Rehin Hayatlar_11
**Gaybeddim ben Onu gaybeddim…**
İçinde bulunduğum psikolojimi düşününce Figen’e ,neymiş o bomba haberin ?,demeye bile korkar oldum.Her zaman merakıma yenik düştüğüme kızdığımı bildiği için de,”neymiş o haber?çabuk söyle hadi”dedirtmeyi çok sever.
_”Bak,hemen anlatmazsan o bomba elinde patlayacak haberin olsun.İlle de çabuk anlat demem mi gerekiyor?”
_”Meraklı sazan(!).Recep,dün Nevin’in annesiyle karşılaşmış dedim ya…”
_”Eee…Bu mu bomba haber dediğin?”
_”Kızım bi sabret,müsade ette anlatayım.Oğuz,evlendikten sonra Vazektomi( Sperm kanallarının bağlanması)yaptırmış.”
_”Napmış!..napmış?...Hiç çocuğu olmayan,üstelikte çocuklar için canın verebilecek Oğuz,Vazektomi yaptırmış…Sende buna inandın öylemi?”
_”Nevin’in annesi ağzından kaçırmış.Recep de biliyormuş gibi ,’ya…Öyle yaptı,çok dedik ama dinlemedi’, deyince kadın iyice deli olmuş.’bak,siz bile biliyormuşsunuz.Yıllarca Nevin’e bile söylememiş.Benim salak kızım da kendi derdini unutup,Oğuz’a bir çocuk veremedim diye üzülüp durdu.Oğuz boşanalım dedikce bizimki inat etti,didişip durdular yıllarca.Ne yapalım bunların kaderi de böyleymiş.Şimdi eve geleni,gideni bile umursamıyor,gözleri tavan da vakti/saatini bekliyor demiş.Alo….ordamısın?.”
_”Burdayım burda olmasına da,kafam karıştı,niye böyle bir şey yapma gereği duydu ki?.Keşke ilk bebekleri düşmeseydi.”Figen şaşkın bir ses tonuyla;
_”Ne bebeği?,ne düşüğü?,düşük yapan kim?.”
_”Aman…boş ver,bal alan pekmez satsın.Beni ilgilendirmiyor.Oğuz beni niye görmek istiyormuş?,Bir şey söylemedi mi?.”
_”Söylemedi ama o kadar çok ısrar etti ki. Tamam.Nergis’i arar söylerim demek zorunda kaldım.Kızım sende bir yer ayarla da buluşun,dökün artık şu eteğinizdeki taşları.(Kovaladıkca kaçan, ateş böceği misin)şarkısı sizin için mi yazıldı ne…”
_”Figenciğim,O şarlatanın yüzünü bile görmek,hatta adını dahi duymak istemiyorum ama ben onun hayatını nasıl ve neden mahvetmişim onu anlamak istiyorum.Ayrıca görüşmeyi kabul etmezsem de beni rahat bırakacağa benzemiyor.Sen de yanımda olursan daha rahat edeceğime inanıyorum.”
_”Aslında bu meseleye bulaşmayı hiç istemiyorum.Sana güvenip de park da buluşmaya da cesaret edemiyorum.Deli damarın tutumu sağın ,solun belli olmuyor da…Park’a gideceğimize bizde bulaşmaya ne dersin?.”
_”Öyle şey mi olur.Gizli gizli buluşmaya gider gibi.yok,olmaz…dışarıda bir yer ayarlayalım.”
_”Peki.Oğuz akşam üzeri tekrar arayacağım dedi.Ne diyeyim?.”
_”Kapat telefonunu.Biz akşamüzeri şahintepesi ne gideceğiz.Baş başa(!)…Bir yer ayarlayınca seni ararım.”
_”Oğuz acele ediyor …Ayrıca mesaj alınmıştır,rahatsız etmeyiz meraklanma.Siz baş başa(!) gecenin keyfini çıkarın .”
_”Gel diyorum, gelemem işim var diyorsun…”
_”Kızım.kocakarılar pastasız gün yapmıyormuş.Hoş…Yapılanı da beğenmezler ya…Neyse.Başka zaman gelirim.Kendine iyi bak,hoşçakal .”Deyip telefonu kapattıktan sonra balkona masayı toplamaya gittim.
Masayı toparlayıp,ekmek kırıntılarını boşalan peynir tabağına alıp tam gideceğim sırada sağ ayağımın altına iğne batmış gibi bir acı hissedince,sandalyeye oturup altına bakmak için ayağımı kucağıma koydum ama bir şey gözükmüyordu.Hafifce kızarıklıktan başka bir şey yoktu.Eğilip yere baktığımda ise,Boynumdan düşüp kanadı kırılan Melek figürü kolyenin diğer kanadını da üzerine basarak ben kırmışım.Kendi kendime söylenmeye başladım.
