- 943 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (18)
“Tamam, yanlış yaptım, üstüme gelme artık”
Ayşe, hala ne olup bittiğini anlayamıyor, soran gözlerle bir kadına, bir muhtarın yüzüne bakıyordu. Kadın bitmişti sanki Konuşmakta güçlük çeker gibiydi. O makyajlı, kendinden emin adımlarla evin içinde, üstünde sabahlığı, kuaförden yeni çıkmış gibi yapılı saçları ile alımlı alımlı gezen kadın gitmiş, yerine düşkün ve şefkate muhtaç bir çocuk gelmiş gibiydi.
Oda bir anda sessizliğe boğuldu ve o sessizliği bozan Hayriye Hanım oldu.
“Ayşe, hani sen bana “ o kadar ses olmasına rağmen, evin hanımı nasıl uyanmadı? Asıl onu merak ediyorum abla” demiştin ya, artık o kadının neden o kadar sese uyanmadığını öğrendik. Ve Gül Hanım şimdi senden yardım istiyor. Onun için gelmiş buraya”
“Neden uyanmamış? Zaten ilk işe aldığı gün “ ben güzel kadınları işe almam ama “ demişti. Şimdi uyanmadığına bir kılıf mı bulmaya çalışıyor bu hanım”?
“Kendisi anlatacak ve senden nasıl bir yarım beklediğini söyleyecek. Evet, Gül Hanım şimdi anlatırsanız, Ayşe’nin kafasındaki o soru da cevaplanmış olur”
Gül hanım çıtı pıtı bir kadındı. Zayıftı zaten ama şimdi çok daha zayıflamış, sıfır beden olmuş gibi duruyordu. Kelimeler zorlukla çıkıyordu ağzından. Oysa Ayşe onu ilk gördüğünde, kanlı canlı durup karşısında, yüksek ve gür bir sesle konuşmuştu. Ne olmuştu bu kadına bu kadar kısa zamanda bilmiyordu. Kadın koltuğa iyice yerleşti ve sırtını dayayıp konuşmaya başladı.
“Ben ne diyeceğimi bilmiyorum aslında. Senin başına gelebilecekleri az çok tahmin ediyordum ama senin kendini her türlü zarardan koruyabileceğini gördüğüm için işe kabul etmiştim. İlk gün eşimin sana nasıl baktığını gördüm. Ama müdahale etmedim. Sen gelmeden bir gece önce onu uyardım, sakın o kadına yılışayım deme diye. Hiçbir şey söylemedi ama başım o kadar ağrıyordu ki, bir hap alayım dedim. Ecza dolabında yoktu ilaç. Her zaman içtiğim ilaç salonda ki masanın üstünde duruyordu. Bir tane aldım ve uzandım, öylece kalmışım. Gece yarısı eşimin bana zorla bir şeyler içirdiğini biliyorum. Gücüm olmadığı için ona karşı gelemiyordum. Pelte gibiydim. Sabah bir takım seslerle gözümü açtım ama yerimden kalkamadım. Sürünerek çıktım odadan, merdivenin başına kadar gelebildim. Her şeyi görüyor, konuşmaları duyuyor ama ayağa kalkamıyordum. Bağırmak istedim sesim tıkandı boğazıma. Senin ona karşı koyabildiğini gördüğümde korkum biraz hafifledi. Sonra çıkıp gittin kapıdan. O da arkandan çıkmış. Kapıyı açık bırakmış. Kapının açık olduğunu gören yan komşum gelmiş eve, beni merdivenin başında baygın bir halde bulunca hemen hastaneye kaldırmış. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Doktora sordum ne oldu bana diye. Zehirlenmişsiniz dedi. Eğer birkaç saat daha gecikmiş olsaymışım şimdi ölmüştüm. Komşum eşime haber vermiş. Yanıma geldi ve beni hastaneden çıkarttı. Ama nasıl yaptıysa hastanedeki raporu değiştirtmiş. O rapora intihar girişimi diye yazdırmış. Sonra bir takım doktorlar geldiler eve ama verilen ilaçlar beni uyuşturduğu için hiç karşı koyamadım. Yine bir rapor almış eşim. “ Akli dengesi yerinde değil “diye”
Ayşe duydukları karşısında şok yaşıyordu. Bu kadar gözü dönmüş olabilir miydi bu adamın.
