- 597 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Jawa Motosikleti/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 90
Vırrrınnn!
Vır, vıır, Vıııı....
Motosiklet hapahap sitop etti.
Kırmızı Jawa.
Jawa’nın koltuğu siyah renkti. birde egzosu çatal- kaşık beyazı kimiydi. Geriye kalan ne ki varsa kıpkırmızıydı.
Töbe estağfurullah; aynen kına kırmızısına çalardı dersek daha essahcı olur.
Bir şeyi aktarmak hakkıyla, değerinde tasvir edebilmek. Sonsuz bir konu. İyinin iyisi; Daha iyisi ve bitimsiz biliş.
" Deveden büyük fil vardır."
Bilimde de; sanatta da bitmez bu ikilem.
Atla yolculuk yapılırken. Köylerden: Pişazkomdan, Morofkadan, Meyramdan atlılar yol katederken.
Saatci Arif jawa’ya biniyordu.
Herkes gün oldu otomobile, nasip oldu bindi. O gene arabaya binmedi, at’a zaten hiç binmek istemedi. Ne biliyim haz mı etmedi. Yoksa tutkusu mu değildi.
Siyah bir jawaydı Sebahattin Abinin... Metal beyaz aksamlar bir iki parçada dizayn edilmişti. Yana yatarak istop ederdi. Eğik yatarken çalışır halde dev gibi içini çekerek homurdardı. Egsozundan yayılan; beyaz odun sobası; bacasından çıkan temiz duman gibiydi.
Sadık Ustanın lokantası önüne çekerdi. Lokanta babasınındı. Sebahattin Abi Necdet Tosuna benzerdi. Şişkoydu. Yemeği babası gibi yapar ve yemeği de sanat bazında severdi. Sadık Usta Urfalıdır. Urfa, Antep o yöreler yemek sanatına düşkündür, malum.
Sadık Usta askerliği nihayetinde teskereyi, Ardahan da bırakmış, evlenmiş ve kalmıştı. Alagözlüler den evliydi.
Tereyağlı yemekleriyle şöhret yapmıştı baba ave oğlu.
Lokantaları neredeydi? Onu söyleyelim. Dursunoğullarının köşeden Mal Meydanına giderken sağda yangın geçirmiş üç katlı köşebeşında ki bina. Şemistan Hocanın akrabası olacak sahipleri, işte orası.
Ayakkabı boyacıları Petek gibi motoru sardı. Düzine sayısı kadardı. On iki ayakkabı boyacısı Ardahan’ın karıdır. Deste sayısı on taneye düşmez. Yaz tatili çocuklar, bir boya sandığı uydurmuş caddelere urğatmıştı. Çocuklara ne geziyorsun demeye kimsenin hakkıda kalmıyordu. Ellerinde iş vardı. Ayakkabı boyayacaklardı. Para kazanacak, babasından para istemeyecektiler.
Limon kasasından bozma sandık; üstünden palaskayla kayış atmış. Kayışı omzuna atardı. Boyacı sandığını siyah boyayla boyamış iki fırçası var. siyahlara siyah fırçayı kullanacak. Kahverengilere kahverengini.
Cila ve " Nuri Leflef boyalar" ilede boyama yı...
Sünger iki taneydi. Kadife’yi terzi Selim Balcıdan almıştı boyacı çocuk.
Madem bu çocukları anlatıyoruz. Biraz çeki düzen verelim. Boyacılara kadir olmasın, onlar Ardahanın önemli figürlerindendir ne de olsa. Binlerce turist üzerinden anket yapsanız. "Ardahan dan boyacı çocuklar" yadlarına gelir; gelmiş gezmiş yerli- yabancı seyyahların.
" _ Boyansın! "
" _ Boyiyim abi. Boyansın abi! "
"_ Boyattırıyım mı? "
Şişko Seboş’un motorunun etrafı sinema seyircileri gibi boyacılar çevirmiş.
Birinin burnuna siyah boya sürelim. tam bir etkili manzara oluşsun. Hikaye gerçekci olsun...
Bu yanda ki sarı çocuk’un kazağı boğazlı, boynuna dik çıkmıyor. Gerdanından içe katlanmış girmiş. Elde örüldüğü, kolların gövdeye, çitelendiği yerden, sırma çilenin taşmasından anlaşılıyor. Uzun mavi çiteli çile iplik omuzdan kola inmiş.
Buna kahverengi boya sürelim. Burnunun nikarına parmakla bir puantile sıvadık. Birinin eline fırçaları alıp " Kaşık oyununda çalan gibi..." Üsten alttan mekik yaparken üst fırçayı altını; alt fırçanın üst kenarına değdirip tak, şak sesi çıkartıralım. Boyacıların harika numaralarındandı.
Bir boyacıyı da: Seboş Ustanın Motoruna bindirelim.
