- 1125 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Yeni İkizlerimiz de Doğdu
Neler oluyor bize? Nedir bu kin? Nedir bu öfke? Nedir bu kana susamışlık? Nedir bu ölümler ve katliamlar? İnsanlığımızı mı kaybettik, yoksa insan olmanın tüm özelliklerini mi yitirdik? Ya da insan olmak nasıl bir duyguydu, biliyorduk da unuttuk mu? Bilmiyorduk da biz mi hayalimizde farklı canlandırmıştık? Şimdi gerçekleri gördüğümüz için mi bu soruları soruyoruz yoksa kendimize?
Ben, bu ülkede yaşayan bir insan, bir kadın, bir anne olarak bu soruları sormaktan alamıyorum kendimi. Eminim sizlerde en az benim kadar soruyorsunuzdur kendinize aynı soruları.
Başımızdaki hükümet takıldı bir AÇILIMIN peşine, ülkedeki çıldırmayı göremeyecek kadar kapattı gözlerini, tıkadı kulaklarını. İşsizlik son yılların en büyük patlamasını yaptı. Türkiye’de her iki dakikada bir çocuk kayboluyor, her beş dakikada bir kadın dövülüp sokağa atılıyor, her yarım saatte bir çocuk sokakları mesken tutuyor, her an töre cinayetlerine kurban gitmiş kızlarımızın ölüm haberlerini alıyor, her saat başında bir kadının geçimini sağlayabilmek için kaldırımlara indiğini görüyoruz.
Ekonomi alt üst olmuş. Zamlar yağmur gibi yağarken, işçiye memura yüzde iki buçuk gibi bir zam verip “ enflasyona ezdirmedik memurumuzu “ diye açıklamalar yapılıyor. Asgari üret yirmi lira artırılırken, milletvekili “ aldığım para bana yetmiyor, gelsinler de onlar geçinsin benim aldığım maaşla” diye açıklamalar yapıyor halkla alay edercesine. İnsanlarımızın yüzde yetmişi kredi kart mağduru ve bankalara ipotek yaptı geleceğini. İşsizlik ordusuna her gün binlerce kişi katılıyor. Yeni memur kadroları açılırken, en büyük kadrolar diyanette açılıyor. Okullarda öğretmen eksikliği varken, öğretmen atamaları yapılmıyor, yapılanlar da eğitim öğretim yılının yarısına geldiğimizde yapılıyor.
Bunlar da yetmiyormuş gibi, şimdi de, nur topu gibi ikiz çocuk dünyaya getirdik. Birinin adına GDO’LU mamuller dedik. Hem de insan sağlığı hiçe sayılarak Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından onaylı. İkinci bebeğimizin ismini de Domuz Gribi koyduk. Okullarımız boşaltıldı. Ağır aksak yürüyen eğitim ve öğretim tamamen bitti. Eczanelerde ilaçlar tükendi. Aktarlarda bağışıklık sistemini güçlendirici doğal bitkiler yok satıyor. Bir liraya almadığımız jeller, üç lira ile beş lira arasında satılıyor ama ona rağmen ne marketlerde, ne eczanelerde bulunabiliyor. Bütün stoklar tükendi. Hırsızlara yeni bir kapı açıldı “Merdiven altı jel üretmek”. Bu domuz gribi ne hikmetse yalnız çocuklarımıza uğrar oldu. Büyüklere çok fazla bir şey yapmıyor. Sağlık bakanımız grip için getirtilen aşının vurulması gerektiğini söylerken, başbakan “ ben yaptırmayacağım” diyor. Oysa en çok yurt dışına giden başbakan değil mi? Madem bu domuz gribi aşısı sağlığımızı korumak için getirttirildi, madem ki insanlarımız kobay olarak kullanılmayacak, o zaman neden Başbakan yatırmıyor?
