiye dönüşmesinde, Skolastik dönemin o baskıcı kilise doğmalarının büyük etkisi oldu. Bu anlamda dine, dinin o evrensel değerlerine de düşman olmaktan kendilerini alamadılar. özellikle İslam’a yabancı olmalarından dolayı daha ilk kelimesinde (İslam) huzuru, sevgiyi ifade eden İslam’ın eşsiz güzelliğini de görmeleri kavramaları mümkün olamadı. Rönesansla birlikte bu eksikliğin farkına varan batı aydını hümanizm ile bu düşüncelere yoğunlaşsa da bu defa içinden çıkarılmış, soyutlaştırılmış sadece dünyalaştırılmış bir haliyle yine insanlara gerçek huzura, gerçek sevgiye ulaştıran manevi bağı kurmalarına da olanak bulamadılar.
Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde hala insanlar toplumlar birbirlerini kırıyorsa, savaşlara, cinayetlere ve silahlara milyarlar harcıyorsa, geri planda onları bu vahşete iten duygu yoksunu, sevgi yoksunu bir insan portresinin varlığını görmezden gelemeyiz. Şuan ülkemizde bile yaşanan olaylarda bu eksikliği hissetmiyor muyuz? Bu eksikliğin sebebi insanları birbirine kırdıran onları birbirine düşman kılan bir anlayışın sonucu değil midir sizce? kendi anne babasını seçme şansı olmayan bizler insanları ırkçı bir anlayışla sen Türksün sen Kürtsün demekle toplumsal barışı ne kadar sağlayacağımızı düşünebiliyoruz? içinde sevgiyi barındırmayan bir anlayışın insanları kamplara bölmesi kadar doğal ne olabilir? sevgisini inancından inancını Allah’ tan alamayan bir toplum ne kadar insancıl olabilir sizce?
Artık yeter diyoruz İnsanların bir birlerine kalp gözüyle bakabildiği bir dünya istiyoruz. Her şartta birbirlerini kucaklamasını bilen bir dünya istiyoruz. Kimsenin kimseye kem gözle bakmadığı bir yeryüzü istiyoruz. “Yaradılanı severiz yaradandan ötürü” diyen bir anlayışın egemen olduğu bir toplum istiyoruz. “Ne olursan ol gel” diyen, herkesi kucaklayan bir düşünce istiyoruz. Şair Nedimin dediği gibi “Ey sevgili; sana hediye ettiğim gülün dalında yaprağıyla beraber dikenleri de var ya, onların sana gölge olmalarından korkuyorum. Sen benim için o kadar değerlisinki sana zarar gelmesini istemiyorum”diyen bir düşüncenin varolduğu sevgili istiyoruz. Paylaşacak çok şeyimiz varken paylaşamamanın, sevilecek çok şey varken sevememenin, yaşatacak çok şey varken yaşatamamanın acısını hep yüreğimizde hissetmek yetmedimi? kavganın yerine barışı, nefretin yerine sevgiyi koymak bu kadar zor olmamalı artık çocuklarımızı toplumun temeli olan aile içinde olması gereken sevgiyi, şefkati, insan sevgisini ve yaradan sevgisini vermenin zamanı geldi geçiyor artık insanlık başlangıcında olduğu gibi doğruyu, güzelliği, sevgiyi, barışı temsil eden habil gibi olmalıyız kötülüğü temsil eden kabilleri yeni habiller yetiştirerek yoketme gayreti içinde olmalıyız insanlığın kurtuluşu adına gelecek nesillere daha güzel bir dünya, birbirlerine sevgiyle, inançla kalp gözüyle bakan nesiller bırakmalıyız. Sağlıklı, mutlu, huzurlu bir gelecek için bu kaçınılmazdır.
Yeni UFUK
YORUMLAR
Artık yeter diyoruz İnsanların bir birlerine kalp gözüyle bakabildiği bir dünya istiyoruz. Her şartta birbirlerini kucaklamasını bilen bir dünya istiyoruz. Kimsenin kimseye kem gözle bakmadığı bir yeryüzü istiyoruz. “Yaradılanı severiz yaradandan ötürü” diyen bir anlayışın egemen olduğu bir toplum istiyoruz. “Ne olursan ol gel” diyen, herkesi kucaklayan bir düşünce istiyoruz. Şair Nedimin dediği gibi “Ey sevgili; sana hediye ettiğim gülün dalında yaprağıyla beraber dikenleri de var ya, onların sana gölge olmalarından korkuyorum. Sen benim için o kadar değerlisinki sana zarar gelmesini istemiyorum”diyen bir düşüncenin varolduğu sevgili istiyoruz. Paylaşacak çok şeyimiz varken paylaşamamanın, sevilecek çok şey varken sevememenin, yaşatacak çok şey varken yaşatamamanın acısını hep yüreğimizde hissetmek yetmedimi? kavganın yerine barışı, nefretin yerine sevgiyi koymak bu kadar zor olmamalı artık çocuklarımızı toplumun temeli olan aile içinde olması gereken sevgiyi, şefkati, insan sevgisini ve yaradan sevgisini vermenin zamanı geldi geçiyor artık...
harika bir güzellikte uyarı..!
yüreğine sağlık..emeğine de
sevgisaygıteşekkür
Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde hala insanlar toplumlar birbirlerini kırıyorsa, savaşlara, cinayetlere ve silahlara milyarlar harcıyorsa, geri planda onları bu vahşete iten duygu yoksunu, sevgi yoksunu bir insan portresinin varlığını görmezden gelemeyiz.
ÇOK HAKLISINIZ.
TESPİTLERİNİZ YERİNDE VE DOĞRU.
TEŞEKKÜRLER.