_”Aferim Nergis hanım…Sonunda bunu da becerebildin.Oldu olacak gövdesini de ikiye ayırsaydın bari…”Uzanıp yerden aldığım kolyeye bakınca,zincirin ucunda kanatsız bir Meleğin sallanması insanın içini acıtıyordu.Daha fazla bakmaya dayanamayıp,pencerenin kenarında duran kadife kesesine koyup,yatak odasında ki çalar saatin durduğu rafa bırakıp kahvaltı bulaşıklarını makineye yerleştirmeye gittim.
İşimi bitirince balkonu yıkamayı düşündüm ama tembellik hakkımı kullanmak istiyorum diye vazgeçip,Nescafe içmek için çaydanlığı ocağa koydum.
Su kaynayınca Nescafemi hazırlayıp,tepsinin üzerine kültablası ve sigaramı da koyup arka balkona gittim.Akşam Ekrem’e bağırdığımda sesimi duyup balkona çıkan karşı binadaki komşum Cevriye abla çamaşır seriyordu.Beni görünce el salladı.Utandım ama bozuntuya vermeyip,ayıp olmasın diye de,”Kolay gelsin!...İşini bitir de gel çay içelim. “diye elimdeki fincanı gösterip ,hiç sevmediğim,yapana da sinir olduğum,bir binadan diğer binaya bağırarak konuşmak zorunda kaldım.
_”Teşekkür ederim güzelim!...Ben seni kaç defa çağırdım ,sen hiç geldin mi?.Hem çok işim var,Niyazi abin evde,akşam üzeri pikniğe gideceğiz hazırlık yapmam lazım!...Niyazi abinin teyzesinin oğlunun hanımı hastaymış da!…Yazık…Onları da götürelim de kadıncaz temiz bi hava alsın diyo!...Akşam gördüm,eşin de gelmiş!...Sizde gelin hadi…Allah ne verdiyse hep birlikte yeriz!...”
Cevriye abla bana laf yetiştireyim derken korkarım balkondan aşağıya düşecek.Elini veren kolunu kaptırıyor.Mübarek mahalle tellalı gibi.’Eşin de gelmiş!...’diye bağırmasa olmazdı.
_”Siz iyi eğlenceler,başka zaman inşallah.”deyip Nescafemi içeceğim sırada ,bu şimdi beni lafa tutar ,rahat vermez en iyisi gazete okuyormuş gibi yapayım diye ön balkondan gazeteleri getirip,sırtımı da ona doğru dönüp oturdum.Sırtımı da dönsem,gazete okuyormuş gibi de yapsam faydası yoktu.
Cevriye ablanın Belediye hopörlerinden çıkar gibi tüm mahallenin duyacağı şekilde sesi tekrar yükseldi.
_”Nergis!...”Önce duymazlıktan geldim ama ısrarla tekrar bağırdı.
_”Nergis!...”Mecburen dönüp bakmak zorunda kaldım.
_”Buyur Cevriye abla.”
_”Niyazi abin,başka zaman görüşme fırsatımız olmuyor,madem Ekrem de buradaymış,söyle de ille onlar da gelsin diyor!...”
Numarasını bilmiyordum.Belki o benimkini biliyordur diye,elimle telefon aç diye işaret yapıyorum ama faydasız.
_”Ne diyorsun duymuyorum.Azcık bağır!...”
Ön balkonun suyu mu çıktıydı da buraya geldim bilmem ki.Ya da sabah kalkınca perdeleri açmasaydım keşke.
_”Biz akşam başka yere gideceğiz,gelemeyiz!...”
_”Oraya yarın gidersiniz,bu sefer bari kırma beni.Geliyorsunuz demi?...”
Mahalle ,Cevriye ablanın kaçıncı perdenden çıktığı belli olmayan yüksek ve tiz sesi sayesinde Ekrem’in geldiğini duydu.Gideceğini de benden duymalarında bir sakınca yok deyip;
_”Ekrem yarın gidecek!...Kusura bakmayın gelemeyiz!...”
_”Ateş almaya mı gelmiş de,sabah gelip akşam gidiyor O!...”Onun duyamayacağı bir ses tonuyla;
_”çok mu lazım sana?Ne zaman geldiği ?Ne zaman gideceği ?Dibine darı mı ekcen?”
_Efendim?..Anlamadım...”Gülmekten konuşmakta zorlanıyordum.
_”Annesi hasta !...Annesi!...”
_”Haa…Geçmiş olsun.Nesi var!..”
Duymamış gibi yapıp hemen içeriye girdim.Üç kuruşluk kahve keyfimin içine etti.Su ısıtıcısının fişini takıp ,ön balkona sıcak gelmiş mi diye bakmaya gittim.Felaket sıcak vardı.Hava kararıncaya kadar buraya çıkmamak lazım deyip salona gidip klimayı açtım.Bu arada da su kaynamıştı.Kahvemi hazırlayıp salona gidip televizyonu açtığım da ,çok sevdiğim ses sanatcısı volkan Konak,her duyduğumda hüzünlendiğim,bazende ağlamaktan kendimi alamadığım,”Cerrahpaşa”Türküsünü söylüyordu.