Toplum olarak paranoyak olduk. Sanki önceden çok pismişiz gibi, şimdi okullar ilaçlanıyor, etraf çamaşır suları ile siliniyor, günde ne az on beş, yirmi defa el yıkanıyor. Ağzımızda maskelerle dolaşıyor, kimse ile tokalaşmıyor, öpüşmüyoruz.
On kasımların yas günü olmaması gerektiğini söylüyor başbakan, On kasım kutlamalarında ATATÜRK resimleri pastaların içinden çıkartılırken hiç kimse ses çıkartmadan “ nedir bu rezalet?” diye sormuyor. Şehit anneleri TBMM’NE bayraklarla giremezken, PKK’LILAR sınırlarda kahraman gibi karşılanıp, anında kurulan mahkemelerde serbest kalıyor hiçbir hesap vermeden. Sokaklar, evladını teröre kurban vermiş annelerin çığlıkları ile çınlıyor ama bu çığlıklar alkış olarak algılanıp “ durmak yok, yola devam” diyor bizi yönetenler.
Bu gün, biraz sokağa çıktım. Hava yağışlıydı. Evimden çıktığım an, gördüğüm insanlarla konuşmaya başladım. Birçoğunun cuma günü TBMM’DE yapılan konuşmaları can kulağı ile dinlediğini ve her bireyin kafasında aynı soruların olduğunu gördüm. İnsanlar, geçim sıkıntısını unutup, devletin başındaki kişilerin konuşmalarına odaklandığını görmek beni çok mutlu etti. Bu demek oluyor ki, uyanışın başladığını ve hesap sormanın zamanını beklediğini hissettim. Umarım bu uyanış devam eder ve umarım hesap sormak için çok geç kalmış olmayız.
Diğer konuya hiç girmeyeceğim. Tele kulak, diğer adı ile koca kulak konusu. Yargının başındaki insanlar bile dinlenmiş ise, bizim halk olarak ne durumda olduğumuzu söylemeye bile gerek yok. Hani soruyorduk ya, insanlar neden bağırmıyor? Diye şimdi sebebi çok daha iyi anlaşılmış oluyor değil mi?
Umarım artık silkelenir kendimize geliriz.
Türkan DİNÇER
Milletimizin saf karakteri yetenekle doludur. Ancak bu doğuştan gelen yeteneği geliştirebilecek metotlarla donanmış vatandaşlar lazımdır. Mustafa Kemal ATATÜRK
Kurtulmak ve yaşamak için çalışan, çalışmak zorunda olan bir halkız. Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve ömrünü çalışmadan geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuzda yeri yoktur, hakkı yoktur. Mustafa Kemal ATATÜRK
Resim : Türkan DİNÇER
Yer : Sinop
YORUMLAR
Sevgili Türkan hanım,
O güzel kaleminizle anlattığınız bütün dertler,bu ülkenin gerçeği.En az sizin kadar ben de muzdaribim!
Bence sizin anlattığınız bütün olumsuzlukların nedeni 30 yıldır süren bu kirli savaşın yarattığı tahribat ve yıkımdır.
Ülkemizin 500 milyar lirasıyla yürütülen bu savaşta insanlar öldü,dağlar bombalandı,doğa en önemlisi insanın doğası bozuldu.Gençler öldü,İnsanlık çürütüldü..
Dağlara çıkmanın nedeni de,yokluk yoksulluk ve yoksunluk değil mi?
Savaşın ve ölümün olduğu yerde,her türlü yolsuzluk çeşitli hamasetlerle maskelenebilir.
Emekçilerin ürettiği değerler bazılarının kasasına akıtılır.
Çünkü sermaye ve brokrasinin oluşturduğu yönetim azınlığın emrindedir.Hiç bir hak arama mücadelesine izin vermez.
Kendisini denetletmez,başına buyruktur...
Askeri darbelere bakın bütün hak arama yolları kapalıdır.
