- 1912 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FOÇA HİKAYELERİ-5 AÇIK CEZA EVİ
AÇIK CEZA EVİ
FOÇA HİKÂYELERİ
AÇIK CEZA EVİ
Yürüdü.
Sıkıntılı ve yorgun.
Zeytin ağacının önündeki taşa kadar.
Kasketini çıkardı.
Tozlu saçlarını silkeledi.
Koluna terini sildi.
Taşa oturmağa çalıştı, rahat edemedi.
Yere bağdaş kurdu.
Bir sigara yaktı.
Derin , derin çekti dumanı.
Bir çakıl aldı yerden, havaya attı.
Bir diğeri ile de attığını, vurmaya çalıştı.
Iska dedi.
Bir daha, bir daha attı.
Vuramadı.
Sonra uzandı toprağa.
Karınca yuvasına giren karıncaları saydı.
141’ inci karıncada, ondanda bıktı.
Cüzdanındaki resimdeydi aklı.
Bakmayacağım dedi hırsla.
Sonra yüzüğü ile oynadı.
Çıkarttı parmağından,
Topaç gibi çevirdi taşın üstünde.
Kalktı, dikenli tellere kadar yürüdü.
Bir zeytin ağacına dayandı.
Koynundan bir kitap çıkarttı.
“James Baldwin, Onether Country”.
Kapaktaki çıplak zenci kıza daldı gözleri bir müddet.
Sonra okumağa başladı.
Bir sayfa sonra, dikkatle işaretledi kaldığı yeri.
Tekrar koynuna soktu.
Bir türkü mırıldandı.
İlerdeki yoldan, el ele geçen çiftleri seyretti bir zaman.
Sonra, Eyfel Kulesini düşündü.
Kaç parça demir vardır diye.
Asansörler geldi aklına.
Nasıl sıkıştırıp öptüğünü düşündü sevgilisini, iki kat arasında.
Çöktü.
Toprağa bir kule çizdi bin katlı.
Birde asansör yaptı içine.
Her katta, kaç öpücük alacağını düşledi.
Düşmeyecektim hapis’e dedi.
Bıçaklamayacaktım onu.
Ama yedirememişti kendine aldatılmayı.
Tapıyordu ona.
Her sabah o ipek sarı saçlarını, kendi elleriyle taramıştı.
Gözleri yaşarırdı, onun deniz mavisi gözlerine bakarken.
Nefesi tutulurdu ona sarılırken.
Kokusu hala ciğerlerindeydi.
Yürüdü.
Taşları tekmeledi bir zaman.
Yanından, kuşkuyla geçen kediye göz kırptı.
Koşmaya başladı yarıştaymışçasına.
Sonra nefes nefese sırt üstü yattı.
Bulutlara baktı bir müddet.
Boynunda gezen karıncayla kovalamaca oynadı.
Sonunda,
Koltuk altında kıstırdı.
Kılları arasından dikkatlice aldı.
Merhaba dedi.
Küçük dost.
Karınca şaşkın, korkulu.
Antenlerini oynattı tek, tek.
Avucuna hapsetti küçük dostunu.
Parasını saydı.
845 kuruş.
Dört buçuk lira ayırdı içinden,
Etrafına bakındı, sinsice geçti dikenli tellerin arasından.
Bir Dimitri şarap aldı Foça yolu kenarındaki bakkaldan.
Sinsice girdi yine cezaevi arazisine.
Dikti başına şarabı.
Hırsla içti dibine kadar.
Avucunu açtı.
Küçük dostunu taşa bıraktı.
Bir damla şarap damlattı önüne.
Karınca ilk önce, merakla yaklaştı damlaya.
Sonra birden geri döndü,
Durdu.
Adama baktı şaşkın.
Antenlerini salladı kızgın.
Güldü adam.
Küçük bir parça kopardı şişenin mantarından,
Yükledi karıncanın sırtına, yuvaya selametledi.
Karınca memnun, oynattı antenlerini.
Adam da el salladı arkasından.
Sonra, etrafına bakındı ürkek, ürkek.
İki mahkûmu gördü kendine bakan şaşkın mı şaşkın.
Uzun bir tespih çıkardı cebinden, siyah mı, siyah.
Boncukları saydı bir, bir.
Sonra bir taş aldı yerden.
Nefretle bir boncuk kırdı.
Tekrar saydı, saydı, saydı.
İçini çekti derinden
392 gün kaldı dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.