- 2767 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR… (sanat-Kültür:1,2,3,4,5 bölüm)
ESİNTİ
(Sanat-Kültür) Suat TUTAK
02.06.2008
Sahne’de tam 47 yıl ayakta kalmak. Kalabilmek… İnsanın içinden “Vay beee!!!” diyesi geliyor. Dile kolay, 47 yılını sahnede geçirip, başarı ile sanatını icra edebilmek.
Savaş AY’ın Takvim Gazetesi’nde “ FISILDAYIŞLAR” başlıklı (Saklambaç ilavesine) yazdığı yazıları her zaman, ilgiyle izlerim. Bir bakıma da (HAYRANIYIM) Savaş AY’ ın…
Her zaman ilginç, heyecan verici, bir köşede sessizce yazan ama iz bırakan olayları, objektifi ile yakalayan “NEHİR ROMAN” akıcılığı tekniği ile yaptığı röportajları, sürükleyici, ilginç açıklamalarıyla insanı adeta büyüler. Sürükler gider… Hayranım yazı stili ve anlatım tekniğine.
Önümde; 31 Mayıs 2008 tarihli Takvim’in Saklambaç eki var. Yine Savaş AY… İki çarpıcı haberiyle yan yana. Haberin biri, “SAHNE ÜSTÜNDE 47 YIL ile usta tiyatrocu ÜSTÜN ASUTAY’ ın 47 yıldır tiyatro sayesinde yaşadığını dile getiriyor. 47 yıllık anılarından, o yıllar içinde gelip geçen tiyatro ustalarından söz ediyor. İkinci çarpıcı, düşündürücü haberi, bir yaşam gerçeğini daha dile getiriyor. Nedir bu ilginç, çarpıcı, düşündürücü gerçek? “ BEYOĞLU KEPENK İNDİRİYOR”
Evet, sevgili okuyucularım. Yadsınamayacak gerçeklerden biri de bu ülkemizde… Bakınız, haberindeki başlık manşetinde acı gerçek, nasıl dile getiriliyor. “KORSAN, sadece müzik sektörünü değil, SİNEMA âlemini de vurdu. Beyoğlu’nun Efsane sinema salonları Temmuz’da kepenklerini indirmeyi planlıyor…” İşte yaşamın acı gerçeklerinden biri daha. Bugün sizlere bu iki haber üzerinde yorum getirmeyi planladım. Makalemin ana teması bu… SANATÇI VE SANAT GERÇEĞİ…
Birinci haberde sevgili dost Savaş AY’ın anlatımıyla değerli sanatçı tiyatro sanatçımız ÜSTÜN ASUTAY 47 yıl önce “ İKİ KALAS BİR HEVES “ adlı isimli bir oyunla tiyatrodan Türk seyircisine (MERHABA…) demişler. Gencecik yaşta, birkaç arkadaşı ile sahne sanatına başlayan usta sanatçı ÜSTÜN ASUTAY, (MERHABA…) dediği o sahneden 47 yıldır hiç inmemiş. Sahne zevkini “Yaşamın gerçek mutluluğu” sayıyor diyen Savaş AY, bakınız özetle, onu nasıl anlatıyor.
“ İki yıl önce kaybettiği eşinin sevgisini yüreğinin derinliklerinde taşıyan Üstün ASUTAY, yaşamını ve tiyatroyu anlattı; ‘ … Farkında bile olmadığımız farklı yürek, bir avuç insanın hemi de kıdemlilerinden birini, Türk Tiyatrosu’nun halkasız kölesi ama memleketin muhteşem bir beyefendisini selamlayacağım bugün buradan ‘ dedi, Savaş AY… Sözlerine devam ederek: “ Sahne üstünde 50 yıla yakın ömür törpülemiş, üstün meziyetli bir aktörü, Üstün ASUTAY’ ı ellerinden öper gibi kalbini kutsar gibi anlatmaya çalışacağım” diyor, okuyucusuna.
Evet, sevgili okuyucularım. Görüyorsunuz, sanatı ve sanatçıyı, bir başka sanatçının ağzından dinlemek, ne güzel oluyor… Sanatın ustası olmuş AMATÖR YÜREKLERİ bakın nasıl anlatıyor:
BÖLÜM–2
SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR…
SAVAŞ AY :- Ben kaç defa gördüm, izledim seni. Sahnede, oyuncakçıya girmiş çocuk gibi sevindirik oluyorsun abi… Diye, konuşuyor.
ÜSTÜN ASUTAY:- O sevinci kaybedersek, hayatı da kaybederiz evlat…
S.A:- Kaç yıldır var (amatör merak) sizde?