Kardeşi kardeşe kırdıran gizli veya açık yönetimlerden kurtulmadıkça hiç kimsenin sofradaki ekmeği artmaz.
Gelin ya hep beraber ,ya hep beraber diyelim...!
Dünyanın onurlu ve saygın ülkesi olmak için savaşın yerine barışı ve kardeşliği oluşturalım...
''Acem mülkünü Acemlere eşit bölsünler,Ben zararlı çıksam da razıyım....''Ö.Hayyam
Türkiye'de birlikte yaşamaya mecbur mahkumlarız.''Yarin yanağından gayri her şeyde ortak''
Empati herkes için gerekli...
Bu yorumu yazmak için yazınızı birkaç kez okudum.
Empati kurmak için kendime zaman ayırdım.Tekrar okuyup yorumu yazdım.Sizin o engin yüreğinize ve hoşgörünüze güvenerek saygılarımı sunuyorum..
Gerçekten empati herkes için gerekli...
hanay tarafından 11/16/2009 9:40:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
Türkan kardeşim bu yazıya yorum yazmak istemedim okudum size katılıyorum ama yorum olarak bir şey yazmak istemiyorum.
Yazınca ucu açık yazıyorum çoık batırıyorum bizler fakir insanlarız avukat tutacak paramız yok sonra adliye köşelerinde uğraşmaktansa sadece yazınıza katılıyorum demekle yetiniyorum.
Haftaya sakın girmek istiyorum.
Bu yazılar beni çok yıprattı yazdık okuduk açık kör olanlara bir şeylerin ters gittiğini anlatmaya çalıştık ama nafile başkalarına dar gelen bana geniş gelir batarsakta hep beraber batarız inanın hasta oldum tansiyon ilacı kullanıyorum.
Bazan diyorumki keşke deli olsaydımda bu kadar ince düşünmeseydim.
Size derimki çok fazla karamsar olma ümidinide yitirme .
Deniz GEZMİŞ ve arkadaşlarına kızardım ama şimdi hak veriyorum neyse
...................Tebrikler ablası kutlarım...
BU emeği cani gönülden kutluyorum.
Sevgili onurumsun söylenecek herşeyi söylemişin
“Peki ama ben ne yapabilirim?” bize birey olma bilincine sahip olduğunuzu da gösterir…
Hoca'nın dediği gibi 'hırsızın hiç mi suçu yok?”
bir torba kömüre, veya bir poşet erzağa bu Seçmen oy verecekse!
Bu kişiler en üst kata çıkarlar ordan tepeden bakarlar.
Eline gönlüne sağlık…
Bir afyon var, insanımıza yutturulan. Gerçek alemden alınıp, hayal alemine itiliyor insanlar. Hırsızları, hainleri kahraman gibi gören bir aldatmacanın içine düşülmüş. Sigara içilmemesi tavsiye edilen halka, daha etkili bir uyuşturucu enjekte edilmiş. Afyon diyorum ama, galiba daha etkili bir uytucu bu. Kendini döven, soyan, sömüren idarecileri övmek , onlara saygı duymak, başka türlü nasıl olur ? Bu karanlık zihniyet ; Kurtuluş savaşımızı bile '' Sözde kurtuluş savaşı '' diye tanımlıyor. Cumhuriyetin ve demokrasinin değeri bile bazı kafalarda tartışılır hale geldi. Bu gidişin sonu, biri dur demezse eğer, kesinlikle uçurum. Dilerim, yine halk olsun bunlara dur diyen. Son anda uyanalım dilerim, bu gaflet uykusundan. Diğer seçenek, mutlaka zarar verecektir ülkeye..
Siyasi içerikli yazınızı okudum. Katıldığım yer de var katılmadığım da. Açılım konusunda elimizdeki verilerle çok yanlış ve eksik düşünüyoruz. Tamam dikkat gerektiren bir konu. Ama devletin bir çok oto kontrol müesseseleri var. Mit ve Genel kurmay gibi. Jandarma istihbarat ve devlet planlaması var. Var oğlu var. Sen ben bir de Günay bey hariç herkes mi hayın? Böyle bir şey söylemek paranoya olmaz mı? Saygılar.
