TARLANIN DEĞERİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Köy yollarının yapımı için Köy Hizmetlerinden gelen yazıyı köy muhtarı, cuma çıkışında okuyunca bir sevinç kaplamıştı yüzleri. Kızakların gittiği yolları yapılacak, artık şehir minibüsleri veya kamyonlar köylerine de uğrayacaktı. Diğer köyler gibi yeni beton evler yapacaklar, şehire artık yorulmadan gideceklerdi. Bir pazartesi günü elinde kırmızı dosyalarla birkaç kişinin köyde dolaştığını gördüler.Tahir’in babası demir kapıyı açarak gelenlerin önüne çıktı. Merhabalaştılar. Tahir ayvandan konuşulanları duymaya çalışıyordu.İşçi aradıklarını, çalışmak isteyenlerin kimliklerini vermeleri gerektiğini anlatıyorlardı gelenler.
Tahir, öğretmen okulunda okuyordu. Yaz tatilininde çalışmak istiyordu.Çünkü daha on yedi yaşında olmasına rağmen evlendirilmiş, bir yaşında bir kız çocuğu sahibi bile olmuştu. Çalışıp çocuğuna bir şeyler alabilirdi. Biraz da okul harçlığı yapardı belki. Akşam otururken babasına :
- Baba bende çalışmak istiyorum.dedi.
Bir an sessizlik yaşandıktan sonra.
-Olur. Dedi.
Bir hafta başı köyden iş için müracaat edenler çağrıldılar. Fuantörleri önde işçiler arkasında dar yolda yürümeye başladılar. Nereye gittiklerini bilmeden. Ciritdüzü Köyüne geldiklerinde bir büyük çadırın önünde sıraya alındılar. Sonradan mühendis olduğunu anladıkları kişi bir konuşma yaptı. Kazma kürekle çalışacaklarını, bazen taşlara dinamit atılacağını, derelere köprü yapılacağını anlattı. Gelenlerin her birine bir kazma bir de kürek verildi görevli tarafından. Çarşamba günü yapıma başlanılacak yerde buluşmak üzere kazma küreği alarak köylerine döndüler. Sanki yüzlerde bir umut vardı.Görüşmek üzere ayrıldılar.
O gece Tahir alacağı paranın hayalini kurmuş, neler yapacağını düşünmüştü. Yanında uyuyan kızının yüzüne baktı bir an. Bir kolu dışarıya çıkmıştı. Beşiğine uzandı, elini bezlerinin arasına soktu. Yayları eksilmiş karyolasında uykuya daldı.
Sabahın ilk ışıkları ile birlikte köyde bir hareketlilik başlamıştı.Tahir’in eşi bir mendile bağladığı iki domates ve evde pişirilmiş ekmeği eşine verdi.Tahir kazmanın sapına asarak, küreğide omuzuna vurup arkadaşlarıyla buluşacakları yere doğru yürümeye başladı.Köyden on iki kişi idiler. En gençleri Tahir’di. Yürüdüler. İlk kez kazma kürek işinde çalışacaktı. Yola ilk kazmayı vuran Polat amca her zaman söylediği gibi ’’bu yol çalışmaz ’’ demişti. Daracık yol yavaş yavaş genişliyor, atılan topraklar düzeltiliyordu.Çalışan kırk kişi guruplandırılmış, her guruba belli bir yer vermişlerdi. Verilen yeri bitirenler kazmayı küreği bırakıp dinlenmeye çekilebiliyorlardı.
Akşam üzeri elindeki düdüğü çalan fuantörün sesiyle çalışmayı bıraktılar.Kazma kürekleri kurulan çadırın ayrılan bölümüne itina ile yerleştirdiler.Köylerinin yolunu tuttular.Bazıları ellerinin ağırdığını birbirlerine söylüyorlardı.Birisi de Tahir’di. Ellerini oğuşturmaya başladı. Kazmayı fazla sıktığı için elinin içerisi kabarmıştı sanki. Birer birer evlerine dağıldılar.Günün yorgunluğuyla derin bir uykuya daldılar.