Vay seni cerrahpaşa içmem suyundan içmem
Bir dahaki seneye yolcu da gelip geçmem
Bu türküyü ne zaman duysam hep Ömer dedeyi hatırlardım.Ömer dedeyi;Bir zamanlar İzmir de hem okuyup hem hemşirelik yaparken tanımıştım.Sadece hafta sonları nöbete giderek mesayimi tamamlıyordum.Bir Pazar nöbetimde;
Öğleden sonraydı,saat on altı tedavilerini kontrol etmek için koridordaki hemşire deskinde defterin sayfalarını karıştırdığım sırada ,koridorun sol tarafından telaşlı telaşlı sesler geliyordu.
_”Yere uzatın yere…”,”Ayaklarının altına yastık koyalım”,”Dur dur,önce azcık su içirelim”,”Biriniz de gitsin hemşireye haber versin”gibi sesler duyunca;
Tedavi arabasının üzerinde duran tansiyon aletini kaptığım gibi seslerin geldiği üç yüz üç numaralı odaya vardığımda,fenalaşıp baygınlık geçiren bir amcayı ,hasta yakınları ve ziyaretciler yere uzatmışlar,birisi ayaklarını yukarıya kaldırmaya,birisi su içirmeye ,bir diğeri de yüzüne kolonya sürmeye çalışıyordu.Bu arada da yerde yatan amca;
_”Bişeyim yok benim.Galdırın beni “ diye etrafındakilerin elinden kurtulmaya çabalıyordu.Ziyaretci ve refakatcileri koridora çıkarıp amcanın tansiyonunu ölçtüğümde 24/16 mmHg(milimetre civa)dı.Hemen ayaklarının altındaki yastığı çekip başının altına koydum ve odadaki telefondan ofis de oturduğunu gördüğüm hasta bakıcı Kerim efendiye telefon açıp sedye getirmesini söylediğimde,amca yerinden kalkmış oturuyordu.
_”Amca ne oldu sana?.Başın mı döndü?
_”He gızım “diye başını salladı.Odadaki hastalara dönüp,”Bu amca hanginizin yakını?” diye sorduğumda ,kimseden ses çıkmadı.Birbirlerine bakışıp üçü de tanımadıklarını söyleyince dışarıya çıkardığım ziyaretcilere sorduğumda onlarda tanımadıklarını belirttiler.
Boş yatak olmadığı için amcayı Kerim efendinin getirdiği sedyeye yatırıp acil’e götürmek istediğimizi söylediğim de amca;
_”Devlet gelse beni oraya yatıramaz”diye şiddetle karşı çıktı.
_”Kerim efendi koş tekerlekli sandalye getir madem,amcayı ona oturtalım.”
_”Hiç zahmet etme oğlum.Ona da oturmam.”Amcanın bu gereksiz inadının mutlaka bir sebebi vardır .belki tatlı dil Onu ikna eder diye,
_”Amcacığım.tansiyonun çok yüksek…Ne diye inat ediyorsun ki?Yürüyerek seni acil’e kadar götüremem,hem kaç kat aşağıda hem de çok uzak…”dediysem de ikna edemedim.
_”Kerim efendi,gir amcanın koluna benim odaya götürelim .“dediğimde hiç itiraz etmedi.”Ziyaretciler de lütfen hastalarıyla vedalaşıp servisi boşatsınlar.Ziyaret saati bitti.Az sonra temizlik yapılacak.”deyip benim odaya doğru yürüdük.Amcayı tekli koltuğa oturtup,Acil deki nöbetci doktora telefon açıp,hasta ziyaretcilerinden birinin fenalaştığını,tansiyonunun 24/16 mmHg olduğunu,inatla acile gelmek istemediğini söylediğimde;IM (kalçadan)olarak bir ampul lasix yapmamı,tansiyonu düşerse göndermmi,düşmezse de tekrar aramamı söyledi.
Amcaya dönüp ,”iğne yaptırırmısın ?”diye sorduğumda ceketinin cebinden çıkardığı mendille gözlerini silip mendili tekrar yerine koymasıyla iki üç adımda bana yaklaşıp ellerimi öpmek istediğinde şaşkın şaşkın neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.
_”Aman amcacığım ne yapıyorsun?...Lütfen”diyebildim ve kolundan tutup tekrar yerine oturttuğum da;
_”A gızım, ben senin hakkını nerde ödeyeceğim?.Bari müsade buyursaydın da ellerinden öpseydim.Sultan ninenin kahrınıda az çekmedin hani…Hep izinli oluyordun.Hökümetin ileri gelenlerinden torpilin olduğu belli yada sende möhüm birisin herhalde bitek hafta sonları geliyodun çalışmaya.”Gülsem mi?ağlasam mı bilemedim.