“Ne istiyor sizden? Anlamadım”
“Çocuklarıma bıraktıklarıma da el koymak. Zaten bir şey kalmamış elimde. Bana vekâletname imzalatmış, ben farkında değildim imzaladığımın. O vekâlet ile her şeyi kendi adına geçirmiş”
“Yani mal mülk sizin miydi”?
“Evet, her şey babamdan kaldı bana. Ben üniversite mezunuyum. Çalışıyordum babamın yanında. Eşimi de orada tanıdım zaten. Çok çalışkan biri idi. İşi biliyordu. Sonra âşık olduk ve babam ölünce evlendik. Ben işten elimi ayağımı çektim. Eşim nasıl olsa yapıyor diye”
“EE her şeyi almış kendi adına, neden sizi yok etmek istesin ki”
“Benim iki tane çocuğum var. Biri yirmi bir, biri yirmi dört yaşında. Şu andaki işyerinin yüzde elli hissesini ve oturduğumuz villayı, Antalya’daki yazlıkların iki tanesini, çocuklarıma bıraktım. Onların peşinde”
“Evden nasıl kaçabildiniz”
“İğne yapmayı bıraktılar hap veriyorlardı. Onları içmedim. Dilimin altında saklayıp attım. Sonra baygınlık numarası yaptım. Kapıyı açık bırakıp, dış kapının önüne çıktıklarında, arka kapıdan çıkıp, bir taksi ile kaçtım. Eşimin bilmediği bir arkadaşımın evine sığındım. Birkaç gün orada kalıp kendimi toparladım. Ve dava açtım eşime. Önce ondan boşanmam gerek. Ama o beni boşamıyor. Mahkemeye bile gelmiyor. Onun için size ihtiyacım var”
“İnanamıyorum. Bu nasıl bir şey. Ben nasıl yardım edeceğim size, onu anlamadım. Size yardım edecek başka kimse yok mu? Mesela komşunuz. O götürmüş sizi hastaneye”
“Komşum korkuyor. Nasıl korkutuldu bilmiyorum ama onu ikna edemiyorum. Avukatım ile kaç defa gittik yanlarına ama “ Bizi bu işe karıştırmayın” deyip duruyorlar.
“Benim üç tane çocuğum var Gül Hanım. Onlara zarar verir. Benim etim ne budum ne. Çocuklarıma zarar gelirse ölürüm”
“Anlıyorum sizi. Ne diyebilirim ki. Korkmakta haklısınız”
Odadakiler yalnız ikisini dinliyordu. Ayşe’nin korktuğunu anlayan muhtar devreye girmeye karar vermişti.
“Bak kızım, sen bizim kızımızsın. Ne güçlükler atlattın. Çocukların bizim torunumuz ve onların kılına zerre kadar zarar getiremez kimse. Bu devletin polisi var, jandarması var. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Ve hukuk her şeyin üstesinden gelir. ATATÜRK 01.11.1929, T.B.M.M. 3. Dönem 3.Toplanma Yılını Açarken söylediği« En yeni kanunlarla donanmış olan adliyemizin basireti ve adaleti uygulamak için gösterdiği dikkat milletin huzur ve nizamını korumağa kâfi ve muktedirdir.» Bizim adalet ve hukuk sistemine güvenmemiz gerektiğini gösteren en güzel sözlerden biridir bu söz sakın unutma. Şimdi Gül hanıma yardım etmek zorundasın/ zorundayız. Çünkü o da bir kadın ve anne tıpkı senin ve Hayriye Hanım gibi. Evet, hatalar yapmış ama Gül hanımın yaptığı hatayı iki günahsız çocuk çekecek. Sen köyden niçin kaçtın. Çocukların için değil mi? Şimdi aslan gibi çık ortaya ve olup bitenleri anlat hâkime”
Ayşe hala korku ile bakıyordu. O mahkemeye giderse çocuklarını ve onu zor günlerin beklediğini hissediyordu. Ama ona en büyük destek muhtardan geliyordu o zaman korkması gerekir miydi? Başına geleceklerin üstesinden gelebilirdi. Kızının tarih kitabını okurken ATATÜRK’ÜN söyledi sözlerden bazıları geldi aklına.
