- 2242 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SAHİPSİZ VATAN DOĞU TÜRKİSTAN
SAHİPSİZ VATAN DOĞU TÜRKİSTAN
Bugün Doğu Türkistan`da yaşayan Müslüman Türkler; Gazze’ de, Çeçenya’ da, Bosna’ da, Bağdat’ ta, Kerkük’ de, Afganistan’ da küresel zalimler tarafından amansızca ve acımasızca uygulanan zulmün tekrarını ve bir benzerini yaşamaktadırlar. Lakin kızıl Çin yönetiminin tüm haberleşme ve iletişim imkânlarını engellemesi sebebiyle yaşanan vahşetin çoğundan haberimiz olmadığı için, maalesef Doğu Türkistan gerçeği yeterince gündemde yer alamıyor. Gündemde yer alamadığı için de millet olarak yeterli refleksimiz olamıyor.
Londra’ da yapılan uluslar arası bir seminerde Açe Sumatra Lideri Tunku Hasan, İslam dünyasının yarıdan fazla bir kısmının uzak doğuda bulunduğunu söylemişti. Uzak doğuda nüfusun kalabalık olduğunu çok sayıda da Müslümanın yaşadığını bilmekteydik ama bütün bunlar gündemimizde yoktu. Çünkü gündemimizi uluslar arası haberleşme örgütleri belirliyordu ve bu güdümlü ve küresel zalimlerin emrindeki haber kanallarının gösterdiği kadarı ile görebildiklerimiz de sınırlıydı.
Onların gözlüğü ne renk gösteriyorsa, biz de yaşananları o renkle görüyoruz, zira Doğu Türkistan’ da gerçekte binlerle ifade edilen şehit sayımız, basın tarafından hâlâ 100–200 gibi sayılarla saklanmak isteniyor. Çin askerleri ve zorbaları ekranlarda çok masum ve sevimli olarak lanse edilirken, zulme başkaldıran Müslüman Türkler ayrılıkçı ve suçlu ilan ediliyor. Televizyon kanalları çevire çevire burnu kanayan iki Çinli kadını göstererek, Türklere yapılan zulüm ve vahşete âdeta haklılık arıyorlar. Kafalarından kurşunlanarak şehit edilen sokak aralarında ve meydanlarda cansız yatan parçalanmış Müslüman bedenleri kimsenin umurunda değil.
Asr-ı Saadetten beri 1200 senedir İslam beldesi olan Doğu Türkistan’ da Müslüman Türkler, yaklaşık 250 yıldır Çin egemenliği altında yaşamaktalar. Öyle ki islamın başlangıç devrinde dünyada inşa edilen ilk camilerden biri de buradadır. Çinliler, işgal ve sömürge mantığıyla, bir İslam toprağı olan Doğu Türkistan`a "kazanılmış topraklar" anlamına gelen "Sincang" adını koydular ve burayı kendi toprakları olarak tanımladılar.
1949’ da Komünist Çin tarafından işgal edilişinden ve 1960 kültür devriminden bu yana Uygurların Hacca gitmeleri, namaz kılmaları ve oruç tutmaları engellendi. Uygur halkı asimile edilmeye İslami kimliklerinden koparılmaya, Allah`ın ayeti olan kavmi kimlik, anadil ve kültürleri baskı ve işkencelerle yok edilmeye çalışıldı. Çin Hükümetinin yaptığı bütün nükleer denemeler Uygur bölgesinde yapıldı, bu sebeple kanserden ölümler yaygınlaştı.
Komünist rejim politikası, asimile olmayı reddeden insanların fiziksel olarak imha edilmesine yöneldi. Katledilen insan sayısı korkunç boyutlara ulaştı. 35 milyon kişi bu gün yaşanan son olaylarda olduğu gibi değişik tezgâhlar ve senaryolarla ya Çin ordusu tarafından katledildi ya da rejimin doğurduğu kıtlık sebebi ile ölüme terk edildi.
O zamanki Çin yönetimi, 1949 yılından itibaren bir yandan Müslümanları imha ederken diğer yandan da bölgeye sistemli bir biçimde Çinli göçmen yerleştirdi.
Ayrıca Çin yönetimi, yapılan genel nüfus sayımlarında yaşayan azınlıkları özellikle de Müslüman Türk nüfusunu istatistiksel olarak ilan etmemekte, yapacağı katliamlar ve yok etme faaliyetleri için, Müslüman Türk varlığı sinsice ve resmen saklanmaktadır.
Günümüzde Uygurlar, köylerde oturmaya zorlanırken Çinliler şehirlere yerleştirilmektedir. Bu sebeple bazı şehirlerde Çinli nüfus yüzdesi 80`lere çıkmaktadır. Hedef, şehirlerde Çinlileri çoğunluk haline getirmektir. Çin Hükümeti`nin Doğu Türkistanlıları Çinlilerle evlendirmek için uyguladığı yöntemler ise bu asimilasyon çalışmalarının bir parçasıdır.
