8 Mart Dünya Kadınlar Günü Ve Atatürk Türkiye’sinde Kadın
FOTOĞRAF : ATATÜRKÜN KIZI ÜLKÜ HANIM - CAN AKIN
‘Alman Sosyalist Demokrat Partisi’nin üst düzey yöneticilerinden ‘Kadın Sorunları’ uzmanı Clara Zetkin’in önerisiyle 1910 II. Uluslararası Kopenhag toplantısında ‘ 8 Mart’1857 de New Yorklu 40 bin dokuma işçisinin başlattıkları grevden çıkan yangında hayatlarını kaybeden kadınların anısını yaşatmak amacıyla ‘Dünya Kadınlar Günü’ olarak kutlanmaya karar verildi. Kadınların emek ve her alanda erkeklerle eşit ve yan yana olduklarının kabul ettirmek için başlattıkları direnişin adıdır’8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’ ve ülkemize dünya kadınlarının bir hediyesidir.
Türk kadının diğer ulusların kadınları gibi toplumumuzda önemli bir yeri vardır. Ancak Eğitimli bir kadın, toplum yaşantısında aktif rollere sahip olabilmektedir. Kadın anne olarak bir çocuğun yaşamında son derece önemli bir rol üstlenir. Kadının etkili bir şekilde yer almayacağı bir aile düşünemeyiz. Tarihte Türk Kadınının aile ve toplum içersinde saygın bir yeri olduğunu görüyoruz. Kadın her alanda eşinin yanında olup ona yardımcı olmuştur. Selçuk ve Osmanlı dönemlerinde bizzat yapılmasına önayak oldukları vakıf, sağlık ocağı, kütüphane gibi eserler inşa ettiren nice kadınlarımız vardır.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde kadınlar 1870 yılından itibaren seçme ve seçilme haklarına sahip olmuşlardır.1923 yılında Nezihe Muhittin’in öncülüğünde yalnızca kadınlardan oluşan ‘Kadınlar Halk Fırkası’adlı parti kurulma aşmasında engellenmiş daha sonra ‘Türk Kadınlar Birliğine’ dönüştürülmüştür.1923 seçimlerinde Latife Hanım seçimlerde kadınlara siyasi haklar verilmesi konusunda Atatürk’e ısrar eder. Kadın haklarının ilk savunucuları; Refik Koraltan, Feridun Fikri, Recep Peker ve Yahya Kemal kadınlar siyasi haklar verilmesi konusunda meclise önerge verirler.1930 yerel seçimlerinde oy kullanma hakkı tanınan kadınlarımıza adaylık yolu da açılmış olur.
Atatürk kadınların kültür seviyesinin yükseltilmesini esas alarak onlara medeni haklar tanıdı. Türk Kadını seçme ve seçilme hakkına 1934 yılında kavuştu. Atatürk’ün amacı gelenekçilik tutumunu ortadan kaldırarak toplumumuzu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmaktı. Bazı toplumların kadınların bu haklara ancak 1970 lerde kavuştuğu göz önüne alınırsa kadınlarımıza verilen değer çok daha iyi anlaşılmış olur. Türk Kadının çeşitli meslek gruplarında yer alması bizzat Ata’nın kendisi tarafında teşvik edilmiştir. Orduda aktif görev almak isteyen Halide Edip’e gönderdiği telgraf bunun bir delilidir. Cumhuriyet döneminde Türk Kadını eş ve meslek seçme ve aile içinde alınan kararlarda da söz sahibi olmuştur.
Kadının toplumdaki etkinliğinin artması erkeğin aile içindeki rolünü azaltan bir etkide bulunmamıştır. Kırsal kesimlerde ve eğitimsiz kadınlarda eşitsizlik hala devam etmektedir.
Atatürk’ün getirdiği yeniliklerden ancak eğitimli, kentli kadınlar yararlanabilmişlerdir. Atatürk İnkılâpları ile kadına eğitimde eşitlik tanımış olmasına karşın kadınlara uygun görülen meslekler halen öğretmenlik, hemşirelik ve memurluk gibi mesleklerdir. Yüksek öğretim kurumlarında öğrencilerin cinsiyetlerine göre dağılımları istenmeye devam etmektedir. Türkiye’de kırsal kesime giden eğitim sadece devlet eliyledir. Öğrenim düzeyi düşük olan kadınların doğurganlık yüzdesinin yüksek olması gelişmelerini engelleyen baş faktördür.
Atatürk Türk Kadının dünyaya çok yanlış bir biçimde tanıtıldığını ve bunun ivedilikle değiştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Kadının toplumda eşit koşullarda yer almasının önemini şöyle vurgulamıştır:
‘Toplum kadın ve erkekten oluşur; mümkün mü ki bir cismin yarısını zincirle toprağa bağlayıp diğer yarısını göklere yükseltelim. İlerleme adımları beraber atılmalı, birlikte yol alınmalıdır. Bir toplum yalnız bir cinsinin yenilenmesi ile yetinirse güçsüz kalır. Başarısızlığımızın nedenlerinden biri de kadınlara olan ilgisizliğimizden doğmaktadır.
İlim ve tekniği hem hem erkek hem kadın aynı derecede öğrenmeleri gerekir. Yeryüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.’
Bu görüşlerin hiçbiri tarihte hiçbir devlet adamı tarafından dile getirilmemiştir. Evrensel bir lider olan Atatürk’ün bu düşüncesini Çanakkale Savaşı’nda ölen yabancı askerlerin annelerine yazdığı satırlarda da görülmektedir:
‘Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar; gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızda huzur içindedirler. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra bizim evlatlarımız olmuşlardır.’
