- 1240 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOP SAHASI/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 78 (kitap 59)
Ardahan İdman Yurdu futbol takımı. Tabiiyeti gereği yazlık sinemalar gibi yazın çalışırdı. Hani yazlık olağan şeyler; bilirsiniz.
Sünnet düğünleri, normal düğünler; "Ziyaret’e " gidip adak kesmek gibi...
Termal vaziyeti insanlara olanak ve imkan verdiğinden festivaller de bu sezona alınırdı. Aksi düşünülmeyecek kadar mümkünsüz kılan ihtimal dışı şey; kifayeten yetmeyen havalardı.
Sergiler, salonlar yoktu. Her şey termal dediğimiz ısısallığa bağlıydı.
Doğa yardım ettiyse tasarlanılan düğündü, dernekti yapılabilirdi. Çadır bile; yazın kurabilirdin.
Isısal sıcak: Yaz buyur gelecek.. te. Ne yapıcan değil; maç falan; kışlar çok soğuktu ayrıca.
Çermik ile termal. Termal klima ısısıdır. Çermik hidrosal ısıdır.
Sıcaklar kavuştu mu? İdman Yurdunun Kızılay’ın; kilitsiz odasına kirli, küflü formalarını, duvardan dökülmüş sıva kürtükleriyle alt- üst çıkarırdılar.
Kokmuş kirli formaları:
Şukufe Teyze yıkarsa, yıkardı. Yoksa: El atan birini aramak mecburiyetinde kalırdılar.
İdman Yurdu amatör futbolculardan meydana geliyordu. Yaylacıların yaz vakti yaylaya çıkmaları; Panik’in, Türkeşen’in Değirman köyün yaylaya konuşlama behrine yanaşırdı.
Fransızca "Amor" aşk demekmiş.
İşini sevgi ile yapana "Amatör" demişlermiş.
Eskilerin deyişleri o günden sürerek çıka gelir ta ho... bu günlere: Amatörlük.
Derlermiş ki:
"Profesyonel olmayışları hasebiyle heves ve zevkleri elemsiz umut açan hayat ağacıymış: Amatörlük."
"Fitbol" zevki Brezilya’nın aynı.
Tangoyu ve sambayı çık; aynı.
Kes ayakkabı, kranponlar aynı.
" Fırt, fırt öten..." hakemin düdüğü aynı.
Kırmızı kartın yırtık- pırtığı aynı.
Sahanın kendi... kireçle ceza sahasının çizgisi aynı, aynısının aynı!
Sahada Kars’tan gelen futbol takımı yerini almıştı. Karşılaşma resmiydi mi ne... gelmişlerdi!
Rakip takımın meşhur bir topçuları vardı "Pele" diyordular. Karşılaşma itibar maçıydı. Ardahan’ın bu maça; karşı taraftan daha çok asıldığını anlıyorduk.
Orman İşletmesinin hayat duvarlarına çıkmış, oturmuşuz. Cincorob’a olan uzun çizgide gazozcular, tatlıcılar, kaşkacılar yığınla insan; hararetlenen meşrubata sarılıyor. Vetraya buz, onun da içine gazozları atmışlardı.
Şişeler dümdüz, marka ismi yok. Camın "kavonoz dipli dünya" altında "Şişecam" yazıyordu. Satıcı çocuk açacakla gazozun kapağını kanırtıp açıyordu. Evvela şişeyi sallıyor asitle basınç yaptırtıktan sonra az beriye geçip patlatıyordu. Fırlayan kapak kendi gözüne değmesin diye şişenin başını ovaya doğru kınlıyordu. Beberek’e, Hopa’ya, Karadeniz’e uçuyordu kapaklar. Fersiz, güçsüzleri de çocuğun ayağı dibine düşüyordu.
Saatçi Feridun’un oğlu Oğuz kaleci, Nüfus müdürü Nuri Us’un İki oğlu: Armağan ve ufağı, İsmail Karaca’nın oğlu Haldun, Jalo Metin, Günay Karagöz, Ruhi Çanakçı; Belediye Reisinin oğlu, Sibop İsmet kıvırcık saçlı iri kıyım biriydi, Kazım Ustanın oğlu Uğur (Sibop İsmet’in kardeşi), Yılmaz Abi Avcılardan, subay ve Fenerbahçe’de oynamış Benhur, Şefika Teyzenin çocukları: Doğan Abi ve Erdal Abi.
Devir: Gel ha! Gel!.. Bir devir idi!
