Kayıp kuşaklar
Bizim çocukluğumuzda televizyon yoktu, gazete okuyanların sayısı parmakla sayılırdı. Ama fısıltı gazeteleriyle ne oluyor ne bitiyor herkese yayılırdı.
En çok yayılan dedikodu da “Bu kış komünizm gelecek” öcüsüydü. Komünizmlin ne olduğunu bilmezdik, komünistlerin, bildiğimiz insanlardan çok farklı yaratıklar olduğunu sanırdık. Onun için de korkardık “komünizm gelecek” diye.
Şimdi Türkiye Komünist Partisi yasal olarak kuruldu ve kaç seçimdir, seçimlere katılıyor. Hiç de korktuğumuz bir şeyler olmadı. Onlar da bizim gibi ağzı, gözü, kulağı olan insanlarmış. Amaç, korku toplumu yaratmakmış meğer.
Çocukluktan gençliğe adım attığımız yıllarda “68 kuşağı” deyimini sıkça duyar olmuştuk. Dünyada eş zamanlı olarak özellikle Amerikan emperyalizmine karşı gösterilerle anılırlardı. Hiçbir kişisel çıkar gütmeksizin, hayatları pahasına ABD’ye karşı yürüttükleri mücadele, tüm toplum tarafından saygı görürdü, önderleri efsaneleştiriliyordu.
Sonra “78 kuşağı” damgasını vurdu, siyasi literatüre… Bizim de kıyısında köşesinde yer aldığımız bu kuşak da, siyasi yelpazenin neresinde olursa olsun, sadece inandıkları değerlere, daha mutlu bir toplum, daha bağımsız bir ülke için mücadele ediyordu.
Gerek 68 kuşağı, gerek 78 kuşağı; tüm dünyadaki gelişmeleri yakından izliyor, sürekli okuyor, tartışıyor ve ülkeleri için projeler üretmeye çalışıyordu. Canlarını da verseler, yaralansalar sakat da kalsalar veya işkence görseler, mapuslarda çürüseler de hiçbirisi; asla, ideolojileri dışında kişisel bir hesap içinde olmuyorlardı. O gençlerin arasında kesinlikle hortumcu, dolandırıcı, yolsuzluğa bulaşan, kişisel zenginlik peşinde koşan kimse yoktu. Tamamen gönül işiydi, inanç işiydi yaptıkları.
Sonra 80 askeri darbesi geldi. O yıllarda doğan çocuklar, şimdi 27 yaşında… 68 kuşağındakiler, 78 kuşağındakiler 17-18 yaşlarından itibaren memleketleri için kafa yorar, araştırır, kendi inandıkları doğrultuda mücadele ederlerdi. 80 sonrası yetişen kuşak, kendilerinden önce yetişenlere hiç benzemedi. Onlar, ya kişisel kurtuluş yolunu tercih edip, sadeci iyi bir okul bitirmek için bilgisayarlarının, ders kitaplarının içine kapandılar; ya da yine daha kolay yoldan kişisel kurtuluş için çeteciliğe, mafyacılığa, kapkaççılığa, devlet olanaklarından yararlanarak servet edinmek için ihaleciliğe, yolsuzluğa yöneldiler…
Peki o idealist, canları pahasına toplumları, ülkeleri için büyük özverilerle mücadele eden 68 kuşağı, 78 kuşağı şimdi nerede?
Bunların hepsi ölmedi ya… Bunların hepsi cezaevinde değil ya… Bunların hepsi, yaptıklarından pişman olup, yeni neslin seçtiği kişisel kurtuluşa sarılmadı ya…
Yok. Bunların hiçbiri değil. 68 kuşağının da, 78 kuşağının da büyük bölümü yaşıyor, büyük bölümü, çeşitli mesleklerde, çeşitli sıfatlarda aramızda.
Değişen tek şey, bu kuşakların anti-siyasallaştırma, anti-toplumculuk furyasından etkilenip, sadece kendi yaşamlarını düzenleyip, “rahat bir yaşam” felsefesinin cenderesine sıkışmaları…
Elbet, hiç kimse 68 ve 78 kuşağının var olduğu dönemlerdeki, kinleri, şiddeti, olumsuzlukları tekrar yaşamak istemez. Onca gencin yaşamını yitirdiği, işkenceleri, baskıları, kavgaları, öğrenimin engellenmesini, sıkı yönetimleri, devlet güvenlik mahkemelerini, korku günlerini istemez… Ama o günlerin hiçbir kişisel çıkar düşünmeksizin, inanç uğruna, ülke, toplum uğruna gösterilen özverileri bugün olsa; bunca yolsuzluk, hırsızlık, ahlaksızlık, çürümüşlük, dejenerasyon yaşanmazdı.
O kuşakların kaybolması, bugün yaşadığımız tüm sıkıntıların da kaynağı…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.