Kurtuluş Savaşı’ndaki Türk Kadını dünyayı şaşırtacak niteliktedir.’İstiklal Savaşı’ kadın erkek çoluk, çocuk topyekûn bir savaştır. Bugünleri savaşta erkekleriyle omuz omuza mücadele eden kadınlarımıza borçluyuz. Düşmana karşı ilk kadın harekâtını başlatan bugünkü Türk Kadınlar Birliğinin temelini atan Sivas valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Reşit Hanım’a, alay komutanı Halit Bey’in kızı 8 yaşında annesini yitirince babasıyla cephede kahramanca savaşan 12 yaşında cephede istiklal madalyası verilen Nezahat Hanım’lara borçluyuz. Türklerin Jan Dark’ı sayılan Nezahat Hanım yaşının küçüklüğünü ileri sürerek gitmesi gerektiğini söyleyen babasına kalbindeki vatan aşkının büyük olduğu cevabını veriyor. Anadolu’daki öğretmenleri bir araya toplayan Naciye Hanım’a, kucağında bebesiyle cephane dolu kağnıyı çekerken ağlayan bebeğinin sesini düşmana duyurmamak için göğsüne bastırırken havasızlıktan kaybedip vatan şehit veren Tayyibe Hatun’a borçluyuz bugünkü rahatımızı. Bu vatanı bizlere onlar bıraktılar hem de ne şartlarda. Cumhuriyeti koruyup genç kuşaklara bırakmak ta bizim boynumuzun borcu sayılır.
Cephedeki kadınların ortak adıydı ANADOLU adların önemli değildi, ülkenin onuruydu önemli olan; ülkesini ana gibi seven bir milletiz ki ona anamızın adını vermişiz. Unutulmayacak başka kimler var halkı kurtuluş savaşına sürükleyen, cemiyetler kuran. Halide Edip, ilk üniversite mezunu Türk Kadını unvanını elinde tutan Şukufe Nihal Hanım cumhuriyet mücadelesinde Atatürk’ün yanında yer almışlardır. Şüküfe Hanım bir konuşmasında der ki:
‘Hanımlar, bizler bu ananın Anadolulun kız evlatlarıyız. Bir evlat anasını düşmanın pençelerinde gördüğü zaman sabredebilir mi? Öyleyse hedefimiz YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM’ Güney cephede Tayyar Rahmiye, yunanlılara karşı savaşan Gördesli Makbule Hanımlar ve daha niceleri… Atatürk okullarda kız öğrencilerin de erkek öğrencilerle birlikte askerlik derslerinin okumasını istemiş ve bunu zorunlu kılmıştır. Atatürk Sakarya Savaşı sonrası 13 kadını harp nişanı ile ödüllendirmiştir. Üsteğmen Yemene Vardarlı, Binbaşı Ayşe Altuntaş bunlarda ikisidir.
Kadına saygının en büyük nedeni ana olmasından kaynaklanır. Ana toprağını milletini severse onu evladına da aşılar. Atatürk milletleri millet yapanın kadınlar olduğunu vurgulamış, kadınlara düşen en önemli görevin bu ülkeyi çocuklarıyla onarmak olduğunu belirtmiştir. Türk Medeni Kanunu hazırlatarak eyleme geçiren Atatürk Türk Kadını’nı evinin tek kadını yaparak çok eşliliği yasaklamıştır. Bu yasanın hazırlanmasında Türk Kadınlar Birliği Başkanı Nezihe Muhittin’in projeye katkıları büyüktür. Temmuz 1922 de Milli Eğitim Şurası’nı toplanarak eğitim reformunu karara bağlar. Kız ve erkek çocukların birlikte eşit eğitim görmeleri yasalaşır.(1924)Atatürk bu yasaları koyu bir taassup ortamında büyük mücadeleler vererek çıkartmıştır.
Cumhuriyetin ilk kadın belediye başkanı Müfide İlhan’ı Mersin’de makam koltuğunda otururken kimse görmemiş; sabah ezanında at sırtında köyleri gezerken, kanal açarken görüp adını ‘Çukurova Fatihi’ koymuşlardır. Başkanlıktan ayrıldıktan sonra daima özen göstermiştir. Vatandaşlığı bile tartışılamayan Türk Kadının 1935 de Mecliste 15 milletvekili vardı. Atatürk bilim ve fende olduğu kadar sanat ve spor da ilerlemeye önem vermiştir. Şehir Tiyatrosunda kendisini beklemeden perdeyi açan Muhsin Ertuğrul’a:
‘Sizi tebrik ederim, işinizle ilgili ciddiyetiniz ülkenin gelişimini ciddiye aldığınızı gösterir. İşinizi benim için ihmal etseydiniz bu dalkavukluktan öteye geçmez ve beni üzerdi’
Demekle sanata verdiği önemi vurgulamıştır. Atatürk’ün manevi kızı dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen,1932 de Brüksel’de yapılan Dünya Güzellik Yarışmasında ülkemizi temsil ederek birinci seçilen Keriman Halis Ece Atatürk’ün gerçekleştirdiği inkılâpların dünyaya tanıttığı Türk Milletinin gururu kadınlarımızdan ikisidir.
Savaşlarda ulusumuza yaşama gücünü veren kadınlarımız olmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesinde kadın Anadolu kadını kadar cefakâr ve çalışkan olamaz.
CAN AKIN
DANIŞMAN
RESSAM VE ŞAİR
NILUFER DURSUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.