Ü.A:- (Gülüyor) Bak bunu iyi dedin. Tiyatro gün geçtikçe bizi daha profesyonel edeceğine amatör aşkımızı arttırdı.
S.A:- Kaçıncı kilometresi yani uzun koşunun?
Ü.A:- 1961’den başla, bugüne kadar top, böl, çıkart.
S.A:- Hikâyesi vardır ille ki…
Ü.A:- Olmaz mı? Bakırköy’ün o dönemlerdeki has mekânlarından Miltiyade’ de tiyatro provası yapılmakta. Oyunculardan biri gecikir ve sahne trafiği aksar. O sırada her nasılsa bir kenara gelip, ilişen delikanlıya : “Birazcık şurada, sahnede durur musunuz? “ der, yönetmen.
S.A:- Sonra?
Ü.A:- delikanlı bu arzuyu kırmaz ve çıkar sahneye. Onu oradan, bir daha kimse indiremez.
S.A:- Ve o delikanlı…
Ü.A:- O delikanlı işte karşında duran yaşlı adam…
S.A:- Hayır, hala delikanlı bir Üstün ASUTAY görüyorum karşımda…
Söyleşinin bu sırasında; yanlarında bulunan Bakırköylü Sanatçılar Derneği BASAD’ ın Başkanı Cihat TAMER laf atıyor:
C.T:- Yaşı küçük diye buraya almamamız lazım ama, ahbap işte ne yapalım?
Aralarında olan gülüşmelerden sonra, Savaş Ay tekrar sorar:
S.A:- İyi tezgâhlardan yetiştim diyorsun hep abi. Ne demek bu?
Ü.A:- Mesela Münir ÖZKUL demek, Kenan PARS demek. Onların rahle-i tedrisinden geçtik (Onların tezgâhından geçtik) demek. Kenan BÜKE’ den, Toto KARACA’ dan dan, Necdet Mahfi AYRAL’ dan feyiz aldık demek.
S.A:- Kenan PARS’ ı yitirdik yakında. Münir abinin durumu ne acaba?
Ü.A:- Arada sırada uğruyorum Münir abilere. Her şeyin hayırlısı diyelim. Zor günler geçiriyor tabii ki.
S.A:- Onun ev sahibi olmasında, büyük payın var abi…
Ü.A:- Koskoca bir dev.(Münir ÖZKUL)Hayatını sanatına adamış ama para pul düşünmemiş. Zor günler gelince hemen örgütlendik, AKM’ de gece yaptık, bir evciği oldu ustamızın. Arkadaşlarımızın çok çabası oldu.
S.A:- BASAD’ ın da kurucu üyesisin değil mi abi?
Ü.A:- 3–4 arkadaş buluşup kurduk önce.
S.A:- Kimler, kimler?
Ü.A:- 1993’te Suna PEKUYSAL’ ın eşi rahmetli Ergun KÖKNAR, Tarık AKAN, Cem KARACA ile birlikte kurduk. 800’ e yakın üyemiz var şimdi.
S.A:- Ben de üyeyim biliyorsun…
Ü.S:- Aidatını öde, sokmam seni içeri yoksa Savaş.
S.A:- Abi kontrol ettim, aidatı ödeyen 5-10 kişiden biri de benim…
Ü.A:- Aferin sana.
Bölüm–3
SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR…
Yanlarında dördüncü kişi olarak bulunan, eski folklorculardan Dr. Muammer laf atıyor:
Dr. M:- Savaş AY’ ın ne işi var BASAD üyeliğinde Üstün Bey?
Usta aktör yapıştırıyor cevabı:
Ü.A:- Bakırköy Halkevi’nin en parlak yıllarında, 70’lerde folklorcuydu burada Savaş. Kaç defa Milli olup Avrupa’ya yarışmalara, festivallere katıldı.
S.A:- Abi sen de eski folklorcusun biliyoruz bunu.
Ü.A:- Doğru valla. Ben de halkevine geldiğimde önce Kafkas, Çayda Çıra, Silifke oyunları oynayarak başladımdı.
S.A:- Çocuk tiyatrosu’na da çok emeğin var hocam.
Ü.A:- Ali Baba Çocuk Tiyatrosu vardı o zamanlar. Bir de Türk Ticaret Bankası’nın Çocuk Tiyatrosu’ nda yıllarımız geçti. Harika seyircilerdir çocuklar. Onların sevgisi, alkışı, tepkileri, saflığı, samimiyeti değme tiyatro seyircisinde zor bulunur.
S.A:- Oynadığın pek çok oyunu, filmi, diziyi bir çırpıda sayarım Üstün ustam…
Ü.A:- (Gülerek) Say bakayım. Yanlış yapma affetmem.