_”Amcacığım,benim uzaktan bir iki kere başbakanımızı görmüşlüğüm varda…Cuma on altı saat,cumartesi on iki saat,pazar da on iki saat çalış diğer günler de git azcık daha oku dediler.”
_”Belli,belli…Ben boşuna dememişim möhüm birisin diye.sen gelesiye kadar ,sultan ninen serumunu çıkarmasın diye sabahlara kadar gözümü bile gırpmadan golunu tutuyordum.Öteki hemşireler takılalı üç gün oluyor ,serumun yerini değiştirelim deseler de,Sultan ninen benden de inat,olmaz diyordu hep.Sen gelince de,bu golun dinlensin öteki goluna takalım dedin mi de hiç ses etmezdi. Amma seninde maşallahın vardı canım…Biçırpıda dakıveriyodun .Gülerek amcanın yanına gidip ellerinden tuttum ve önünde çömelip;
_”Amca…Önce şu iğneni yapsak da,tansiyonunun düşmesini beklerken de Sultan nineden konuşsak,olur mu?”
Tam amca senin adın ne diyecektim ki;
_”Hiç unutamıyom,bigün bana ,Ömer dede…Sultan ninemi üzersen eğer ikimiz bir olup o sakallarını tek tek yolarız diye benle eğleniyodun.”
İçim bi hoş oldu.üzülmüştüm,alay ettiğimi sanmış demek ki.Allahtan ki adını sormamışım .daha çok üzülecekmiş.
_”Ömer dede ben seninle eğlenmedim,azcık gülelim diye şaka yapmışımdır,gücenme olur mu.
_”Gücenirmiyim gızım.burda şaka yapıp eğlenmezsen zaman geçer mi?Sağına bak hasta,soluna bak hasta.Ömür tükenirmi böle.Azcık da dalgana bakcan demi ya…”
_”Çok yaşa emi Ömer dede.Hadi gel şuraya uzan,iğne hazır.”
Ömer dede kanepeye uzanıp iğnesini yaptıktan sonra hemen kalkmak istdi.
_”Uzan azcık uzan,hemen kalkma.Eeee…Sultan ninem nasıl bakalım?.Dediğim gibi iyi bakıyon mu ona?
Elimdeki enjektörü tıbbi atık kutusuna atıp geldiğimde hıçkırık sesiyle donup kaldım.
_”Ömer dede ne oldu?...Çok mu acıdı iğne yerin yoksa?”
_”Ah gızım ah….Sultan ninen mi galdı ki…saaıp çıkamadım ben ona.Beni tek başıma godu giddi.Ben bu hastane gapılarında niye sürünüyom sanıyon.senlen helalaşmayı çok isdemişdi emme sorup soruşdurdum tam yirmi gün gelmeycek o dediler.Nişanmı olcakmışsın,nişana mı getmişsin öle bişey dedilerdin,telaşımdan anlamamışım.
Ah …ah.Gaybeddim ben onu gaybeddim…Canımın yarısını burada goyup giddim işde…Onu gara toprağın altında düşünmektense,buralara gelip son günlerini hep elimi tutarak geçirdiği yatağının yanına gelip sanki hala orda yatıyormuş gibi düşünerek vakit öldürmeye çabalıyom işde.Benimki gönül avutmak gızım gönül avutmak…”
Volkan Konak ,hayallerimin ortasına çivi çakar gibi;
doktorlar da ne bilir ciğerin acısını
cerrahpaşa’ya koydum canımın yarısını
yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisine
yaş akar gözüm sızlar ne kalır gerisi
herkesin bir derdi var durur içerisinde
Ömer dedemin canının yarısını kaybetmesine hüzünlenip buğulanan gözlerimi silmek için peçete almaya sehbaya uzandığım sırada evin telefonunun çalmasıyla şimdiki dünyama geri döndüm ve telefona bakmak için oturma odasına gittim.
(devamı var)
nerimanK
YORUMLAR
değerli dostum şahin tepesi gerçekten güzel bir yer
her gidişimde uğradım.
yine keyifle okudum ve okumağa devam edeceğim.
umarım siz de yazmağa devam edersiniz.izin verirseniz
şaiir kimliğinizin yanında roman yazarı sayın usta demekten de mutluluk duyarım.
emeğine ve yüreğine sağlık.Saygılarımla Alkan.
Değerli ablam yazılarıını büyük bir merak ve ilgiyle takip ediyorum.Anlatımların çok çok mükemmel.İçimden bu yetenekte ki Ablam neden roman yazmıyordur diye düşündüm
İLLEDE ROMAN OLSUN