Toplum olarak paranoyak olduk. Sanki önceden çok pismişiz gibi, şimdi okullar ilaçlanıyor, etraf çamaşır suları ile siliniyor, günde ne az on beş, yirmi defa el yıkanıyor. Ağzımızda maskelerle dolaşıyor, kimse ile tokalaşmıyor, öpüşmüyoruz.
TÜRKAN HANIM, YAZINIZIN TAMAMINA KATILIYORUM, BEN BU PARAĞRAFA ALDIM. BİZLER ÖNCEDE NE İSEK HALA ÖYLEYİZ İNSANLARI BİRBİRLERİNDEN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPIYORLAR. BİZ TÜRK TOPLUMU OLARAK SICAK KANLI İNSANLARIZ. KİM NE DERSE DESİN ÖYLE UZAKTAN KUCAKLAŞAMAYIZ. SEVDİKLERİMİZİN SICAKLIĞINI TA YÜREĞİMİZDE HİSSETMEDEN İÇİMİZ RAHAT ETMEZ.
SELAM VE SEVGİMLE...
TÜRKAN HANIM
Bu gün, biraz sokağa çıktım. Hava yağışlıydı. Evimden çıktığım an, gördüğüm insanlarla konuşmaya başladım. Birçoğunun cuma günü TBMM’DE yapılan konuşmaları can kulağı ile dinlediğini ve her bireyin kafasında aynı soruların olduğunu gördüm. İnsanlar, geçim sıkıntısını unutup, devletin başındaki kişilerin konuşmalarına odaklandığını görmek beni çok mutlu etti. Bu demek oluyor ki, uyanışın başladığını ve hesap sormanın zamanını beklediğini hissettim. Umarım bu uyanış devam eder ve umarım hesap sormak için çok geç kalmış olmayız.
ÖZELLİKLE BU PRAĞRAFI SEÇTİM.BU TOPLUM HESAP SORMAZ VE SORAMAZ.ÇÜNKÜ O KARARLILIĞI GÖSTERECEK İRADE YOK.EVET SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM.BU TOPLUMDAN HİÇ BİR ŞEY OLMAZ.
ÇÜNKÜ DÜZEN 80 DEN SONRA SİSTEMLİ OLARAK İNSANLARI UYUTMUŞTUR.ÜRETKEN İNSANLARI DA ZATEN TIRPANLADI...
BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER...BEN EMEKLİ OLDUKTAN SONRA ON YILDIR HER GÜN HALKIN İÇİNDEYİM.HALKI,PAZARCILIK YAPARKEN YAKINDAN TANIMA FIRSATIM OLDU.BİZİM TOPLUM ÖNCE MİDESİNİ DÜŞÜNÜYOR...BEYNİNİ YORMUYOR...ONUN İÇİN BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER DİYORUM...(İNŞALLAH YANILIRIM)
TÜRAKAN HANIM,GERÇEKLERE DEĞİNMİŞSİNİZ.YÜRAĞİNİZE SAĞLIK.SELAMLAR...
Günaydın Türkan Hanım.
Yüreğimden geçenleri ne kadar güzel yansıtmışsınız. İmzamı aynen atıyorum altına.
Ve şaşıyorum halen bu iktidarın peşinden gidenlere. Bu kadar mı kör olur insanların gözü. Bu kadar mı duyarsız olunur yapılanlar karşısında?..
Bugünler acı ve sancılı olsa da geçecek bunu biliyor ve inanıyorum. Türkiye'yi bu hale getirenler sanıyorlar mı ki yaptıkları yanlarına kalacak. Hem bu dünyada, hem de öte dünyada hesaplarını vercekler bir bir.
