- 593 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KARALAMA YAZILARIM
Karalama yazılarım
.. ..ne güzel bir akşamdı ne heyecan fırtınası bulutu altında geçtim çok güzel insanlar tanıdım mü’min çehreli.. ..ilahi irade ile terbiye edilmiş fetih iradesinin insanları olmak...fethin özünü kalbini taşımak merkezine inmek.. ..sık sık yenilenmek gerekmez mi ?..afv ve mağfiret ..istiğfar ve tövbeler değil midir ? bizi yeniden hayatın gayesiyle tanıştıran .. ..fetih insanı olmak vahy’in boyasıyla boyanmaktır ..kim Allah’ın boyasıyla boyanıra güzel -ışık-hayırlı insan olacağı muhakkaktır.. .bir kördüğüm olmasına hiç imkan yokken ..bugünlere gelmesi bu şiddetin mümkün değilken ..sanki özellikle bu acıların yaşanmasının sıcak tutulması ülke ayağa kaldırılması gibi tehlikeli komplolların hiç çekinmeden yapıldığı bir dönemde hangi pis kirli oyunlar dönüyor bir gün yazılacak elbet ... ..öyle tuhaf öyle anlaşılmaz yazı-itiraf-tanıklık-söz...dinledik-okuduk ki ekranda konuşuyor geçen yıl emekli bir yetkili "..insanlar burada olanlar olmayanlar tehlikenin büyüklüğünü anlasınlar diye arada bir sis bombaları atardık oraya buraya...!!!.nasıl bir tehdit tehlike içinde olduğumzu iyici öğrensinler diye bunu yaptık.."..diyecek kadar terörün hakkından gelecek ya da çözecek yetkilinin mantığına bakar mısınız...terörün merkezine ve sahiplerine değilde sivil insanlara bombalar-mermiler yağdırılarak güya işin ciddiyeti canlı tutulmuş...ne bu ya..!!ve yıllardır...yıllardır nasıl ve neden bitirilmedi...hep dışarıdan mı destek ve teşvik görüyor bu vahşi terör..içerdeki hainlerin ve terörü imha edecek sorumluların hiç mi zaafı ve ihmali yok..ah bu güzel vatanın güzel gençleri askerleri nasıl da vuruluyorlar ve hangi kirli çirkin zavallı ihanete varan projeler için yok ediliyorlar.. ..asker çocuğum aslan neferim mehmetçiğim bu kadar kolay mı şehid düşmeliydi bu kadar mı sahipsiz-tedbirsiz-korumasız daha baharında genç bir fidanken sevdiklerinden ayrı düşmeliydi.. ah yüksek donanımlı ve istihbaratı güçlü olması gerken bir durumdaykende bu olmalımıy dı ... ..ömrü gidiyor aklı çıkıyor gözler eriyor hangi birinin hikayesinde kahrolmuyor ki insan.. gülü..güz gülünü senin gözlerin gibi tanıyan kimdir..? ..ey sarı soğuk yarı yeşil ağaçlar ve berrak gökyüzüm..sessiz ve seninle huzur bulan güz gülüm ne kadar susamışım ne kadar mahzun yüreğim.. ..görmediğim ve duymadığım huzuru bulduğum benim dışarıdaki hayata açılan pencerem olan gözlerinin karşısında olmak...yakamı bırakmıyor bu sonbahar sabah melteminin işvesi gibi siyah bir gülün egzotik hayatı eşsiz gizemi sonsuz manası sarıyor ruhumu hiç geçmek bilmeyen rüya gibi. .. ..renklerin şekillerin büyük proplemlerin beni yoran yüzünü seyrediyorum bir camekanın karanlık yüzünden...ah ben esir bir kuş..bu sonbaharın velvelesi arasında siyah gülün davetkarı ardından yaşadığı topraklara uçma ümidi ile kafesimin içinde nasıl çırpınıyorum kanatlarım ateşte yanmış gibi ... ...sabah ne güzeldi bol güneşli bir başlangıç ile açıldım güne saatler geçti balıkçı kayıkları ve martılar hiç eksik olmadı sen dönmedikçe çok seni dışarıdaki güzel havanın bana vereceği bir şey olmayacak bugün.... ..gurbet..mutasavvıflar gurbeti Allah ile sürekli olmak şeklinde ele alırlar... ..gurbetin ve çilenin tadını almayan hayatı ve ölümü kavrayamaz sonsuz iradenin müjdelerini göremez.. ...gurbet..ne feci bir ceza ya da son bir fırsat içi doldurulması gereken bir test ..
