- 389 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HER GERÇEK YAZILABİLİR
HER GERÇEK YAZILABİLİR
Yazarın gerçek karşısında bir tutumu olacaktır elbet. Gözünüzün önüne serili duran ve gerçekleri görmezliğe gelip,yalnız ve yalnız düşlerinin enginliğine sığı-nan bir romancıya, bir oyun yazarına, bir öykücüye ne kadar acısak yeridir. Gerçekten kurtulmak isteyen yazar, hiçbir zaman sanat eserinin ana konusu olan kişiyi bütün renkliliği, çeşitliliği, olanca derinliğiyle kavrayamayacaktır.
Gerçek derken ne anlıyoruz. Bunun tanımı çok açık; gözümüzle gördüğümüz, duygularımızla tanıdığımız yaşamın iç ve dış olayları... Bunlar, istemese de ya-zarı etkileyecektir. Günümüzün sanatı öylesine gerçekçidir ki, gerçekten öteye bile uzanmakta, gerçekleri daha olmadan sezmeye, duymaya çalışmaktadır. Türlü akımlar hep bu çıbanın sonucu değil mi?
Sanatta gerçekçilik konusu üzerinde daha uzun boylu durmak gereklidir. Ama bizim ele almak istediğimiz konu o değil. Burada gerçekçiliğe verilmek istenen yanlış anlamlardan söz açmak istiyorum. İşte size bir örnek; uzun yıllar önce bir sinir doktoru Şehir Tiyatrosunda oynanan bir piyes için bir takım garip sözler söylemişti. Sayın doktor sahnede gecekondu sorununun işlenmesini, gizli kalma-sı gerektiğine inandığı bazı gerçeklerin ortaya dökülmesini doğru bulmamıştı. “Çamaşırlarımızı apartmanların ön pencerelerine asar mıyız?” diyordu. O gün-lerde, bu konuda uzun tartışmalar yapıldı. Tanınmış sanat adamları anketlere karşılık verdiler. Hemen hepsi bu yanlış görüşü yerdiler. Sanatçının, yazarın konusunu istediği gibi seçmekte serbest olduğunu söylediler.
Bu çeşit yanlış düşünceler nereden geliyor diye düşünürsek karşımıza sanat konusundaki bilinçsizlik çıkacaktır. Hep üzerinde durulan, aydınlarımızın gereği kadar aydın olmamaları sorunu... sonra bir şey daha göze çarpıyor, bu çeşit ay-dınların üzerinde hiç kafa yormadıkları konularda bile cesaretle konuşmaktan çekinmemeleri... Ne yazık ki bugün sanat evrenimize bu yarı aydınların görüşü, anlayışı hakim. Bunlara göre sanatçılar, yazarlar ancak kendilerinin benimse-diği, doğru bulduğu gerçekleri belirtmekle, savunmakla görevlidir.
Yazarın bir ödevi de, kişioğlunu, çevresini aşan yalanlardan kurtarmaktır. Her çeşit gerçek, sanat yapıtında yerini almalıdır.
Sanatta “gizli gerçek” yoktur. Sanat yapıtı öyle bir bütündür ki orada her duy-gu, her görüş kendine yer bulabilir. Sanat yapıtından korkmak, kişioğlundan korkmak sayılmamalıdır. Ama yalnız bizde değil, Batı ülkelerinde de zaman zaman bazı şairlerin, yazarların yapıtları yüzünden suçlandıkları görülmüştür.
Topluluklar aydınlığa,ekinin ışığa kavuştukça sanat adamı da o ölçüde özgür, yaratma işinde serbest olabiliyor. Sanatçıya, yazara doğruyu söylediği için düşman kesilenlerin içyüzlerini biraz karıştırdınız mı muhakkak bir yerden bir suçları, bir karaları meydana çıkıverecektir. İnsanlık tarihi gerçek için yapılan savaşlarla doludur. İnandığı doğru yolda, gerçek yolunda olmalıdır.
Bizde bir avuç sanatsever aydın var. Dün o da yoktu. Sanat alanında ancak daracık, yazarın elini, kolunu güçlükle oynatabildiği sıkışık geçitler vardı. Ya-zar, kalemi eline alınca yapıtından çok, çevresinin vereceği yargıları düşünüyor, ona göre yazıyor, yaratıyordu. Yaratma özgürlüğü sınırlı bir yazarın yaratacağı yapıtlarında sanat değeri bakımından sınırlı olacağı tabiidir. Yaratıcı, konuları-nı seçmekte, işlemekte ne kadar özgürse o ölçüde değer, kalıcılık kazanır. İçinde yaşadığı topluma yeni değerler, yeni anlamlar, yeni zenginlikler getirir. En teh-likeli, en zararlı anlayış, sanatçının gerçekler karşısında susmasını istemektedir.
Yalnız sanatçı değil, her kişioğlunun doğru bildiğini açıklanmaktan kaçınma-yacağı, çekinmeyeceği, korkmayacağıbir toplum yaratmak çabasındayız. Öyle sanıyorum ki Türk toplumu bu yolda sağlam adımlarla ilerleyecektir. Böyle bir çağda sanatçıyı, en göze batan, en bağıran gerçekler karşısında susturmaya ça-lışmak kadar çıkmaz bir yol olamaz. Yüzyıllardır yalanlar doğruları örttü. Artık doğruları gözler önüne sermek zorundayız.
Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz ve çevremize yalanı yayıyoruz demektir...
Mustafa GÖKÇEK
YORUMLAR
Yalnız sanatçı değil, her kişioğlunun doğru bildiğini açıklanmaktan kaçınma-yacağı, çekinmeyeceği, korkmayacağıbir toplum yaratmak çabasındayız. Öyle sanıyorum ki Türk toplumu bu yolda sağlam adımlarla ilerleyecektir. Böyle bir çağda sanatçıyı, en göze batan, en bağıran gerçekler karşısında susturmaya ça-lışmak kadar çıkmaz bir yol olamaz. Yüzyıllardır yalanlar doğruları örttü. Artık doğruları gözler önüne sermek zorundayız.
Her doğru söylenebilir, her doğru söylenmelidir, yoksa çevremizi aldatıyoruz ve çevremize yalanı yayıyoruz demektir...
Aradıklarımı bu yazınızda tam manasıyla buldum dersem
yalan olmaz.
Sanatçının nasıl olması gerektiğini vurgulamakla çok anlamlı
bir yazı çıkmış ortaya