- 3106 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
88 - LAKAP
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
Antalya yöresinde herkes lakaplarıyla tanınır. Halkımızın çoğunun adı Ahmet, Mehmet, Mustafa, Hasan, Hüseyin, Ali, Ayşe, Fatma, Hatice ve Zeynep’tir. Hangi Hasan? Topal Hasan... Dereköylü Hasan... Pıttı’nın Hasan... Hangi Ayşe? Karaaliler’in Ayşe... Zıpır Ayşe... Sütçü’nün Ayşe... Deli Ayşe... Herkes ya fiziki ve ruhi karakterinin en belirgin özelliğine ya da köyünün, kasabasının, doğduğu vilayetin adına yahut da anadan atadan gelen lakaplarına göre anılır. O nedenle mahallenin muhtarı olarak, semtimizdekileri lakaplarıyla da bilmek zorundaydım.
Didilalar’ın Neriman, Tabakların Ahmet, Tabakopulo, Kokmuş Fato, Hoppuduk Halime, Sağır İsmet, Kısık Sesli Sıdıka, Karabayırlı Yıldız, Kadini, Bulandıra, Gega gibi...
Bunların içinde öyle renkli bir sima vardı ki hepsine taş çıkartırdı! Sisi... Beyaz teni yaz kış sokaklarda dolaşmaktan kumrallaşmış, iri yarı, uzun boylu, pos bıyıklı, kır saçlı, aslında çok efendi bir adamdı. Onu tanıdığımda altmış dört altmış beş yaşlarındaydı.
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 4
AYNA - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
yazım ne denli güzelse,konu o denli kötü,üzüldüm,hem de çok üzüldüm.hiç sevmem lakap takmaları,inasanların zaaflarını kullanmaları,alay edip üzerine gitmeleri.şimdi ardından üzülüp vicda azabı çekmiyorlar mı.allah rahmet eylesin.ama keşke okumasaydım.zaten alışamadım henüz antalyaya,her gün bir yadırgadığım yanıyla karşılaşıp uzaklaşıyor benimseyemiyorum... keşke bilmeseydim bu olayı.çok kötü oldum çok!..yazım adına kutlarım,ama konu yaraladı doğrusu ve lütfen sizi kınadığımı sanmayın,siz bir gerçeği yansıtmışsınız,o gülenler utansın.selam ve sagımla efendim.
Benim annem de azcık tembellik yapmama hiç müsade etmezdi.Ezan okunur okunmaz,"kalk,kıl manazını.Yarın ölmeyeceğin ne malum" derdi.
Çok yorgunum,keşke bu tatil olsaydı da işe gitmesem dediğimde de"Çalış,çalış..Ölüm erken mi gelir,geçmi gelir belli olmaz "derdi.
Yani;hiç ölmeyecekmiş gibi çalışın,yarın ölecekmiş gibi ibadet edin sözünü hiç unutturmazdı bize.
Emeğinizi ve seçkinizi kutlarım
Sükür kavusturana, yazilarini özlemisim kac gündür.
Ölüm gercek ama ölümün ve ölünün cevresinde yasanilan bazi gercekler ürkütücü malesef.
Yazina ben gec kaldim ama Ardaslar sagolsunlar gerkeni yapmis ve yazmislar ve yine tam puanlik bir yazi okudum her zamanki gibi.
Seni seviyorum Onur, nazar degmesin, kalemin daim olsun.
Muhabbetle...
Adamın birisi mezarlardan kefen çalıp, karısına yıkattırıp, kaynattırıp, ütülettirip satıyormuş.” Birisi de kabristana, kerpeten cebinde gidiyormuş. Ölülerin ağzında altın diş bırakmamış. Onları biriktirip, kuyumculara satıyormuş. Oradan eritilmeye, tekrar üretime...” insan ne diye bilir ki.tügleri diken oluyor insanin.
cok güzel anlamliydi yine.saygilar.
İÇİMİZDEN BİRİLERİNİN YAZAR OLMASI NE GÜZEL . NEDEN Mİ ? KÜLTÜRÜMÜZ AYNI OLUNCA BİZİ BİZE ANLATIYORSUNUZ. ÖYLE GÜZEL ANLATIYORSUNUZ Kİ, HER YAZINIZDA BİR YERLERDE BENDE OLUYORUM SANKİ...İNSAN YAŞIYOR FAKAT YAZMAK HİÇTE KOLAY DEĞİL. OKUMAK KOLAY TABİ...HELE SİZ YAZMIŞSANIZ, KOLAYLIĞIN YANINA BİRDE GÜZELLİK EKLENİVERİR...GÜZEL İNSAN, SİZ HEP YAZIN BİZ OKUYALIM...OLURMU ?