- 982 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
NAZIM HİKMET KİMİN ŞAİRİ ?
O, ülkeyi üç kuruşa satanların, Teksaslı çavuşu getirip başımıza bağdaş kurduranların, halkına değil Mister Bravn’a güvenenlerin, Avrupa, Amerika bize medeniyet getirir diyenlerin, mandacıların, Sivas Kongre’sine sapsarı yılgınlıkları ve ihanetleriyle gelenlerin, Erzurum Kongre’sine telgraf yağdıran hanımların, beylerin, paşaların, tül perdelerin, kravatların, apoletlerin, şişelerin, çıtpıtı dillerin, pamuk gibi ellerin şairi değildir.
O, tulumlular ve kasketlilerin, dünyanın ilk bağımsızlık savaşını verenlerin, o, gemide güvertede, trende üçüncü mevkide, şosede yayan yolculuk yapanların; sekizinde işe giden, yirmisinde evlenen, kırkında ölenlerin; ekmeğin, pirincin, şekerin, kumaşın, kitabın hasretindekilerin; toprağında gölge, sokağında fener, penceresinde cam olmayanların şairidir.
Onun dizeleri, yıllarca hapiste yatırdığınız, sürgünlere yolladığınız, vatan haini ilân ettiğiniz, yurduna hasret öldürdüğünüz adamın dizeleridir.
O, Kuvayi Milliye Destan’ında Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren halkı yazdı; yani asıl yazılması gerekenleri: Yani toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok ve korkak, cesur, cahil, hâkim ve çocuk olanları yazdı.
O dönemde yaşayan hiçbir şair, tulumlularla kasketlileri onun kadar ve onun gibi anlatamadı. Bu beklenemezdi de zaten. Ancak onlar kendilerinden beklenebilir olanı da yapmadılar. Onun çağdaşı olan şairlerden Yahya Kemâl, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, “Şair-i Azam” namıyla bilinen Abdülhak Hamit dâhil hiçbir şair Kurtuluş Savaş’ını onun gibi yazamadı, yazmadı.
O Kartallı Kazım, Süleymaniyeli Şoför Ahmet, Karayılan, Adapazar’lı Kambur Kerim, Arhavili İsmail, Kamacı Ustası Bekir. 1920’nin 16 Mart’ında İstanbul’u işgal altına alan İngilizlerce uykuda kesilen ve kurşuna dizilenler ile” bunu Ankara’ya, mavi gözleri çakmak çakmak sarışın bir kurt’a, Mustafa Kemal’e bildiren telgraf memuru Manastırlı Hamdi” gibi, bir destan yaşadıklarının farkında olmayan gerçek hayattan kişiler de cisimleşerek geldi.
O, Kurtuluş Savaş’ını olduğu gibi, Cumhuriyet sonrasını da yazdı. Kuvayi Milliye Destan’ının kişilerinin birçoğu Memleketimden İnsan Manzaraları içinde yer aldılar. Ve o şekil şiirlerinin birçoğunda yine kasketlilerle tulumluları yazdı.
Onu aşamadılar. Ama kurdukları bir komplo sonucu uzun yıllarını hapishanede geçirmesini sağladılar. Namık Kemal’e yapılanların benzeri ona da yapıldı ve çok şiddetliydi ona yapılanlar.
O, 1938’de girdiği hapishaneden 1950’de Demokrat Parti’nin çıkardığı af yasasıyla D.P Hükümet’inin istememesine, af yasası dışında tutulmasına rağmen salıverildiğinde de komplolar birbirini izledi. Sabahattin Ali’ye kurulan ölüm tuzağı ona da kurulmak istendi. Ve kurtuluşu yurtdışına çıkmakta buldu.
Onu yaşarken teslim alamadılar. Ama şimdilerde bir kez daha kuşatmaya ve teslim almaya çalışıyorlar. Tulumluların ve kasketlilerin kavga şairinden “ aşk ve barış şairi hümanist bir insan” çıkarmak isteniyor. Buna onun yıllar önce verdiği cevap hâlâ geçerlidir. Şimdi onu kendilerinin şairi olmaktan çıkarmak için çalışanlara tulumlularla kasketlilerin de bir cevabı olmalıdır…
YORUMLAR
onu bir tek biz anlamamışız.....bizden başka herkes anlamıştır...
can yücelin bulunduğu bir panelde kendini yazar sanan biri
---nazım kartpostal şairidir demiş...hiddetle mikrofonu alan üstat KART sensin POSTALDA SANA Gİ.... demiştir... EMEĞİNE KORKUSUZ YÜREĞİNE SAĞLIK...