Babama Rüyada Gelen Ne? (Kıyamamazlık)
Yer S.Ü.Tıp Fakültesi İç hastalıkları servisi, tarih 1993, babamın hakka yürüyüşünden önceki son günleriydi. Bir taraftan bütün imkanlar kullanılıp babamın bizimle birlikte kalması yani sağlığına kavuşması yönünde tedaviler yapılırken, diğer taraftan da belki de yolculuğun manevi hazırlıkları sürüyordu. Tedaviler tamamlandıktan sonra da fazla yaşamadı zaten.
İnsanlar yaşadıklarını, yaşadıkları anda fazla yorumlama yeteneğine sahip değillerdir. Aradan belirli bir zaman geçtikten sonra, tabir yerindeyse taşlar yerine oturduktan sonra bir tefekkür anında anlamlar bulunabilir. İşte bu nedenle o süreçte düşünemediğim, ama sonradan hatırladığım bazı halleri ancak şimdi değerlendirebiliyorum. Bu nedenle babamın hastanedeki hallerini şimdi yorumlayabiliyor ve “beklide hakka yürüyüş için manevi hazırlıklar sürüyordu” ifadesini kullanabiliyorum.
Babam çok öfkeli, sert mizaçlı bir insandı, çok kıyımsızdı ama çok çabuk da öfkelenebilirdi. Özellikle öfkesini en yakınlarına, sevdiklerine hissettirir, aile dışındakilere karşı olabildiğince de nazik olurdu. Özellikle çok hareketli, genel tabirle afacan olduğum için de en çok ben kızdırırdım babamı. Hem çok severdi hem de çok kızardı. Hatta bu kızmalar hastanedeki tedavi süresince de devam etti, ta o geceye kadar.
Serviste babamın yattığı süre içerisinde hep yanında kaldım ve hizmetinde bulundum. Gecelerim genellikle uykusuz geçerdi. O gecenin de aslında diğer gecelerden bir farkı yoktu ancak o rüyaya kadar. O gece her zamanki gibi babam uyuyordu, ancak bir ara kahkahalarla güldüğünü duydum, uyandı diye yanına gittim hala uyuyordu, rüya görmüştü.
Rüyasında herhalde son derece sevinilecek bir şeyler görmüş olmalıydı ki kahkaların kesilmesine rağmen yüzünde o güne kadar hiç görmediğim mütebessüm bir ifade vardı. O günden sonra da hiç kızdığını görmedim, hep mütebessüm bir halde hayatını tamamladı, ve o birkaç gün içinde yaptığımız sohbetler belki de hayat boyunca yaptıklarımızdan daha anlamlı, güzel ve uzun olmuştu.
Sohbetlerinde gördüğü rüyayı da anlattı tabi. Burada bahsetmeyeceğim ama güzel bir rüya idi, son hali tasvir ediyordu adeta.
Babam, hayatı boyunca çevresinde ne kadar insan varsa başta akrabalar olmak üzere hepsine de karşılıksız yardımlarda bulunmuştu. Özellikle akrabalardan öyleleri vardı ki, yıllar boyu, şu anda açık yazamayacağım bir şekilde sürekli, şu ya da bu şekilde yardım istemişler, babam da hiçbir zaman geri çevirmemişti.
Bekli de annemi en fazla üzen ve tartıştıkları konu bu idi. Sadece nakit yardımlar değil, akla gelebilecek her yolla bu yardımlar yapılmıştı. Emeklilik yıllarında da bunlar devam etti.
Hatırlayabildiğim kadarıyla büyük masraf gerektiren bir ailevi durumumuz vardı, babamın paraya ihtiyacı vardı ve o yardımcı olduklarının da bu sefer paraları vardı. Ancak babam bu yardımı, borç olarak asla alamadı, babasından kalan tarlayı cüzi bir ücretle onlara satmak zorunda da kalmıştı. Buna rağmen sonraki zamanlarda da hiçbir şey olmamış gibi, hiç değişmeden yardımlarına devam etmişti.
