KIRILMA
Kırılmak bir fiziksel olaydır. Ancak sert cisimler kırılır. Akışkanların kırıldığı görülmemiştir. Sıvılar her fiziksel şiddete adapte olarak tepki verirler. Bunun gibi katılar için kırılma veya erime noktası, sıvılar için kaynama noktasından bahsedilebilir. Bu kırılma hikâyesini ruhlarımızın bazı halleri içinde kullanıyoruz. Kırılıyoruz. Ruhlarımızı hep kırılgan sert cisimler gibi tanımlıyoruz. Bir cam kâseye, demire, çeliğe benzetiyoruz kalbimizi. Gerçi hiç tahtaya benzetenimizi görmedim ruhlarımızı.
Neden kalplerimiz bu kadar katı olmak zorunda ve hep kırılgan? Mesela "benim kalbim su gibidir" desek daha iyi olmaz mı? O zaman kırılmadan değil de belki dalgalanmaktan, bulanmaktan bahsedebilirdik daralan ruh hallerimiz için. Şimdi düşünün kırılan camı nasıl yapıştıracaksın... Karşındakine kesinlikle mümkün olmayanı söylemiş oluyorsunuz. Ama deseniz ki gönlümü çalkalandırdın, o zaman karşındaki seni durgunlaştırabilir.
Bir de su suya akar gider. Demir demire cam cama vurdukça çınlama sesleri çıkar. Ne güzeldir sular gibi çağlayıp akmak, suların sulara coşkun akması, çağıldamak... Yaşamak tasasızca ve hayatın renklerine bulanmak...