"Türk kadını dünyanın en aydın ve faziletli ve en ağır kadını olmalıdır."
*Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar” Mustafa Kemal ATATÜRK
Odadakiler onu izliyor ne söyleyeceğini merak ediyordu. Ayşe, biraz daha düşündü
Devam Edecek
YORUMLAR
Türk kadını dünyanın en aydın ve faziletli ve en ağır kadını olmalıdır."
Öykü mesajlarla dolu, insanı sıkmadan, konuya giriyorsunuz sevgili Türkan.
Ayşe korkmamalı, görgü tanığı olduğu için, görüp duyduklarını mutlaka anlatmalı.
Herkes korkarsa, adalet canilerin elinde kalmaz mı?
Zamanı geldiğinde hepimizin ihtiyacı olacak adale, o zaman bizlerinde zor durumda kalmaması için tanıklara ihtiyacımız olacağı bilincinde olmalı ve ona göre davranmalıyız. Korkup sinmekle, bir yere varamayız...
Kutluyorum... selam ve sevgimle...
Kadınların uyanışı,baskılara direnişi devam ediyor bu bölümde de ...
İleri ki günlerde Ayşe2nin durumu nasıl netlik kazanacak doğrusu merak etmeye başladım...
Muhtarın da hakkını yememek lazım.Sessiz kalmamakla görevini layıkıyla yerine getirmiş oluyor bence..
Saygılar,Türkan hanım...Romana sürüklendim gidiyorum...
ilk tohumlar anneler tarafından ekiliyor yüreklere..
korku yerine cesaret, nefret yerine sevgi, aciz olmak yerine güçlü olmanın tohumlarını atan anneler az da olsa var.. ve öyle hissediyorum ki ayşe'de öyle bir annenin çocuğu.. çocuklarının yüreğine de iyi tohumlar ekebilmiş bir anne.. annelerden alınan sağlam bir temeli hiç bir okul, hiç bir eğitim sonradan sağlayamaz..
çok önemli bir noktayı daha işaret ediyordu yazının bu bölümü.. anneler bilinçlenir ve bilinçli çocuklar yetiştirirse ancak bilinçli bir toplum oluşur..
Atatürk buna da işaret etmiş, bir erkek olarak kadınların erkeklerden daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalarını tavsiye etmiş. Atatürkçüyüm diyen kaç erkek bunu Atatürk'ten yıllar sonra gocunmadan destekleyebilir. Destekleyenler de olacaktır elbette.
Gerçek bir Atatürkçü olmak onun sözlerindeki ve karakterindeki derin manayı anlayıp yaşama katabilmektir.
mesajlar yerinde ve yazının anlamını çoğaltmıştı..
tebrikler...sevgilerimle..
*Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar” Mustafa Kemal ATATÜRK
Burada öykü çok önemli mesaj veriyor.Kadının okur yazar olmasının yanısıra,hakkını araması gerektiğinin altını da çiziyor.
Yani her zaman alışıla gelmiş öykülerden farklı yöne doğru gidiyor.
İnsanın bu öyküde kendine düşen payı almaması mümkün değil.
KutluYorum sevgili Türkan Hanım.