Çalışmalar çok çabuk yürüyor, taş raslamadığı için yapım işi kolay sürüyordu. Aradan bir ayı geçkin bir zaman olmuştu. Mühendis çadırından çağrıldılar. Ücretleri ödendi bir salı günü. Bir gün kasabaya priket yüklemeye gidileceği ve birkaç kişiye ihtiyaç olduğunu söylemişti Fuantör.
-- Tahir.Ben giderim. Dedi.
Bir kamyon sırtında kasabaya yakın yerde indirildiler. Priket yığınları arasına yanaşan kamyona yükleme yapmaya başladılar. Aşağıdan iki kişi kamyona veriyor, yukarıdakiler kasaya diziyorlardı.Yükleme işlemi birince ellerine bakan işçiler parmaklarının derilerinin soyulduğunu gördüler. Bir daha gelmeyeceklerine yemin edip geri döndüler. Kamyonu değişik işçiler boşaltmışlardı.
Yol yapım işi köylerine yaklaşmıştı. Köye girişte Romen vatandaşların yerleştiği yere kadar ulaşmış, Evlerinin önünde bulunan tarlanın yarısını yarıp geçmek zorunda kalmışlardı.Oysaki tarlalarına mısır, fasülye ve kabak ekmişler nerede ise ürün almak üzere idiler. O zamanlar yol yapımında nereden geçerse geçsin kimse sesini çıkaramazdı. Öyle de oldu. Tarla boydan boya yararak geçilmiş, taş ve topraklar tarlaya dökülmüştü. Aşağıdaki mısır sapları kırılmış, kimileri de yan yatmıştı.Bayağı zararları vardı.Başka bir geliri olmayan bu vatandaşlarımız zarara uğratılmıştı. Şikayet için giden vatandaşa zararın ödeneceğini söyleyerek geri gönderildiğini biliyorduk. Ertesi sabah Köy Hizmetleri teşkilatından birkaç kişinin geldiğini söylediler.Tarlanın üst yanına yığılan çalışanlar ve Romen vatandaşlar yolu kapatmışlardı.Tarlada ise kırılan mısırları toplayan kadınlar vardı. Kadınlardan homurdanmalar geliyordu. Mühendis Kamil yaşlı Cevri Amcaya dönerek :
-- Amca zararınızı karşılamak istiyoruz.Kaç lira istersin zararınız için ?
................
Cevri amca ne diyeceğini, kaç lira isteyeceğini bir an düşündü. Bir şey diyemedi. Tekrar sordu mühendis:
-- Amca kaç lira istiyorsunuz.Dedi.
Cevri Amca susunca aşağıda mısır seçen Rabiya Abla yukarıya doğru bağırdı bir an:
-- Dede dede beşyüz arkoloti corsilet, beşyüz arkoloti corsilet. Aşağı olmaz.
Bu söz üzerine bütün orada olanlar susup kaldılar. Ne demek istiyordu bu kadın ? Küfür mü ediyordu acaba ? Bir anlık sessizlikten sonra:
-- Ne diyor bu kadın ? Dedi. Yanındakilere dönerekmühendis.
Kalabalığı görerek gelen İlimdar Amca mühendise dönerek :
-- Beş yüz lira istiyorlar mühendis bey. Dedi.Gülerek. Mühendis bey bir an durakladı ve İlimdar Amcaya dönerek :
-- Sen poşa mısın ? Dedi.
-- Hayır değilim ama içlerinde büyüdüm.dedi oda.
Bu söz üzerine istenen para anlaşılmıştı. Üç yüz yirmi beş liraya anlaştılar. Cevri Amca rahatlamıştı.
Köy yerini geçen yol çalışmasından sonra kamyonlar köye gelmeye başlamış, bu yolun diğer köylere doğru gideceğini söylemişti mühendis.
Üç aylık çalışmada Tahir aldığı paralarla eşine, çocuğuna bezler ve elbiseler almıştı.Okulu için de birkaç kuruş ayırmıştı kenara. Güz yaprakları yeni yola dökülürken bir kamyon sırtında Artvin’e gitmek için hazırlanan Tahir, bir değil iki el sallamasıyla yolcu edilmişti okuluna.
Ertürk DEMİRCİ