S.A:- Şemsi Paşa Pasajı, Evdekiler, Son Fasıl, Bizim Mahalle, İmdat ile Zarife, Selamsız Bandosu, Arabesk, Tamam mı?
Ü.A:- Daha vaaar!
S.A:- Abi kıyma bana, sen söyle mesela neler var başka?
Ü.A:- Üç Aşağı Beş Yukarı vaaar, Vatandaş Ahmet Efendi vaaar, Uzaylı Zekiye, Kuruntu Ailesi… Yahu ben de unutmuşum gerisini ha. Yaşlandık mı ne?
S.A:- Babadan oğula geçti sizde tiyatro sevdası. Oğlun Mert de aslanlar gibi bir aktör maşallah.
Ü.A:- Bu beni çok mutlu ediyor Savaş’ım. Geçen yıl Sadri ALIŞIK ÖDÜLÜ aldı. Nasıl keyiflendim anlatamam.
S.A:- Peki nasıl kıydın abi? Bunca sıkıntısını yaşayıp onu da aktör et-mek iyi babalık mı?
Ü.A:- Çok şükür tiyatromuz full çakıyor. GÖZÜ KARA ALATURKA’ yı kapalı gişe oynuyorlar valla.
S.A:- Mert’in anacığını yitirdiniz 2 yıl önce. Ben seni hiç o kadar kötü olmuş görmemiştim abi…
Ü.A:- Deşme yaramı evlat. Apandisit ameliyatı oldu ve bir daha uyanmadı. Ona hala büyük bir sevgi, sadakat, hayranlık içindeyim. Büyük bir parçam da gitti onunla birlikte. Ama eminim diğer tarafta beni bekliyor ve kavuşmamız yakınlaştı.
SİNEMALAR DA TARİH OLUYOR – BEYOĞLU KEPENK İNDİRİYOR…
Bizim Söke’de sinema salonları çoktan kepenk indirip kapandı ve tarih oldular ama büyük şehirdekiler direnip, ayak sürüyorlardı bugüne kadar. Ancak onların da dayanacak güçleri kalmadı. Pilleri tükendi artık.
Bölüm–4
SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR…
Yıllardır verdikleri S.O.S sinyalleri gerçekleşmeye başladı. Aynı Takvim Gazetesi’nden bir başka çarpıcı habere geçiyorum şimdi.
Korsan sadece müzik sektörünü değil, sinema âlemini de vurdu. Hatta kitap sektörü de aynı durumda. Beyoğlu’nun efsane sinema salonları Temmuz’da kepenklerini indirmeyi planlıyor…
Yıllar önce TRT yayınları başlayınca bizim ilçemiz Söke’de aynı acı sahneler yaşanmış, tüm kışlık ve yazlık sinema salonları kapanmış bir-iki tane nostalji için ayakta kalmıştı. Zaten üç tane kışlık sinema vardı. Bugüne kadar ayakta kalan tek kışlık sinema salonu EFES SİNEMASI da belediyece bir yıllığına kiralandı. Şiir, sanat etkinliklerinde SALON olarak kullanılıyor.
Yani biz; İstanbul’da bugün yaşanan sinema salonlarının kapanma hezimetini, acısını yıllar önce yaşadık. O günlerde de yazılar yazıldı. Tehlikenin gelişi haber verildi… Amma, kimsenin kılı bile kıpırdamadı. Umursamadılar. Suskun kaldılar.
Dicle sinemamız vardı. Söke’nin en büyük kışlık sineması ve de modern salonu idi. Yıkıldı… Yerine çok amaçlı bina yapılabilirdi. Altında dükkânları ve bir minyatür cep sineması olan apartman, işhanı yapıldı. O güzelim yerde çok amaçlı bir bina ve içinde çok güzel Söke’ye yakışır bir sinema veya tiyatro salonu yapılabilirdi. Hayır, sadece mesken ve dükkânlar, ticari amaçlı mekânlar yapıldı. Her zaman her yerde olduğu gibi orada da Edebiyat, Kültür ve Sanat unutuldu. Göz ardı edildi. Para ve çıkarlar her şeyimiz olmuş artık, kültür, sanat ve edebiyata kim bakar. Onlar olsa da olur, olmasa da. O meşhur düşünce ve kafa yapısı: “ Paran varsa, hepsi var…” aldatmacasının kurbanları, galip geldi. DİCLE SİNEMA SALONU’ muz da öylesine tarih oldu gitti. Hayattan silindi. 15 – 20 sene sonra sorsanız, Dicle sinemasının yerini bilen, hatırlayan olmaz. Aferin bize… Kültür varlıklarımızı ne güzel de yok ediyoruz. Durmayınız… Devam ediniz. Daha yok edilecek çok kültür varlığımız var. Sıra ile birer iyilik düşünelim.
