hayatın kıyısında...
Derken sonia nın yolu sahile vurdu dalgalarla bir.Kesif deniz kokusu acıyla büzerken ciğerlerini gözleri uzaklara dalıyordu.Elleriyle tutamadığı hayatı ufkun mu yoksa dalgaların mı dibinde onu düşünüyordu.Kıyıya çökmüş kirden üstü dökülen kıllı pis adam uzun tırnaklarıyla kaldırımdaki böcek leşlerini kazırken ellerinin kirlendiğini düşünüyordu.Aynı tiksintiyi taşıyan gözlerle Sonia ya baktı,o da pislerden diye söylendi.Anlam veremiyordu o dik basan ayakların üstündeki enkaz yığınına....
Bir hayat dedi Sonia kendince,bana verilmiş sadece bir hayat var,benim hayatım.Kolay mıdır o bir hayatı feda etmek başkasına.Dilde değil özde yapılmış yürürlükte kaç feda çarpar insanın suratına şamar gibi.Ömrünü ömür diye katmak bir başkasının hayatına.Aklına bile gelmecek kadar dahili ve harici yüklemenin altında gül artık istediğin kadar,hayat senin hayatın !!
Hiç keşke dememeye inat etmişken, en çok keşkeyi ’’cezası bu kadar ağır olmasaydı ’’nın üzerine oynayabilecek kaç fedai çıkardı.Keşke cezası bu akdar ağır olamsaydı yaşamayı seçmekle seçmemek arasındaki fikrin.O zaman en güzeli deyip tereddütsüz koşulmaz mıydı sevgilisi ölüme?
Savunmasız verilmiş yargılar üstüne hüküm ve karar diye kaç hakim vurdu tokmağını beynine beynine..Çarmıh gerekliydi,giyotin lazımdı..Onu hangi sebebin kendi ayaklarıyla darağcına getirdiğinin ne önemi vardı ki..seyretmeliydi,benim dediği ama arasından geçirilirken çarklarından kan damlatılan hayatını..aynı acı gülümsemeyle,son bir kez baksa mıydı?Tebessümü için gerek var mıydı buna? O artık bakmadan,görmeden de gülümseyebiliyordu.
Dev kadronun tek kişilik figüranı; as’ ım diyenlere inat sevgilisi ölüme sunmalıydı kendini gözünü bile kırpmadan....Keşke...Ahh keşke... Belki o zaman bu kokan deniz anca temizlerdi ciğerlerine dolarken O’nu kirden üstü dökülen pis adamın tiksintili bakan gözlerinde...