- 1091 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Post-modernist Şiir(!)’deki Sefaletin Çözümlenmesi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Post-modernist Şiir(!)’deki Sefaletin Çözümlenmesi
Günümüzde yazılan şiirin en büyük sorunsalı, anlam’la olan ilişkisinde gizlidir. Şiir’in,daha doğrusu şairin, anlam karşısında aldığı tavır, bunda etkili olmaktadır. Şiir ile anlam ilişkisini çözümleyebilmek için önce Şiir’i tanımlamakla işe başlamamız gerekir.
Şiir, imgelerin, bir ya da daha çok izlek etrafında, metinsel bütünlük oluşturacak şekilde örgütlenmesidir. Bu tanımdan da çıkarsanabileceği gibi, Şiir’in temel birimi imge’dir.Çünkü Şiir, doğal dil içinde gelişen ve/ama özerk bir üst-dildir. Bu da imgeler aracılığıyla, doğal dilin söz diziminin bilinçli olarak bozulup özgün bir dizgeyle yeniden kurulmasıyla oluşturulur. İmge, doğal dili dönüştürerek sınırlarını genişletir ve yeni anlatım olanakları sağlar. Sözcüğün, sabit sözlük anlamının ötesine geçmesine yol açar.
Sözcük, tek başına, alımlayan her bireyde, kalıplaşmış, donuk, sabit bir yansıma bulur. Bu yüzden hiçbir sözcük tek başına, imge’nin oluşturduğu çarpıcı çağrışım özelliğine sahip değildir. Sözcüğün çift anlam yüklenmesi amacıyla harflere bölünmesi ( b/aşka…gibi) yeni bir çağrışım oluşturmadığı için imge’yi oluşturamaz, ancak teknik bir oyun düzeyinde kalır.
İmge, iki ya da daha çok sözcüğün, somut-soyut, soyut-somut, somut-somut, soyut-soyut, ya da bunların kombinasyonlarına dayalı bir ilintiyle, örnekseme (analoji) yapılmasıyla oluşturulur. İmge’nin işlevi, anlam’ı etkin bir şekilde iletebilmek için çağrışım yoluyla çarpıcı bir duyumsatma olanağı sağlamasıdır.
Şiir, imgelerle yazıldığı;sözcük tek başına imge olamayacağı ve her imge en az iki sözcükten oluştuğu için Şiir’in temel birimi sözcük değil imge’dir. Yani, “Şiir sözcüklerle değil imgelerle yazılır”. İmge’yi bir atoma benzetirsek, sözcükler, atomu oluşturan çekirdek, proton, nötron ve elektronlardır. Atomun bileşenleri, doğada, birbirlerinden bağımsız olarak bulunamazlar ve ancak bütünsel olarak atomu oluşturarak işlevsel bir varlığa sahip olurlar. Sözcükler de ancak, imge’yi oluşturmak üzere örgütlendiklerinde Şiir’de işlevsellik kazanırlar.
Bu arada belirtmek gerekir ki içinde imge bulunmayan şiirler(!) için, bütün olarak bir imge oluşturdukları savını öne sürenler, imge oluşturmayı beceremeyenlerin ekmeğine yağ sürmekten öte bir şey yapmazlar…Söz açılmışken, dize’nin tanımı üzerinde durmakta da yarar var. Dize, imge ya da imgelerin, şiirin metinsel bütünlüğüm içerisinde, anlam ortak paydasında oluşturdukları ara toplamdır. Yani ,imge ya da imgeler dize’yi, dizelerde şiiri oluşturur.
Şiir’de imge, nesnel gerçekliğin insan bilincinde, estetiksel olarak öznel yansımasıdır. Bu yansıtma, aynadaki gibi birebir olmayıp, nesnel gerçekliğin şairin bilincinde alımlanıp dönüştürülerek dışsallaştırılmasıdır.
