- 509 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DİL -1
Dil, insanlar arasında ilişkiyi kurmak için en etkili iletişim organıdır. Dil, bir bireyin veya toplumun kendisini ifade etme tarzıdır.
Yeryüzünde varolan her canlı varlığın, kendine ait muhakkak bir dili var. Rüzgârın ve hatta kuru bir yaprağın dili bile vardır.
Dilsiz bir varlık düşünülmediği gibi, dilsiz bir toplum da düşünülemez. Dilsiz bir toplum, dalsız, budaksız kuru bir ağaca benzer. Dil, insanları bir arada tutan, birbiriyle kaynaştıran ve bir toplumu yaratan hatta ve hatta daha da ileri boyutta bir devleti yaratan etkili bir araçtır. İnsanlık tarihinin gelişimiyle beraber ve bu gelişmeye paralel olarak doğan sınıf kavgasıyla beraber aynı anda dil kavgasını da bugüne kadar devam eder. Gerek dini savaşlarda olsun, gerek ırka dayalı savaşlarda olsun, gerekse I. emperyalist dünya paylaşım savaşlarında olsun, her zaman dil savaşı da ön planda tutulmuş ve bugüne kadar devam etmektedir. Dil, aynı zamanda bir sömürü aracıdır. Egemenler sömürdükleri halklara kendi egemen dillerini de dayatırlar. Bu dil savaşı günümüzde halen en etkin halini koruyor. Denilebilir ki yapılan yüzyıl savaşları boyunca birçok dil de ortadan kaybolmuş. Buna paralel olarak birçok toplum da, meydana gelen savaşlarda kaybolmuştur.
Bir toplumun ayakta kalabilmesi için kendi öz ana dilini bilmesi başta gelen ilk şartlardan biridir. Çünkü toplumu bir arada tutan esas ana olgu, dil’dir.
Bir toplum, eğer sürekli emperyalist dil kültürü etkisi altında kalırsa, emperyalist dil veya hegemonyacı dil esas dil haline gelir. Böylece yavaş yavaş yerli halkın kullandığı dil tali plana düşer. Bu daha çok ekonomik sömürü alanında belirgin hale gelir ki egemenler, bu ticari yöntemle girdikleri ülkelere çok amaçlı biçimlerle sömürü şekillerini geliştirirler. Kendi ticaretini geliştirmek için dile de gereksinim duyarlar. Bir yere gidildiğinde muhakkak bu dil olayı her yerde devreye girer. İlk sömürü aracı, dilin devreye girmesiyle olur. Diğer sömürü araçları sonradan devreye girer. Örneğin, bugün artık öyle bir duruma gelinmiş ki ingilizce dili uluslararası beynelmilel dil haline gelmiştir. Bu ne demektir? Bu emperyalist devletler, hem dünya sermayesinin büyük bir kesimini elinde tuttuklarından, hem de askeri güç üstünlüğünü elinde tuttuklarından dolayı kendi dilini de egemen duruma getirmeye çalışırlar. Sınıfsal çatışmaya paralel olarak dil çatışması da devreye girer. Zaten bilinen klasik yapısıyla birlikte egemen devlet, sürekli kendi egemen dilini, egemen kültürünü ezilen kesime angaje etmeye çalışır. Dünya haritası göz önünde tutulduğunda görülecektir ki ingilizce dilinin kullanımı dünya devletlerinin neredeyse tamamı bu dili ikinci dil olarak kullanmaktadırlar. Bu durum, Amerikan ve İngiltere’nin ne kadar ticarete önem verdiği ve ne kadar sömürgeci bir ruh yapısına sahip olduğunun göstergesidir. Bunun yanında diğer emperyalist devletler de sömürgecidirler. Fransa, İtalya, Almanya da buna örnektir. Afrika ülkeleri boydan boya Fransa sömürgeleridir. Bu alanda egemen sömürü dil fransızcadır. Osmanlı döneminde, hatta Cumhuriyetin kurulduğu dönemlerden 1975 yılına kadar eğitim kurumlarında fransızca zorunlu dildi. Bu yakın zamanda fransızca zorunlu dil kapsamından çıkarılıp seçmeli dil kapsamına alındı.
YORUMLAR
"Bir toplum, eğer sürekli emperyalist dil kültürü etkisi altında kalırsa, emperyalist dil veya hegemonyacı dil esas dil haline gelir. Böylece yavaş yavaş yerli halkın kullandığı dil tali plana düşer."
Dil üzerine yazdıklarınızı düşününce dilimizdeki değişimleri düşündüm...
Özellikle gençler bu değişim içindeler...
Anlamını bilmediğimiz bir çok kelimeyi konuşur oldular... ya da eksik eksik sözcükler...
Saygı ile