BİR ELEŞTİRİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ...
( şair, toplumun iç sesine en yalın ve en iz bırakacak şekilde tercüman olandır..
çığlıkları yeni,farklı ve faydalı olmalıdır.
şair, başkasının yazamadığını bağırandır...
ve tabi ki, hergün şiir yazana şair denir mi o tartışılır...
büyük şairler; az ama nitelikli dolu dolu şiirler yazarak isim yapmışlardır..
sietdeki dostlar da haftada bir şiri yazsalar, şiirleri daha değerli olur, okunur ve gerekli ayna tutulur..
aksi halde herkes yüzlerce şiiri okumanın telaşıyla, biraz da dostları sevindirmek için TEBRİKLER yazıp geçecek..
yanılıyor muyum dost ? )
Derim ki şair; toplumun iç sesini de kendi iç sesini de haykırır; duruşuna göre...Bazen yalın yazar, bazen karmaşık; elbettteki duygu ve düşüncelere tercüman olur; hem kendinin, hem kendi dışındakilerin...Bağırma meselesi şairine göre değişir. Kimi şairler bağırmadan da iş görür, naiftir...Her gün şiir yazana gününüz koşullarında şair mi denir yoksa şiirmatik mi denir bilemiyorum...ama,
şu tercüme sözü, büyük şair sözü bana ilginç geldi...Onun üzerinde biraz duralım: sizin büyük şair diye nitelendirdiğiniz kişiler iyi birer tercümandı...
Hepsi fransızcayı ana dili gibi bilirdi...
’Türkiye Tanzimatla, özellikle Cumhuriyet’le Batı uygarlığını seçince bazı Türk şairleri de, uygarlıkla kültürün birbirinden ayrı şeyler olduğunu düşünmeksizin, belki de kavrayamadan, fransız şiirinin büyük şairlerine kapılarını açtılar, onlardan geniş ölçüde etkilendiler. Bu etkinin derecesi şairin tutumuna göre değişik oldu. Kimileri dizeler ve imgeleri değiştirdi, kimileri olduğu gibi aktardılar.
Abdülhak Hamit Victor Hugo’nun büyük sesine özendi.Yahya Kemal’in savıyla Tevfik Fikret ve Mehmet Akif, Francois Coppee’nin
Türkiye’deki tilmizleri oldular. Ahmet Haşim kendisini sembolist sandı.Yahya Kemal yazılarında, başta Jose- Maria de Heredia olmak üzere, Paul Verlaine, Gerard de Nerval, Victor Hugo ve Jean Moreas gibi Fransız şairlerinden etkilendiğini, ancak yöntem aldığını açıkça söyler. Yahya Kemal’in tilmizi Ahmet Hamdi Tanpınar ise Valery’yi göklere çıkarmasına rağmen, gerek şiirlerinde, gerek öykü ve romanlarında bir Nerval tilmizi olup çıkar. Cahit Sıtkı Tarancı hangi Fransız şairi çevirdiyse onların dizelerini, bazen olduğu gibi, bazen küçük değişikliklerle kendi şiirine aktarır. Necip Fazıl Kısakürek’te ingiliz Shakespeare ile birlikte Fransız Baudelaire’i buluruz. Nazım Hikmet,’’Mayakovski’den etkilendiğim ileri sürülüyor, eğer etkilendiğim bir şair varsa o, Mayakovski’den çok Paul Eluard olabilir’’ diyor.
İsviçre’de ve Fransa’da eskiyen özgür dize ve Dadacılık, fransız kültürüyle beslenmiş, Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’ın (Garip) kitabıyla ülkemize giriyor. Oktay Rifat Horozcu (Perçemli Horoz) adlı kitabında Rimbaud’yu öykünerek, hatta Rimbaud’nun dize ve imgelerini küçük değişikliklerle aktararak(Gerçeküstücülüğü) sokuyor.Ve bir Rimbaud özentisi başlıyor.Şiiri yirmili yaşlarda bırakan bu şairin dizeleri ,Baudelaire ve Verlaine’le birlikte Ahmet Muhip Dranas’ın şiirine,Yunan mitolojisiyle birlikte Melih Cevdet Anday’a giriyor. İlhan Berk onu baş tacı edip bütün şiir yapıtının temeli haline getiriyor. Daha sonraki şairler de fransız şiir kitaplarının sayfalarını çeviriyorlar. Atilla İlhan içerikte divan şiiri ve halk şiirinden yaralanırken biçim Villon’un evrenselleştirdiği ’ballade’ dani yani fransız şiirinden alıyor. Apollinaire Cemal Süreya’nın gözde şairi oluyor, ayrıca Süreya Rimbaud’ya gönderimler yapıyor. Ece Ayhan bazı şiirlerinde Rimbaud’dan dize aktarmakla birlikte daha çok, Yahya Kemal gibi yöntem almayı uygun buluyor.
Goethe,Schiller ve Rainer-Maria Rilke gibi Alman, T.S Eliot ve Walt Whitman gibi Amerikan şiirini izleyenler de var.Ancak bunlar azınlıkta’diyor Erdoğan Alkan şiir sanatı adlı kitabının önsözünde...
Söylenenlere katılırız yada katılmayız. Ama, bir gerçek var ortada: bizim şiirimiz fransız öpücüğü ile taclanmıştır. Yazınımızın kodlarının çözülmesi fransız yazınına yoğunlaşmakla o dili bilmekle, tercüman olmakla mümkün gibi...
Şairlerimizin büyük olduğuna da kuşku yoktur; hepsi zekidir.Yaratma sürecinde ortaya çıkan kötü ürünleri ustaca yok etmişlerdir. İyi ürünler ortalıkta gezinmektedir.Her yazılan şiirde hikmet ararsak, hem kendimize hem büyük şairlere haksızlık ederiz...
Selam ve saygılar.
29.03.2009.Buca
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.