Şiir, doğal dilin içinde kendi dizgesini geliştiren özerk yapılı bir üst-dil olduğuna göre, dilin temel işlevi olan bildirişim, Şiir’in de ayrılmaz bir parçasıdır. Bu da Şiir’in anlam’dan soyutlanamayacağı gerçeğini ortaya koyar. Dolayısıyla, Şiir’in temel birimi olan imge, anlamsız olamaz.
Şiir’de anlam rastlantısal değil içkindir.Şair, nesnel gerçekliği öznel olarak estetiksel düzlemde dönüştürerek imgelerle yansıttığına göre, kaynağını nesnel gerçeklerden alan imge, içkin olarak anlam taşır.
Aslında yanlış imge yoktur: Anlamlı olan imge ve anlamsız olan saçma vardır. İmge ya da saçma üretimini belirleyen, şairin bilinçsel yapısındaki ideolojik tutumdur.
İmge, şair tarafından dışsallaştırıldığı andan itibaren, nesnel gerçekliğe artı değer olarak eklemlenir. Buradan çıkarsanabileceği gibi Şiir, nesnel gerçekliğe bir müdahaledir. Bu dönüştürücü müdahale, ancak devrimci bir bilinç tarafından gerçekleştirilebilir. Dışsallaştırılan imge, nesnel gerçekliğin bir parçası olarak okura ulaşır ve okurun bilincinde, her okurun bilinç ve estetik algı düzeyine göre yankılanır. Yani, şiiri okuyan bireyin bilincinde yeniden üretilerek içselleştirilir. Buna yansımanın yansıması diyebiliriz. Bu da okurun bilinç ve estetik algı düzeyine artı değer katar. Daha ötesi, her okumada yeni çağrışımlar sağlayarak okurun bireysel dönüşümüne sürekli katkıda bulunur.
Şair, yazarak kendini gerçekleştirir ve ontolojik bir anlam kazanır, çünkü varoluşu anlamı kılan, bireyin somut ya da imgesel düzlemde, üretimle, nesnel gerçekliğe artı değer katmasıdır. Şair yazdıkça nesnel gerçeklikle beraber kendini ve okuru dönüştürür; bu da toplumsal dönüşüme katkı yapar. Nesnel ve öznel gerçeklik, diyalektik bir bütün olarak karşılık etkileşim içindedir. Toplumsal gerçeklik, her ne kadar bireyin bilincini sınırlasa da, şair birey, bu ablukayı yarabilen ve toplumdaki tüm bireyler için yıkmaya çalışan kişidir. Aksi takdirde, kapitalist üretim ilişkilerinin olduğu bir toplumda,sosyalist şairin varlığından söz edilemezdi zaten…
Gelelim saçma’ya…Doğada saçma yoktur. Her şey, diyalektik bir bütün olarak, sürekli bir değişim-dönüşüm içindedir. Saçma ise kendine ve doğaya yabancılaşmış bireyin hastalıklı zihinsel tasarımıdır. Nesnel gerçekliği dönüştürerek yansıtmadığı, nesnel karşılığı bulunmadığı, doğaya aykırı olduğu için yapaydır. Dışsallaştırıldığında, nesnel gerçeğe artı değer olarak eklemlenemez. Okura ulaştığında ise daha ilk okumada tükenir. Seken bir mermi gibi, alımlanamadan okurun bilincinden geri döner ve yazınsal çöplüğü boylar. Anlam taşımadığı için bildirişim işlevinden yoksun olan saçma, dilsel değildir. Dolayısıyla saçma’yla yazılan metin de şiir değildir.
Emperyalist kapitalizmin Şiir’deki izdüşümü olan post-modernist şiir(!), anlam’ı hiçleyen yapısıyla, imge’lerle değil saçma’larla yazılmaktadır. Anlam içermediği için bildirişim yetisi yoktur; bildirişim içermediği için dilsel değildir; dilsel olmadığı için de aslında şiir değildir!!!