Çocuk boya sandığını yere koydu. Motoru seyredenlerden artık cesaretle, siyah eyere benzer oturağa bindi. Ata binmişti, eyerin zahmeti yoktu bunda. Kırlent’e atlardı onun gibi geldi. Öteki çocuklar izliyor. şaşkınlığı bile anlamıyor. Çocuk aklı gördüğünün dışında bir şeyi görmez ve soyut olarak anlamaz. Yetişkin orada motoru gördüğü gibi sahibi Sebahattinin motorun başında dikildiğinide görür.
Çocuk zihni eliyle dokunmadıkçada kavrayamaz. Bu yüzden çocuklar soru sorunca sorduklarının koluna vurur ve ya çekeler.
Büyükler konuşunca, sorunca ağızlarından çıkan şeyleri, eko yaparlar:
_ Oğlum gel buraya!
Karşılık verir:
_ Oğlum gel buraya!
Bir daha tekrar ederek daha iyi anlamaya çalışırlar.
Üstünde yayıldı boyacı. Çenesini benzin deposunun grantına değdirip kaldırıyor. onnan hoşdaşıyor. Aynalara bakıyor. El direksiyonuna elini sürdü. Atın boynuna dolanan gibi eğilip egzosa baktı. Ayak pedallerini, sepeti seyretti. Kışında binilirmi, diye aklından geçiriyim derken kulağının uzandığını acısından anladı! Ardısıra gidiyor bedeni, otomatikman yaptı, bunu . Kendine kalsa biraz uzanacaktı. Buluta bakacaktı. Altan yukarıya göğü süzecekti.
Çin; İran yukarıdan aşağı minyatür izler gibi bakmıştı.
Rönesans önden arkaya perspektif’in gereği gibi bakmıştı.
Boyacı üçüncü bir usullle alttan üstte bakacaktı.
Dünya optizmine (Görmebilim ) Ardahanlı boyacının icadı olarak geçsin, buda!
Kahveneci hersnen kapıya çıktı. Sinirlenmişti.
Kaldırıma üç ufak masa ve sandalye dizmişti. Sabah, ikindi serindir camın boyu çünkü gün ışığı düşmez.
Masalara oturan bedava söğüt gölgesinde akşam edip gidiyor. Çay veremiyor ki para alsın. Başı batmışın, tüpü bitmiş. Çayın altını yakamıyor.
Seboş Ustanın kataladığı boyacılar dağılırken birini kanadından çekti:
_ Yegenim...
_ Ne var dayı?
_ Şefiklerin petrola git! Bir tüp yazdır. Musa Ustanın oğlu getirsin.
Boyacı çocuk pazarlık yaptı. Para alacak ve bir de çay içeçekti, hem de masada. Kahveci sığtarmaya gelmişti.
Naçar ne yapsın dı! Çar naçar!
Şefiklerin petrolle, Rahmetli Kadana Zikrilerin petrolden tüp alınırdı. Boylarına göre. Yazdırırdık, kaşkacılar vardı onlarla anlaşmalı ve kurs görmüş şahıslardı. Eve , kahveye getirip. Hortumu neyi kontrol ederek anahtarla eyce sıkar. Ateşle yakardı. emin olunca da tamam kullanılır derdiler.
Şefiklerin tüpçüsü yenimahalleli Musa Dayının oğluydu. Babası petrolün emektarıydı. Zikri Yılmaz’ın anlaşmalı tüpçüsü ise Çakın dayıydı. iki kişi daha vardı onlarda emektardı. Ardahan da köklü çalışan çoktur. yıllar ve yıllar aşırı.
Neyse tüp geldi. Müşterilere çay verdi, kahveci. Siniri geçti, gırı indi. Akşamın parasını çıkardı. Gülüştü. Boyacıları kovdu. Tüpü yazdıran çocuğuda kovdu.
Çayını içirdi çocuğun get dedi." Dayı müşterilere sorem mi. Belkem ayağını boyatan çıkar. " der demez kulağının dibine bir şapalag asılacaktı ki... Sandığı kılıç gibi eline kaldrdı kalkan yaptı, çocuk. Kahvecinin, şana kadar eli çarptııı!Yekeliğini unuttu.
Fizzahı bastı:
_ Ola! Eşşekoğlu. Elim getti!..
Daha durulur mu?
Oğlan kaçtı. Uludu buludu görünmedi dalından bakınca.
Vırrın... Arif Usta jawaynan köşeden kırdı caddeye girdi. Gözünde siyah gözlüğü. Lokantanın önünde Sabahattin Usta ve homurdanan dev’i, selamlaştılar. İkiside çalışıyor. düello kendiliğinden oldu. Şimdi hangisi dev belli olacak. Kim istop etse o kaybeder. Aşağıdan Kazo Mobilet tipi Motorla geliyor. Şehirde üç taneydiler. Üçü de bir araya geldi. Encamı olacaktı. Oldu:
Arif Usta durdu. Kazo da yanaştı.
Üçünün aracı da, çalışır vaziyette.
Safa hoş dan sonra:
_ Muayeneleri ne zaman yaptıralım arkadaşlar?
_ Karsa mı gidecez?
_ Mecbur. ne yapacan!
Vırrrr!, vırın!..
Kars’ gittiler.
Ardahan vilayet olmamıştı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.