İnsanları ayrıştırmak, kamplara bölmek, dini duygularını ve inançlarını sömürmek...
Bu kadar kolay olmamalı. İnsanlar uyanmalı artık. Mecliste açılan Türk Bayrağını alelacele toplatıp, yüreği yanmıış şehit anasını apar topar salondan çıkaran Meclis başkanını, teröristlere ve ne idüğü belirsiz bez parçasına sesini çıkarmayan hükümeti ve adeta onun emir eri haline gelen tüm yetkilileri ve polis teşkilatını kınıyorum.
Müsaadenizle 2002 'de yazmış olduğum ve bugün siteye eklediğim şiirimi arz etmek istiyorum.
Diriliş
Dalgalar süpürdükçe sahildeki kumları,
Vurdukça kalenin bedenine amansızca,
Götürür tarihten parça parça…
Nice cansız bedenler
Sallandıkça darağacında
Sallandıkça ipin ucunda genç fidanlar,
Kudurur öfkeden Karadeniz.
Saldırır martılar surlara,
Sanki yıkacaklar kökünden,
Kıracaklar esaret zincirini her yerinden.
Bir çığır açacaklar belki de bilmeden.
Açacaklar dimağlarını körpe beyinlerin.
Yıkacaklar saltanatını sömürgecilerin...
Her çırpınışı yeni bir umut Deniz'in
Yeni bir hayat,
Ölüme değil!
D i r i l i ş e..
Yeniden doğuşa bu çırpınış
Bir ölüp bin dirilişlere…
Kurtuluşa Türkiyem’in…
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlarımı gönderiyorum Mersin'den, doğduğum yer olan Atalar Toprağı güzel Sinop'uma.
Lütfen iyi bakın güzel şehrimize.
Sağlıcakla kalın.
Günay ÖZDEMİR tarafından 11/15/2009 10:43:50 AM zamanında düzenlenmiştir.
Söylemek istediklerimizi zaten yazmışsınız değerli dost.Ne yazmalı ne söylemeli söylensede imamlar hatipler kendi bildiğini okumakta.Her şey aleni ama ne yazık ki millet susturulmuş vaziyette.Acaba sabırlar hala taşmadı mı?
Sevgili direnişin şiirinde ki gibi istediklerimiz olacak mı? İnnşallah ...Allah yar ve yardımcımız olsun.Kutluyorum.
Saygılarımla
Bahar
MUTLU BİR ÜLKE İSTİYORUM !..
bir şeyler düşünüyorum mutluluğu artı olan
kötülükleri ortadan bir bir kaldıran
her sabaha doğan güneşi kızıla boyanmayan
çiçekleri al al açıp solmayan
çocukları coşkuyla uçurtmalarını uçuran
yurdu sömürüye teslim edilmeyen
anlı-şanlı, onurlu bir ülkem olsun istiyorum ben!..
kınalı kuzularına ağlamasın bağrı yanık analar
alın terleri ziyan edilmesin çiftçiler
amelem, işçim, elleri nasırlaşmış emekçiler
kırılmasın güne filizlenen umutlar
vurulmasın kanatlarında barış yüklü güvercinler
parsellenmesin yetim hakkı topraklar
hakkı, adaleti, hakkaniyeti olan bir ülke istiyorum ben!..
karanfillere sarıp büyüttüğüm aşklar ölmesin
devletime, milletime zeval gelmesin
ülkemin ovasında, dağında ayrık otları bitmesin
ey gencim, vatanın kıymetini bilesin
dinine, bayrağına hainlik edenlere fırsat vermeyesin
kıyamete kadar öz yurdunda özgür kalasın
alnım açık, gururlandığım cennet bir ülke istiyorum ben!..
Zafer Direniş
...
14 kasım 2009 cumartesi 00.30
dün yazdığım şiirimle katılayım istedim gerçekleri gören cesur yüreğinin yazısına değerli kardeş yüreğim...
saygı ile ...