İşte babamla yaptığımız sohbetler esnasında açılan konulardan biri de bu olmuştu. Babama dedim ki; Yıllarca bu adamlara yardımlarda bulundun, şu ya da bu ad altında senden paralar istediler, daha sonra basit sebepler ileri sürerek bu borçlarını geri ödemediler. Üstelik memuriyet hayatın boyunca uzak kaldığın köyünde, evinde onlara emanet ettiğin şeylere de el koydular. Annem bunu ağlayarak anlatırdı. Hatta, sen bir seferinde bu kadarda olmaz diyerek evden aldıkları bir eşyayı gidip sırtında taşıyarak geri getirdin. Paraya ihtiyacın olduğunda ise onlar senin elinden tarlanı aldılar. Buna rağmen hala yardıma devam ettin. Niye? Diye sorduğumda öyle bir cevap aldım ki hala bugün gibi aklımda. Dedi ki; “Oğlum söylediklerin tamam olmasına karşı tamam. Ama karşımda boynu bükük durduklarında dayanamıyorum, kıyamıyorum.”
Şimdi anlıyorum ki, kimin ihtiyacı varsa yardıma koşan, hatta bazı anlarda şahit olduğum, zor durumda kalanlara elinden gelenin dışında döktüğü gözyaşları bu kıyamamazlığından kaynaklanıyordu.
Karşılık beklentisine sahip olmayan babam, bu kıyamamazlıktan doğan bir saflığa sahipti ve çoğu zaman insanlar bu saflığını kullanıyorlardı. Sohbette anlattığına göre babam karşısındakilerin niyetlerini her zaman anlamıştı, kendisinin iyi niyetinin kullanıldığının her zaman farkına varmıştı ama bunu hiç ama hiçbir zaman dillendirmemişti, söylememişti. Bana da bir yönde tavsiyesi bu idi. Bu beklide hiç farkında olmadan, “kim sıkıntıya düşeni rahatlatırsa, Allah’da sıkıntılı anlarında ona yardımcı olur” hikmetinin yaşatıldığı ve yaşandığı ilahi bir tecelli idi.
İşte bu nedenle kıyamamazlık olarak tecelli eden bir ruh halinin, belki de rüya aleminde gösterilen manevi bir kazanca kapı açacağını kim bilebilirdi?
Babam özellikle garibanlara hiç kıyamazdı. Onlara yardım ettiğinde yaşadığı mutluluğu gözlerinden hep okurdum. Çoğu zaman da gözleri yaşarırdı. Bir seferinde ortaokulda okurken yaşadığı, gururunu çok kıran bir hikayeyi anlatmıştı. Anlatırken o kadar duygulanmıştı ki, hala yaşıyor gibiydi.
Yokluk dönemleri, ayakkabı yok, giyecek elbise yok. Yaklaşık 7 km mesafeden okula yürüyerek gidilip geliniyor. Yeni bir çarık alınmış kendisine, ama eskimesin diye giymeye kıyamıyor. Okula giderken yolun büyük bölümünü yalınayak yürüyor, ilçeye yaklaşırken çarıklar giyiliyor. Öğle yemeği için yanına aldığı bulabilirse 1-2 dilim köy ekmeği, o da çoğu zaman kuru ve yanık.
Bir öğle vakti, sınıf arkadaşı kızlar babam ekmek yerken canları çekiyor bir parça istiyorlar. Babam da en iyi yerini veriyor ekmeğin. Ancak, beğenmemiş olacaklar ki biraz ileri gidip camın kenarına koyuyorlar. Babam da görüyor tabi ama yüreği burkuluyor. Oğlum demişti, garibanlık çok zor, yokluk çok zor, ekmeği yanık diye yemediler, camın kenarına atıverdiler, çok üzüldüm, içim yandı.
Şu an düşünüyorum da o gün için çok üzüntü veren bu olay, belki de anlatmadığı niceleri, babama gariplerin halini iyi anlatmış, boynu bükük duranlara hayatı boyunca yardım etmenin kapısını aralamıştı. Camın kenarına bırakılan yanık bir ekmek parçası belki de “kıyamamanın” sihirli anahtarını hediye etmişti ona.
almuti
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.