Neşe Sineması vardı… Hem kışlık hem de yazlık sinema salonu olarak kullanılıyordu. O da yıkıldı Önce mesken, sonra pasaj, iş merkezi oldu. Daha sonra da Özel Dershaneye dönüştürüldü. O da daha önceden tarihe gömüldü. Unutulmaya terk edildi. Şimdi sıra Söke’nin son kışlık sinema salonu EFES SİNEMASI’ nda… Eğer, belediye bir yıllık kiralama-saydı, şuan yıkılıyor olacaktı belki… Tarih olma sırası ona geldi. Böylece ilçedeki üç kışlık sinema salonu da kapanmış oluyor. Daha da eski yıllarda birçok yazlık sinema salonları da olurdu. Yaz boyu harıl harıl çalışırlardı. Örneğin: Neşe Yazlık Sinema Salonu, Park Yazlık Sinema Salonu, Cumhuriyet Yazlık Sinema Salonu, Albayrak Yazlık Sinema Salonu, Daha eski yıllarda bugünkü Rasih Azbazdar Pasajının olduğu yer ve arka taraflarına gelen ÇİÇEK Yazlık Sinema Salonu, Bugünkü Yapı Kredi (Koç bank) bankasının olduğu yerde, benim çocukluk yıllarımda Kışlık LALE Sineması vardı. Belki de unuttuklarım bile olmuştur. Bugün için hiçbiri yok. Yerinde beton yığınları var, insanın içini karartan. Tarihin tozlu sayfalarına gömüldüler. Unutulmaya terk edildiler…
Bölüm–5
SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR…
Şimdi bu acı son, İstanbul Sinema Salonlarında yaşanmaya başlanmıştır. Sanırım, sinemanın tarihsel sonunun gerçekleşme çağı, başlama sürecine girmiştir. Daha anlaşılır bir ifadeyle, sinemaların sonu geldi. Tabii bunun birçok etkeni, sebebi var. İşte TAKVİM’ de bu etkenlere işaret ediyor. Bakınız neler tespit edilmiş; yazarı özetle şöyle anlatıyor:
“ Bu haberi okuyunca Ahh… Nerede o eski günler demek, geliyor insanın içinden. İstanbul’u İstanbul yapan kültür değerlerimizin başında gelen sinema salonları, kapitalizm ve Korsana daha fazla direnemedi. Her geçen gün kan kaybeden efsane sinema salonları PERA, BEYOĞLU ve EMEK şimdilerde son demlerini yaşıyor. İşsizliğe daha fazla direnemediklerini söyleyen BEYOĞLU ile PERA Sineması’nın sahibi Temel KERİMOĞLU, “Temmuz ayında kepenk indireceğiz…” diyor. Hepsinin ortak tahmini ( 2010 KADAR DAYANAMAYIZ) diyorlar.
Bu salonların, sinemanın mutfağı olduğunu dile getiren Kerimoğlu, hayli üzgün. Beyoğlu’ndaki sinema salonlarının kapanmasıyla sanata da büyük bir darbe ineceğinin altını çizen sinema salonu sahibi Temel Kerimoğlu, bir diğer kaygısını ise şöyle anlatıyor. “ İstanbul, 2010 yılında- KÜLTÜR BAŞKENTİ – seçildi. Ama ekonomik koşullar bizi o kadar zorluyor ki, 2010 ‘a kadar dayanmamız mümkün değil…” diye, kaygısını dile getiriyor.
Evet değerli okurlarım. Ekonomik koşullar ülkemizin her sektöründe, her iş kolunda S.O.S dalgalarını gönderiyor. Bu yıkıcı ve kavurucu tehlikeden, sam yeli ekonomik darbesinden sanırım, başımız çok ağrıyacak… Onun için bugünden ( B-C-D ) strateji planlarını yapıp, kurtuluş programları yapıp, el altında bulundurmamız acilen gerekli… Tabii ki, bu benim fikrim. Biz küçüğüz, laf düşmez bize… Onun için, büyüklerimizin dikkatine…
02.06.2008
Suat TUTAK
SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR… (sanat-Kültür:1,2,3,4,5 bölüm) Yazısına Yorum Yap
"SANATIN EMEKTARLARI, YAŞARKEN UNUTULAN SANATÇILAR… (sanat-Kültür:1,2,3,4,5 bölüm)" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.