Post-modernist şiir(!), kendine ve doğaya yabancılaşmış bireyin narsist mırıltılarıdır. Şairin kendisini ve okuru dönüştürme yetisinden yoksundur. Yığma saçma’ların, metinsel bütünlükten yoksun olarak yazılmasıyla oluşan post-modernist şiir(!), yabancılaşmayı oluşturan kapitalizme karşıt tavır geliştirmeyen edilgen bireyin yazdığı şiir(!)dir.
Kapitalizm, varlığını korumak ve sürdürmek için her türlü muhalif tavrı sindirmek ister. Dizgeye muhalif olan Şiir’i anlamsızlığa boğup edilginleştirerek, Şiir’in bireyi ve toplumu dönüştürme yetisini silebilmek için post-modernizm denilen, saçmalığın daniskasına işlerlik kazandırmaya çalışmaktadır. Böylece, dizgeyle uyuşan ve sömürü şartlarını kolaylaştıran, örgütsüz ve edilgen bireyler oluşturmayı amaçlamaktadır…
Bu noktada, İlhan Berk’in Yazko Edebiyat’ın 33’üncü sayısındaki söyleşisinden bir alıntı yapalım. İlhan Berk, Şiir’de anlam’a ilişkin şunları söylemektedir: “ Anlama gelince.Doğrusu asıl savaşım onun üzerinde toplanmıştır benim. Nedendir bilmiyorum, ben anlamı şiire pek yatkın bulmam. Kimi kitaplarımda onu düşman bile bilmişimdir. Anlam, sanki benim üvey evladımdır. Ama şunu da söyleyeyim; sonuçta şiir şiir ise, anlamlıdır .”Kendi içinde çelişkili bu ifadenin sahibi olan İlhan Berk ve benzerleri, anlam’ı hiçleyen tavırlarıyla, post-modernizmin gölgesinde, bilerek ya da bilmeyerek emperyalist kapitalizmin uşaklığını yapmaktadırlar. Şiir’in post’u deliktir.
Serkan Engin
Berfin Bahar Ocak 2006
YORUMLAR
1- "Herkes şelaleden bardağı kadar su alır"...Şiir okuru olmak da poetik yazı okuru olmak da emek ve birikim gerektirir.Cehaletiniz benim yazımın dilini anlamayışınızı haklı çıkarmaz.
2-"Türkçe yazsın sonra tartışalım" demişsiniz. Adama "Sayıyla kendine gel" derler. Şu yukarda yazdığınız metinde Türkçe katliamı var. Önce siz Türkçe'yi öğrenin sonra da haddinizi bilin.
a-"farsça " yazmışsınız.Doğrusu "Farsça" olacak.
b- "buda" yazmışsınız. Doğrusu "bu da" olacak( Bakınız:İlkokul 2 Türkçe Dersi)
c-"ünvanları mı " yazmışsınız. Doğrusu "ünvanlarımı" olacak. Soru imi olmayan "mi/mı" bitişik yazılır(Bakınız:İlkokul 2 Türkçe Dersi)
d-"Atatürkün" yazmışsınız. Doğrusu " Atatürk'ün" olacak.Türkçe'de özel isimlerden sonraki ekler kesme imiyle ayrılır.
e-"öz türkçe" yazmışsınız. Doğrusu "Öz Türkçe" olacak.
f-"Kulağında ki küpe ve başında ki, bere" yazmışsınız. Doğrusu "Kulağındaki küpe ve başındaki bere" olacak...
Bu kadar Türkçe özürlü ve dile saygısız birinin bana "Türkçe yazsın "demesi kadar traji-komik şey azdır.
3- Poetik yazımda Öz Türkçe kullanımı gayet özenlidir aslında. "Sistem" yerine "dizge", "objektif" yerine "nesnel", "subjektif" yerine öznel," meziyet" yerine "yeti" sözcükleri kullanılmıştır. Bunlar dışında felsefe ve ekonomi-politik ile ilgili teknik terimlerin Öz Türkçe karşılıklarını kullanmadım, çünkü onlar çok daha az bilinen sözcükler ne yazık ki . "Diyalektik materyalizm" yerine "Eytişimsel Özdekçilik" deseydim, sanırım çok daha az kişi anlardı.
