ÇOK BÜYÜK BİR HÜNER...
Çok yakın bir zamanda hissettiğim (veya anladığım diyeyim) bir şeyi paylaşmak istiyorum. O da affedebilmek...
Affedebilmenin çok büyük bir erdem olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Ama iş, affetmek eylemini yapmaya geldiğinde, yani sıra bize geldiğinde bu büyük erdeme erişmekten imtina ederiz çoğunlukla.
Tartıştığım kişilerden ilk ben özür dileyeyim, ilk adım atan ben olayım diye çok uğraşıp da başaramadığım olmuştur. O esnada araya bir şeyler giriyor sanki. Bana, “Dur! Önce o gelsin” diyor. Bazen suçlu olduğumu bildiğim halde özür beyan etmekten çekindiğim olur. Gurur, kibir, kendini beğenmek... Nedenini bilmiyorum...
Tabii affettiğim de çokluktandır :) Hiç yapmadığım şey değil, şükür.
Ama benim paylaşmak istediğim hissiyatım, daha ziyade arkadaşlar, dostlar arasında soğukluğa sebep olan bazı küçük hatalarla alakalı aslında.
Yıllar önce, çok sevdiğim ve her hareketini beğendiğim bir büyüğüm hakkında olumsuz bir şey duydum. İçimde başlayan bir soğukluk, onunla arama bir mesafe koymaya başladı. Onu her gördüğümde uzaklaşmak istiyordum. Onun sayamayacağım kadar çok güzel davranışını “gördüğüm” halde, olumsuz bir hareketini sadece “duymaktan” dolayı ona karşı soğukluk başlamıştı bende.
Bu soğukluğu devam ettirmenin doğru olmadığını biliyor, ama bir türlü kendimi ikna edemiyordum. Ve bu uzun zamandan beri içimde bir yerde duruyordu.
Ta ki geçtiğimiz cumartesi akşamına kadar... Bir arkadaşımla bir yerde oturmuş konuşuyorduk. Bir ara konuşmasının arasında “Allah, ahirette kullarını hesaba çekerken iyilik ve kötülüğü mukayese eder ve bu mukayesenin neticesine göre kişiye muamelede bulunur. İyiliği çok gelirse mükâfatlandırır, kötülüğü galip gelirse cezaya çarptırır” dedi. Bu, bildiğim bir şeydi. Veya ben bildiğimi sanıyordum. İşte o anda, aslında bunu anlamadığımı fark ettim.
Beynimde şimşekler çakmaya başlamıştı. Öyle ya... Eğer en küçük bir kötülük yapan hemen cezalandırılsaydı acaba bugün dünyada kaç kişi kalırdı? Hatasız insan var mı acaba? Yok... Bununla ilgili şöyle bir söz söylenir: “Hatasız insan yoktur. Varsa da o insan değildir.” Bu çok doğru...
Evet... Hal böyleyken bir hatasını görüp de yüz çevirmek, belki yapmadığı bir şeyden dolayı ona sırt dönmek, herhalde ona yapabileceğimiz en büyük kötülük olur. Çünkü birçok kırgınlığın kaynağında, sadece “duymak” yatıyor. Velev “görmek” olsa bile, onca iyiliğini bir kalemde silip atmak çok da adil olmasa gerek.
Aynı şeyi dostumuzun da bizim için düşünebileceğini hesaba katmamız gerekmez mi?
Belki bunu biraz iyi anlarsak dargınlıklarımızı azaltma konusunda daha hassas davranabiliriz. Soğukluk sıcaklığa dönebilir.
Ve belki de en önemlisi dostumuzu kaybetmemiş oluruz.
YORUMLAR
doğru bir yazıydı...
ben de bu durumu yaşamıştım...
bir büyüğüm hakkında kaldıramayacağım şeyler duymuş,sonra ondan soğumaya başlamıştım...1.5 sene de yüzüne dahi bakmadım,hep kaçtım...
birgün o sözü söyleyene bakmam gerektiğini düşündüm...
işte o zaman o büyüğüm hakkındaki tüm düşüncelerimde değişti..hemen aradım,konuştum,halini hatrını sordum...aradaki buzları erittim...
ama; 1.5 sene bir başka insanın sözlerine inanmıştım...
kısaca; söyleyene de bakmak gerekiyor..
saygılarımla...