Top sahası taşlardan paklanmış. Kuş ekmeği otu ve çimler. Çeğil taşlar kuşka yapılmış. Kına taşlar sofra gibi etrafına dizilenlerin şişe veya kül tablası.
Açık kahva’ne, uçsuz ovaya açılan boşluk aynen FENG SHUİ manzarası.
Taraftar kireçle atılmış çizginin kenarında çayıra yayılmıştı.
Sigara içen, uzanan, ağzında çiçek’in sapınla dişini kurtlayan. Meşrubat’a benzer bir şey içiyorlar; suyu kattın mı? Tursil gibi beyazlıyor ondan.
Büyük Kaya taşlardan; dığarladı biri siperine geçti, oturdular. Kura Nehrinde yıkadıkları çorapları yandaki kına taşında kurutmağa serdiler. Kaşkayı sürüp gelmiş çocuklarda vardı. Ardahan’lı topcular hücuma kalktı mı? Taraftarlar- izlemeye gelmişler, koşarak hasta’nenin önüne, Karsspor’un kalesine gidiyorlar. Pozisyon nereye yığılsa çocuklar özellikle o tarafa koşarak toplanıyor:
- Millendir Sibop!
- Topu ne yaman dikti ola!.. Ne yaman uşağ!
- Ardahan’ı liton’dan düşürmeyesiz! Ola topçular! Yegenim!
- De... halal olsun sana yegen!..
Tartılı kuçta nere ağırsa ora aşağı çökere. Çocuk destekçiler, özellikle Kars’ın kalesine çöküyor ki gol olsun. Hastane ile ormanın lojman köşe kısmındaki kale: Ardahan’ın. Kura Nehri’ne doğru kale; Kars’ın kalecisinin korumasında.
Oğuz Abi eldivenlerini sanki çıkıyormuş da ikide bir parmaklarına geçiriyor. Parmaklarını kırtdatıyor. Stres ve dikkatle gözünü bütün vücudunun emrine amade eylemiş.
"Pat"
Karslıların şutu sağ köşede patladı!
Tahtadan çakılmış direkler sallandı. Sırtına kaykıldı Oğuz Abi. Sağ eldivenle topun en yırtık yerinden alarak direk arkasına attı.
Kornere hükmetti hakem.
Düdüğü burnunun deliğiyle çalardı hakem. Tiyatrocuymuş. Yetenekli bir show adamıydı.
" Dütttt!.. Düttt!.."
Kahverenkli yırtık topu "Pastacılar" hastanenin bahçesinde kavakların kuzeye kalmış serinlik kuyusundan aldı, getiriyorlar. Rahmetli "Ağa" elinde top, öbüründe boş alaminyum sini.
Balıkesirli hemşire hanım bekardı:
- Çocuk! Yakışıklı kalecinin ismini biliyor musun?
- Oğuz Abi!.. abla.
-Teşekkür ederim.
İdman Yurdunun topu dört senelikti. İspanyol Hippiler Ardahan’a gelmişti. Onlardan; kulübe "Ayniyat" bağışı dediler. Allah’a ayan; bize karanlık! Çalmıştılar.
Kar suyu İspanyolların topunu Ardahan’a benzetti. Hem de iyi benzetmişti. Topun derisi çel çel, şerham şerhamdı. Saraç Kiraz Dayı’dan domuz yağı almış... sürdülerdi de kar etmedi yine de. Çamur ağırlaştırıyordu. Kem keç olurdu top. Kimin kafasına gelse yarardı.
Pele diye Karslıların şişirdikleri topçu kornerin başında kırık- çıta köşe flaması dikili. Gıybeti olmasın da flamanın sanki Pele’ye bakarak
"- Pele sen misin? Hele şut çekte görelim?" der gibiydi.
Pele hasta’nenin camına doluşmuş seyreden kızlara son bir nazar ettikten; topa gıjandı ve çaktı. Kalede ki Oğuz’a gidecek ki pozisyon oluşsun. Kalenin arkasına uçtu top. Tutturamadı. Karizma yerlerde. Kendi de ayıbını korlamak için iki avucunu alkış çırper. Yani gayret edin kazanalım gibisinden.
Pastacı çocuklar; sinideki pastaları satıyorlardı; beri de maçı avcı gibi seyrediyorlar. Bunlardan birinin lakabı Behçetti.
" Parçala Behçet" namdar, yapmıştılar. Behçet Nacar’ dan esinlenerek, çocuğu lağa kaldırmışlardı.
- Parçala Behçet!
- Eyleeee! Behçet!
