- 633 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARDAN PORTRELER!..(6)
Elinde kalan malları satmak zorundaydı.Yeni gelecek malların içerisine katılmamalıydı.Ge-
çen yıldan kalma,bayan blujinleri ve kız öğrenciler için penye çorapları,satılmayı bekliyor-
lardı.İyi bir satıcı ya da pazarcı ne yapıp yapıp elinde tampon mal bırakmazdı.
O da yaptığı işin bilincindeydi doğrusu.Bu zamana dek yaptığı ticarette emin adımlarla
gittiği için pek sıkıntıya düşmemişti.Çek,senetle işi olmazdı.Her zaman nakit çalışmayı yeğ-
lerdi.Bastırır nakitini ,malı hesaplı düşürmeye çalışırdı.Ankarada ilk başladığı yıllarda da
bu işin pek ustası olmamasına rağmen araştırıcı ruha sahip olduğu için hemen hemen bü-
tün işleri istediği gibi gidiyordu.Aşağı yukarı yedi sekiz sene önce Ümitköydeki pazar ye-
rinde Cumartesi günleri işleri oldukça iyiydi.Yanında karısı ile birlikte olunca yapılan işe
hakimiyet daha da kolaylaşıyordu.Başka yardımcı, ücretli işci ya da ortak almayı hiç dü-
şünmedi.Onların hesabını ,kitabını kafasında yapmıştı.İnsan yükü ağır,insan kahrı çekmek
o kadar kolay değildi.Geçmiş yıllarda başından ufak tefek ortaklık ilişkileri geçmişti.Sonuç-
ta zararlı çıkan hep kendisi olmuş,bir daha "ortaklık" sözünü bile duymak istemiyordu.Aslın-
da müteşebbüs girişiminin birlikte yürütülmesinden yanaydı ama insanlarımızın henüz
o olgunluğa gelmediklerini varsayıyordu.Onun için yapacağı bütün işleri karısı ile birlikte
omuz omuza yapmayı daha sağlıklı buluyordu.Ümitköy’de işler yoluna girince onbeşgünde
bir hafta içinde pazara çıkmadığı bir günde kendisi, İstanbul’a gidiyor nasıl hesaplı mal
düşürebilirim diye her tarafı tazı gibi dolaşıyordu.Merterdeki bütün pasajların altından girip ,üstünden çıkmıştı.Beyazıttaki çantacılar ve Mahmutpaşa’daki bütün giyimci ve şapkacıları tek tek tanır hale gelmişti.İşte o günlerinden bir gün Merterdeki pasajların
birinin en altına inmişti.Gözleri dükkanın içerisinde uzunca masanın üzerindeki rula ha-
linde duran polarlara gözleri ilişti.İçeriye adımını attığında genç bir adamla selamlaştılar.
Bir iki hoş sohbetten sonra adamın sıkıntısını öğrenmişti: Adam, sipariş verdiği polarları
kumaşcılar (ya da polarcılar) getirip kapısına bırakmışlar.Parayı da peşin almışlar.Adam,
masanın üzerine koyduktan sonra yaptığı inceleme de bakıyor ki polarlar,regüle mal değil,hepsinde defo var.Malı geri de verememiş.Bir kez parayı kaptırmış ya.Adam,kara kara düşünüyor.Üstelik dükkanın kirası,elektrik parası ve diğer faturalar da gelince apı-
şıp kalmış.Çaresiz.
Hemen kafasında durum değerlendirmesi yaptı.Adamın çaresizliği kendi işine yarayacaktı.
Polarların tamamınından şal, atkı yaptırdı.Parasını da peşin verince sıkıntıdaki adam
için de rahatlama olmuştu.O cumartesi günü Ümitköy’de şalların ve atkıların tamamına ya-
kınını verdiği paranın beş katına satmıştı.Parayı kazandıkça ufku daha da genişliyor ve
isabetli kararlar vermeye hazır hale geldiğini hissediyordu.Ama durdurak bilmeden çalış-
mayı da elden bırakmıyordu.
Şimdi ise elindeki kalan malları kesin satmalıydı.Geçen hafta çarşamba günü oğluyla birlikte
Ayrancı’daki sosyete pazarına gitmişlerdi.Oğlunun o gün okulu yoktu.Hazır bu fırsat ele
geçmişken onu da yanımda götüreyim diye düşünmüştü.Arada bir çocuklarına para kazan-
manın inceliklerini, bizzat onları işin içine sokmak suretiyle öğretmeyi yeğlerdi."Oğlum,bunları yapacaksınız ki kendi kendinize ayakta durmasını öğrenmiş olabile
siniz.Yani ben size balığı tabakla önünüze sunmuyorum.Balığı kendinizin yakalamanızı
öğretiyorum " derdi.
O gün Ayrancı da akşam saat altıdan sonra(zabıtalar,o saatte seyyarı serbest bırakıyor-
lar.) kadın kot blujinlerinin tamamını sattılar.Blujinleri üzerine giymişti.Dikkati çekmek
için de parkın duvarına çıkmış ,bağırıp çağırıyordu.Kısa zamanda etrafına toplanan kadın-
lar blujinleri çekiştirmeye başlamışlardı.Zaten kadının birisi gelmeye görsün.Diğerleri de
hemen oraya damlarlardı.Bir taraftan da oğlunu süzüyordu.Babası bağırıp çağırdıkça
adeta o da ,galeyana gelmişti.O da aynısını yapıyordu.Paranın yüzü,sevgiliden bile tatlı
geliyordu sanki.Para ceplerde şiştikçe kendilerine güvenleri daha da artmıştı.Parayı say-
dılar.Getirdikleri malın sayısı belliydi.Sayı ile denkleştirmeye çalıştılar topladıkları parayı,
tamamdı.Aslında bunlardan oğlu da bir şeyler ders çıkarsın diye onun gözünün önünde ya-
pıyordu.Yapılan pratikle tecrübe kazanmak daha farklıydı.
Bugün ise bu pazarda yani Batıkent pazarında ayrı bir şov yapmanın planlarını yapmıştı.
Elde bekleyen kız öğrenci çoraplarını satıp bitirmeliydi.Son vuruşu yapmalıydı..
Çorapları tezgahın üzerine döktü.Birazını da ipe astı.Kafasına da çorabı geçirip adeta
palyoçalığa soyunmuştu. Artık onu kimse tutamazdı.Damarlarındaki "pazarcılık" kanı
bir kez devinim kazanmıştı.
"Kız feride feride,
niye kaldın geride
Yanaşsana beriye
Al aman aman şu güzel çorapları
Alınız çocuklarınıza hediye..
Aman hediye..aman da hediye.."
Yaptığı mani türü çağrışımlarla kadınlar yavaş yavaş etrafında yumak olmuşlardı.Bir tane
alan bir tane daha almaya çalışıyordu.Arada bir ,birbirlerine de girdikleri de oluyordu.
"Yok benimkini sen aldın"
"Ben almadım,asıl sen benim alacağımı aldın."
Velhasıl pazarcı ,o gün elindeki bütün malları eritmişti."Çalışmanın hoplayıp zıblamanın karşılığı buydu işte" diye düşündü...Artık sezonun yeni mallarını tezgaha rahatlıkla koya-
bilirdi...
(Pazarın bu zır delisini tanıdınız mı?)
Ayhan SARIKAYA