..her insan eyüp sultan hissediyor olsa ne fetihler yaşanır kalpler ve toplumda .. .sabır kitabı oldu hayatımız.. ..güz akşamları geçmiyor yağmur dinmeksizin yağıyor ve kuşların sesi çıkmıyor kedilerin de.
..ışıltılı göğümdün..ne güzeldi günlerim..yoksun şimdi kül rengi günlerim…ne ise öyle kaldım sensizliğin vereceği renk ….başka ne olacaktı ki külden başka .. ..hiç susmayan sevgin gezinir durur düş dünyamda..
....güneş çıktı bugün yeniden sarıldım yaşamaya .. ..gün ışığına hasret mi ? kalacak bugün istanbul ..
.. ..direniyor yapraklar ve ne çok hoşuma gidiyor bu savaş …bu güz fırtınasına alaboralara karşı zayıf yaprağın kıyamı... ..yürüdüm ıslanıp iyice hıncını çıkarttım sonra sıcak bir köşede çay ve simitle ...
.. ..bahçenin ağaçları budandı bir bir düşüyordu dalları o yaprakların hali derin bir iz bırakıyordu bende ruhumun çığlığına bakarak .. ..ıslak ve ürkek akşam kuşlarının uçuşlarının ağırlığı siniyor ve kül renki bulutlar ve inceden yağan yağmurlar şehrin üzerinde pusudalar..dayanabilirse insan dayanmalı ne kadar acı birikmiş içlerine insanların ... hiç dinmeyen yağmurlar gibi..sabahları bulan karanlıklar..kör kuyular..her sayfası göz yaşı ..metruk bir defter..bir hatıranın yankıları...peşimi bırakmayan hüzün daha ne zamana kadar sürecek bu aysız güneşsiz kararsız ömrüm ... ..her sabah boğazı bir motorun üzerinde hızla geçen cesur bir insanın öyküsüdür bu ..köprüden seyre durmak en bakir vakitte gökten ve sudan yansıyan ışıklar altında yağmurun sesinden martıların kanatlarına uzanan rüzgarın kollarından istanbul’un mavi duygularına kadar boydan boya mavi suyu geçmek keskin yosun kokusunu esrarlı boğazın renklerini çeke çeke derinliklerine ruhun... ..istanbul’u her sabah geçerdim boğaz köprüsünden ve her akşam dönerdim vapurla iki iskele arasında mavi suların durgun ya da yükselen dalgaları içinde...ve motorla yanımdan hızla geçen bu şanslı köprü yolcularını hep kıskanmışımdır yukarıdan seyre doyumsuz boğazı rüzgarla yarışarak ruh ve bedenlerini teslim ederek boşluğa.. ..istanbul işte böyle bir gizemli şehir kimileri kaçar gibi uzaklaşır karanlık dehlizlerinden korkularından belalarından ve kimileri de bağışıklık yapar seyrine doyum bulamaz onsuz yapamaz bir tepeden bakış ömre bedel olur.. soğuktu ve yağmur cam kırıkları gibi saplanıyordu yüzüme rüzgar fırsat vermiyor gözlerimi açmaya..ve boğaz kurşini rengiyle başka bir yüzüyle büyüleyici duruyordu istanbul olup... ..köprüden yaya olarak istanbul’u seyrederek geçmek müthiş bir mavi boşluk üzerinde bulutlara yakın...yakın.. ..biraz sabret bekle güneş beni ...belki görülür gözyaşlarım kızarığı gözlerimin.. ..güneş seni hiç haketmedim biraz değil uzun zaman daha beni ısıtma , bana gülme , ışık verme... ..evet içimdeki sen hep öyleydin ve böyle kaldın ben de ...
mustafa kaya / üsküdar