Gençler sebepsiz yere tutuklanmakta, rejime karşı oldukları iddiası ile idama mahkûm edilerek kurşuna dizilmekte, Müslümanların ibadetlerini topluca yapmaları engellenmekte, kazançları acımasız vergilerle ellerinden alınmakta, halk açlık tehlikesiyle ölümün eşiğinde yaşamakta, yakın topraklarda yapılan nükleer denemelerle ölümcül hastalıklara yakalanmakta, yüzlerce çocuk sakat olarak dünyaya gelmektedir.
Yapılan baskı ve zulmün hangi birini yazalım...Göstermelik olarak açık tutulan Camilere sadece yaşlıların girmesine izin verilmekte, doğum yasağı uygulanmakta ve birçok kadın kürtaja zorlanmakta veya öldürülerek, Uygur nüfusunun azalması ve neslin yok edilmesi isteniyor. Doğu Türkistanlı Müslümanlar, Çin hapishanelerinde yıllarca sorgusuzca tutulmuş, akla ve hayale gelmeyecek işkenceler görmüş, çoğu da idam edilmiştir. Bugüne kadar aralıksız devam eden işkence, katliam ve idamlarda öldürülen Uygurların sayısının şu anki Uygur nüfusuna eş olduğu söylenmektedir.
Dünya`daki diğer devletler ve uluslar arası kuruluşlar ise, hem Çin`le olan ekonomik ilişkilerini bozmamak için, hem de tehdit olarak algıladıkları Müslümanları baskı altında tutma politikaları gereğince bu büyük vahşeti seyretmekle yetiniyorlar. Uygurların tek isteği ise, kendi topraklarında insanca, Müslüman`ca, özgürce, kavmi kimliklerini, dillerini, kültürlerini ve İslami kimliklerini koruyarak yaşamak istiyorlar.
Bosna, Filistin, Afganistan, Çeçenistan ve Irak`ta Müslüman halklara yaşatılan soykırımlar, katliamlar, vahşet boyutlarındaki zulümler ve tam anlamıyla insanlık suçları, on yıllardır Doğu Türkistan`da Müslüman Uygurlara yaşatılıyor. Bu büyük zulümleri her zamanki gibi tüm dünya devletleri ve tüm uluslar arası kuruluşlar utanmadan seyrediyorlar. Dünya sanki fikir birliği etmişçesine bu vahşete kör ve sağır durarak, tepkisiz kalıyor ve dolaylı olarak Çin mezalimine destek ve soykırıma ortak oluyor.
Doğu Türkistan kıyamı, esarete karşı hürriyeti savunanların, mahkûmiyete karşı istiklal mücadelesi verenlerin, imanı için ölmeyi bilen mustazafların, zulme başkaldıranların tüm insanlığa yönelttikleri asil bir çağrıdır.
Bu güne kadar pek çok lideri ve sancaktarı değişik suikastlarla öldürülmüş ve sehpalarda katledilmiş olsa da, sancağa sahip çıkan imanlı gençler bu sahipsiz topraklarda hâlâ her şeye rağmen var oldular ve her zaman da var olacaklardır.
Ama bu gün, bu coğrafya, kaderiyle baş başa bırakılmakta, Kızıl Çin`in zulmüne terkedilmektedir. Bu açıdan bu kıyam tüm insanlığa bir ikaz mahiyetindedir. Ümidimiz bu çağrının bir an önce cevabını bulması ve Doğu Türkistan`ın esaretten kurtulmasıdır.
Doğu Türkistan’ın bağımsızlık davasının sonuna kadar yanındayız ve bölgede yaşananlar sebebiyle oradaki din kardeşlerimizin ve kan kardeşlerimizin acısını yürekten paylaşıyoruz. Bu şanlı mücadelede şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor ve yaralı kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
YORUMLAR
Saygıdeğer Kardeşim sizi kutlarım.Unutturulmak istenen bu güncel konu umarım tüm yönleriyle anlaşılır.Hala tv lere çıkıp ticaretimiz bozulmasın çin le diyen İHANET VE HIYANET içinde olan para düşkünleri var...HAYKIRAYIM HAYKIRAYIM...KIZIL ELMAM BEN SENİ GÖRMEDEN ÖLMEM ÖLMEM...
Doğu Türkistan’ın bağımsızlık davasının sonuna kadar yanındayız ve bölgede yaşananlar sebebiyle oradaki din kardeşlerimizin ve kan kardeşlerimizin acısını yürekten paylaşıyoruz. Bu şanlı mücadelede şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor ve yaralı kardeşlerimize geçmiş olsun diyoruz. çin'İ KINIYORUZ........