- 511 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (21)
Birden bire yazma dürtüsüyle kıvranmaya başladı. Sanki deşarj olmak istiyordu. Eline aldığı çizgisiz bir kağıda bir şeyler karalama isteği duydu.Başlık koymadan el yazısıyla içindekilerini dökmeye başladı:
“…Çile kelimesi son günlerde yakamı bırakmayan bir hastalık haline geldi.Çile çekmeyen ya da çileden nasibini almamış insan var mı diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.Ana rahminin derinliklerinden sıyrılıp da dünyaya merhaba dediğimiz olan ilk ağlayışlarımız,ilk çilelerin başlangıcının sinyalleri değil mi?...
Çocukluk,gençlik yılları ve gizemli buluğ çağı;özlemler,tutkular,sevmeye sevilmeye hasret kalışlar,özgürlük arayışları…Bildiğim kadarıyla bu kavramlar hedeflerine ulaşabiliyorlar mı?..Katı toplumsal kuralları kırıp da özgürce devinim içerisinde olabiliyorlar mı?..
Ardından hiçbir zaman dinmek bilmeyen acılar, çileler ve kabus dolu günler…Kim istemez insanların mutlu olmasını…Kim istemez soğuk esen rüzgarların toplum üzerinden uzaklaşıp gitmesini…
Yaşantımı yazmaya çalışsam ne olacak sanki…Hayır,yazmaya değmez…Her acıda bir sanat yatmıyor mu?.. Yazacağım şu acı dolu satırları birileri okur da dudak büker ve beni bireyci diye yargılarsa nice olur benim hallerim… Şimdiden kestiremiyorum doğrusu…Nedir bu bireyci kelimesinin gizemindeki başkaca anlatılmak istenen duygular doğrusu merak etmekteyim…Toplumun acılar içerisinde kıvranan,çileler içerisinde yoğrulmuş bir ferdiyim.Biraz kendimden yazmak istiyorum.İşte o zaman üzerimde beliren streslerden arınmış olacağıma inanmaktayım…Öyleyse ne duruyorum,hemen yazmaya devam etmeliyim…Ama önce büyük romancılardan,ustalardan alıntılar yapmak zorundayım:
‘Balsac,ilk yazılan yapıtlat,otobiyografiktir.İlk yazılanlar yakılmalı demiş.E.Maria Remargue,bir yazarın ilk romanı hiçbir zaman iyi değildir ama zaruridir demiş.
Yine büyük ustalardan Sartre için eğer yazmasaydı; belki şimdi olduğu gibi büyük bir romancı,büyük bir tiyatro yazarı ve büyük bir filozof değil,sıradan bir ruh hastası olacağı ileri sürülmüş.
Ünlü öykücümüz Sait Faik Abasıyanık, yazmasam deli olacağım diye belirtmiş.
Dostoyevski, yazmasam cinayet işlerdim diye söylemiş.
Şimdiden bu ünlüleri anımsatmakla kendime gereksiz yere pay çıkardığımın farkındayım. Kendime çıkardığım pay ise kuru bir kuruntudan ileriye gitmez sanırım…
Bitmedi, başkaları da var.Fransız yazar Emile Ajar (Romain Gray),Viyana doğumlu Stefan Zweig, yaşamlarına kendi elleriyle son vermişler,en parlak,en verimli çağlarında.Neden böyle severek ölümü kucaklamak.Ajar’ın yaşadığı devirde yazın çevresinde etkin bir şekilde var olma savaşımında,intiharı ile galip çıkmayı düşünmesi,Zweing’in ise faşist bir diktatörün masum insanlar üzerindeki yaptığı çılgınlıkların daha fazlasını görmemek için intiharı düşünmeleri beni çok etkilemiştir.İntihar hiç sevmediğim bir kelimedir.İntihar kavramını güçlüklerden kaçış olarak algılıyorum.Ruh hastası olsam bile intiharı asla düşünemem.Sonuna kadar savaşım vermek gerektiğine inanmaktayım…
Bu büyük ustalardan bahsettikten sonra kendi dünyamdan da bir şeyler yazıp karalamak istiyorum…
İkinci sayfaya geçmişti ki elindeki kalemi kağıdın üzerine bıraktı. Uzun uzun esneyip geriye doğru gerildi.Uyku bütün ağırlığıyla üzerine çöktü.Sonra yazmaya devam ederim diye yatağına yatıp uzandı…Bir müddet sonra uykunun sessizliğine kendini bıraktı…
Yaz çabuk geçti. Sonbaharın serin günleri, yazın kavurucu sıcaklarını çabuk unutturdu.Gökyüzünde beliren siyah bulutlar gökyüzünün maviliğine adeta perde çekmişti.
Bulutlar, beklenen yağmurları toprağın üzerine indirip bilinmeyen yerlere doğru uzaklaşıyorlardı. Sonra aradan uzun zaman geçmeden tekrar görünüp yağmurları çiselemeye devam ediyorlardı… Ağaçlar, yeşilliklerinden soyutlandılar.Kuruyan yapraklar,toprağın üzerinde sağa sola savruluyorlar,çürüyüp hümüs olmak üzere toprağın sessizliğine gizleniyorlardı…
Kış bütün ihtişamıyla hızlı bir şekilde yaklaşıyordu.
Artık Niksar ovasında da kadınların yaptıkları tarımsal işler bitmek üzereydi.Sadece pancar söküm işleri,devam ediyordu.Bu durum her yıl böyleydi…En son olarak topraktan elini eteğini çeken pancar olurdu.Diğer bütün mahsullerin işleri bitmişti.
Niksar’ın emekçi kadınları,başka bir iş sahasına yöneldiler.Üç yüzü bulan ceviz sergenlerinin aheste aheste dönen dişlileri,kadınları ezip ufalamaya hazırlanıyordu.Bu azgın işleyiş,bir sonraki yılın tarımsal mevsimlik işleri açılana dek devam edecekti…
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
Ünlü öykücümüz Sait Faik Abasıyanık, yazmasam deli olacağım diye belirtmiş.
Ne güzel söylemiz yazarımız, yazmak bir hastalık oldu bizler için.
Eh artık kadınlar her işi bitirdi, sıra ceviz kırmaya geldi:))
Hayatın kendisini gayet güzel bir dille anlatıyorsunuz Ayhan kardeş, sizi kutlarım...
Sevgiler...