korkularımız
Vakit geçse ve herkes uyumuşsa bir bıçağın ucu bile farklı görnür insana. Ne de güzel söylemiş Stephen King. İnsanlara en korktukları anları sorsanız herhalde pek çoğu gece olduğunu söyler. Ve pek çokları için gece başlı başına korku kaynağıdır.
En cesurlarımız bile bir gece yatağında gözleri faltaşı gibi açık halde orda kapının hemen önünde siyah bir şey görürler ve uyuyamaz kıpırdayamazlar. BAzılarımız pencereden bakmaya korkar. Geceleri aniden bir karaltı geçiverir yıldızların arasından, kimimiz geceleri ormana bakamayız. Geceleri garip kırmızı bir göz görürürüz. -Randall Flag bizi izliyor- Kimimiz geceleri mezarlıktan geçemeyiz. Hemen yanınızdaki mezar taşı kıpırdayıverir. Ya da arkamıza bakamayız. Bizi birilerinin, birşeylerin takip ettiğini düşünürüz, hızlanır koşmaya başlarız. Ve bunlar hep gece olur.
Ama bazıları vardır gündüz sessizliğinden parlak güneşten korkarlar; büyük, yatılı, şehir dışında bir okula sabah 10’da gelmişsiniz. Koca binada sadece siz varsınız. En ufak çıtırtı sizi korkutur. Gecenin karanlığının sakladığı kötülükler cehennemin, şeytanın o iğrenç yüzü karşınızdadır apaçık, tam güneşin altında...
Kimilerimiz ise en kadim dostundan gecenin bir yarısı şirket binasının 12. katında yalnızken kendisine bir anlığına gülümsediğinde korkar. Onun onu öldüreceğinden. Ya da aniden bir canavara, iblise dönüşeceğinden korkar...
Kimilerimizde ise topluluk korkuları vardır; birden herkesin vampir olması, tam şehrin ortasında herkesin yok olması, toplu halde delirme işlevi.
Bazılarımız da hastalıklardan korkarız. Bunlar bildiğimiz veba, aids, kanser, tümör olabileceği gibi öldürüp dirilten hastalıklar da olabilir; 3 defa ısırılınca vampire dönüşmek. -Bram Stoker böyle öğretmiş- Bir virüs sonucu ölüp dirilmek. -Umbrella şirketinin yaptığı ya da cep telefonlarından virüs bulaşması- ki biz Kaswak’a da gidemeyiz. Zira ABD’de.
Aslında pek çok korkumuz yanıltıcıdır. Gördüğümüz şey aslında bir köpektir. Kapının önünde bir şey yoktur. Gelen tıkırtı hırsızdır. Arkadaşımızın aklına eskiden beraber güldüğümüz bir fıkra gelmiştir. Ve hiç kimse yatağının altından çıkan bir el tarafından ayağı tutulup çekilmemiştir.
Şunu da belirtmek gerekir ki anlatılanlara göre bu tür olaylarda insanlara genellikle bir şey olmaz. Çünkü olay onun başından geçer ya da bir tanıdığının, aslında gerçekte böylesi olaylar sandığımızdan çok farklı olabilir. Çünkü sağ kalanlarınki uydurmadır. Gerçekten başından geçenler ya anlatmaz ya da ölmüştür.
Tolga FERMANCI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.