3-"Dilini düzeltmeyen bir şahsın şiir üzerinde ahkam
kesmesi hiç hoş değil..Şiir konusuna hiç girmiyorum...." demişsiniz.Kimsiniz necisiniz diye profilinize baktım:
4000e yakın şiirim var diyorsunuz...
Bu bağlamda sizinle yarışamam. 4000 şiir. Nazım'ın toplam şiirleri bile olsa olsa birkaç yüzdür. Sizin gibi dehalar 500 yılda bir gelir herhalde.
Şöyle bir özgeçmişime bakmanız haddini bilmenize yardımcı olacaktır "şiir üzerine ahkam kesmesi hiç hoş değil" derken.
9 senedir 30 küsür dergide şiirlerim, manifestom, poetik yazılarım yayımlandı.Son iki yıldır da şiir yıllıklarına giriyorum, ama bugüne kadar ancak 40 küsür şiir yazabildim. Her şiirimin değil her harfimin hesabını tarihe vereceğimin bilinciyle ve 50 sene sonra da okunabilmenin derdiyle..."kanımla yazdım kanımla". Sizin ne haddinize bana terbiyesizlik yapmak!
Bu yazı Berfin Bahar Dergisi'nde yayımlandı ve Baki Ayhan T'nin YKY'den çıkardığı şiir yıllığında anıldı.Diğer poetik yazılarım ve şiir manifestom da pek çok dergide ve şiir yıllığında yer aldı...Siz kime Şiir konusunda ukelalık yapıyorsunuz!? "Edep ya hu"...
4-"Kulağında ki küpe ve başında ki, bere neyin özentisi olduğunu gösteriyoe " yazmışsınız. Bu tümcedeki Türkçe katliamını bir kenara koyarak söylüyorum: Bu nasıl bir terbiyesizlik, haddini bilmezlik, küstahlık. Size ne benim beremden, küpemden. Bir bireyi bunlarla algılayıp yargılayan cahil zihniyetinizi teşhir ediyorsunuz...
Velhasıl, siz yukarda yazdığınız yorumdan görüldüğü üzere benim muhatap olacağım, dengim biri değilsiniz, ama haddini bilmezliğe göz yummam.Siz ve ardından gelecek benzerlerinize ders olsun diye haddinizi bildiriyorum.
Turgut Uyar'ın tam da sizin gibiler için yazdığı dizelerle bitiriyorum:
"sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
tanrınız büyük amenna
şiiriniz adamakıllı şiir
dumanı da caba
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız"
SerkanEngin tarafından 7/29/2007 1:56:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
SerkanEngin tarafından 7/29/2007 12:25:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Harika bir yazı, müthuş tespitler...
Keşke herkes okusa ve yazarın anlattıklarını anlayabilse...
Keşke bu yazı sayfada bir kaç gün daha fazla kalabilse...
Gerekliydi böyle bir yazı, gerekliydi çünkü bazı şeylerin farkına varmalıydık...
Zebercete katılıyorum; yazan herkes okumalı bu yazıyı...
Ama okunmuyacak, en azından hak ettiği kadar okunmayacak...
Yazarı kutlarım; hem günün yazısı olduğu için hem de bu kadar harika bir yazıyı yazdığı için....
Sevgilerimle....
sevgili serkan engin;
yazınızı keyifle okudum...
bu sitede ki bütün yazanların okuması gerektiği
düşüncesindeyim...
ayrıca bu konunun forum konusu olarak açılması gerekir...
sitede konunun bilincinde olmayan ve fakat öğrenmek ve kendisini geliştirmek için can atan yazanlar var...
gelişim açısından bu çok önemli...
bence siz bu konuyu forum konusu olarak ekleyin orada tartışılsın...
emeğinize ve ilginize teşekkür ederim...
sevgilerimle...