- 4320 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR EVLİLİK YILDÖNÜMÜ HİKAYESİ
Bir güz gecesi daha başlıyor. Fırtınalı bir sessizlik hakim üzerimizde. Kasım’ın On Yedi’si. Yolun kıyısındaki evimizin salonunda, bu tarihin özelliğini unutup, demli çayımızı yudumluyoruz, ömür gibi, geçen ömrümüz gibi...
Sokak,ıssızlıktan çıldıracak halde! Lambalar, yaydıkları ölgün, sarı ışıklarla yolu gerginleştirmekte; simetrik dizilişleri, kargaşa dolu ruhları daha da sıkmakta!
Ağaçlar, o iri cüsselerinden utanmadan döküyorlar yapraklarını! Rüzgara direnemeyen tek şey, sessizlik...
Bizse...
Birbirimizin sesini bile unuttuk! Çayın buğusunda dahi yok aradığımız huzur! İskandinav koltuklara oturmuş, neyi, niye beklediğimizi, bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey var:
Artık ölüm bize çok yakın!
Kasım’ın On Yedi’si... On Yedi Kasım...
Bundan Elli yıl öncesi, "Evet" demiştik; her şeye, birbirimize, "Evet!"
Şimdi ise, buradayız, bol yapraklı sonbahar caddesinin kıyısındaki "mutluluk" değil; "hüzün" yuvamızda...
Şimdi ise, konuşacak bir şeyimiz kalmadı, kısa cümleler dışında!
-Çay???
-Hayır!!!
Bit-ti!
Bitti mi?
HAYIR!
-------------------------------------------------------------
Elindeki çayın buğusuna dalıp, uzanıyor geçmişin çimenlerine kadın... Çocukluğun geçtiği, tek katlı evlerin önünde kadınların muhabbete daldığı, çocukların oyunlar oynadığı o "Çıkmaz Sokak" anılarında en çok yeri olan şey. Kalaycının kızı, mahallenin dilberi! Onun muydu gerçekten o dillere destan güzellik, inanası gelmiyor! Tüm delikanlılar, peşinde;onunsa gözü, karşı evin uçarı delikanlısında! Mutfak perdesinin ardından gözlerdi her akşam evlerinin ışığını; o evin ışığı diğer evlerinkinden daha bir parlaktı sanki! Nasıl da huzur bulurdu o ışıkta! Camdan cama bakışmalar, zamanla yerini "Bahar Pastanesi"nde buluşmalara bırakıvermişti. Sahi neydi onların şarkılarının adı, pastanecinin radyosundan yüreklerine süzülen? O şarkıyı dinlerken almamış mıydı evlenme teklifini? Nasıldı sözleri? "İşte seni seven benim... "Evet, evet öyle bir şeydi, "Ben yoluna köleyim." diye bitiyordu galiba.
-------------------------------------------------------------
Çayını soğuttun, nerelere daldın?
Kadın, adamın sessizliği yırtan sesinden dolayı ürkek; gençliğinin çimenlerinden sonbahar yapraklı sokaktaki eve dönüşünden dolayı şaşkınlıkla:
-Hiç...
-Hiç mi? Peki...
Aynı noktada iki çift göz, o anda:
Çerçeveli bir resim...
Siyah beyaz...
Gelin damat...
Adam kadın...
Şu an birbirlerine yabancı olan; fakat o resimlerdekini çok iyi tanıyan...
Gözler, mutlu, neşeli...
Elli yıl öncesi, tam elli yıl...
VE ŞİMDİ...
‘’HİÇ’’...
Bitti mi?
EVET.
Ve saat, gece on iki ‘ yi vuruyor.
25.10.2001, Perşembe
Manisa...