Behçet Nacar’ın filmlerinde kavga sahnelerinde abartılı efektler yapmışlardı. Gençler ve çocuklar bu ses efektlerine hastaydılar. O sesi çıkartarak matrak geçiyordular.
- Puuuaaaaa! Buaaaaa!
- Pıtşıns, pıtşıns!....
Karsspor seyircileri:
" Pele buraya!" Alkışla Pele’yi çağırdılar. Behçet’te loppazlıkdan, biraz da gençlik ateşiyle seğirtti. Misafir seyircilerden birine daldı. Hem de ağzınnan efekt yapıyor sanki şerbet veriyormuşcasına:
- PUUUAAAAAA!
- Bam, güm!..
- PITŞINSMELİİİİİİİİ!..
-BBBUUUAAAAAAAAAAAA, PITŞINSMELİİİİİ!
Karıştı ortalık.
Topçular ayırmaya koştular. Hakem... Burnunun deliğiyle düdüğü öttürüyor. Topçulara:
- Ola nereye? Çizgiyi çıkanı yakarım.
Topçular birbirlerine daldı. Hemşireler camdan alkışlıyor.
Tozkoparan rüzgar ses ve efekt çıkarıyor. Behçet Nacar, o ki film de kum serpiyordu; Cüneyt’in gözüne. Hortum, sahada, düz açık tribünde kimi görüyorsa onun gözüne toz, kıymık dolduruyor. Kımıldamadan çakıldı herkes. Kuduyan rüzgar çekildi. Kaldık yerden ağız efektiyle gine dalıştı gençler.
Kekeme bir çocuk
" Buaaa, buaaa! " Seslendirmeyi beceremedi. Başladı; el, kol yapmaya. Beyaz kaşkanın atı hareketlerden huylandı, parladı. Kekeçi az daha altına alacaktı. Kekeç’in dili açıldı:
" Ola! ola bir atım var ala paça... Hey, hey! Hey!.. " Şoka girdi zaar. Elleşmediler ki beter olmaya!
Kaz otaranlar; kendilerini kapsama dahlettiler. Kazıktan söküp sipsivri atı sürüp geldi Hall’efendi’den hemgameyi farkeden gençler.
Herkesin ağzında ses efekti:
" - BUAAAA! BUUUAAAAA! "
Mahallede kadınlar bağrış, çağrışı duymuştu.
Kadınlar akın etti:
- Er kişilerimiz sahabsız mı? İtin bilmem neyini, neyinizin neyine koyarız.
Bir sıfır önde Karsspor. Esas hır burdan çıktı. Benhur ve Ardahan’ın bir takımı da Göle’ye maça gitmişti. Benhurgile telefon etmişler... birden kenarda soyunduğunu gördük. Tartılı kuç buraya tartıldı. Herkes Benhur’u seyrediyor. Çok süper adamdı. Ardahan’ın yenilmesine gönülen rıza göstermiyordu.
Ben: " Ardahanlıdan daha Ardahanlıyım." derdi. Ardahanlıyım demeye razı geliyordu.
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez. Benhur; babacan daldı da bir kerre!.. Çalım çalımlayarak kale önünde pası verdi. Top Sibop’un önünde ve birrr yazar abi!
Kalecinin iki ayağı arası açıktı, top İsmet Abi’nin kranponundan çıktı. Kaleci gözlerini iri açtı bacaklarının arasını kapatamadı. " Ü " harfinin iki noktası aralığı kadar yakınlaştı göz bebekleri... Top çizginin tozunu yalayıp kuyuya giren gibi olunca: Kalecinin göz bebekleri: " Ö " harfinin iki noktasına döndü. İlaveten; ağzı açıldı. " O " harfi gibi oldu ağzı, " ... " iki nokta da kalecinin gözü gibiydi.
Hemşire kızlar sunalar gibi çırpınarak seviniyordular.
Pastacılar, kaşkacılar. Modi pehlivan ve Kibar Pehlivan antreman yapıyordu suyun kenarında onlarda sevince karıştılar. Çel- çocuk, ahali; elleri havada nasıl uçunuyorlar: Takımımız berabere kaldı. Kızlar sevinçlerini tül gibi sallayarak koştu. Kaleci Oğuz’u öpüyorlar. Golü atanı seçemediler. Ama kalecinin gol atacak halini herkes kestiremez mi? Oğuz Abi’nin yakışıklılığı kızların nezdinde ortak yargı: O yakışıklıydı.
yalçıner yılmaz
12 ocak 2010 gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.